Kübra Tanrıverdi

Kübra Tanrıverdi

"ŞERİTSİZ YOLLAR"

"ŞERİTSİZ YOLLAR"

 

Yol kenarı çocuk yol kenarı yolun tozlu hisli paslı olan yerinde duran ellerinden öperim. Emeğin değsin kanımıza, emeğin içindeki tuz değsin, taş tutmuş yüreğimize ve görmeyi bir türlü öğretemediğimiz şu gözlerimize değsin.. bir tebessüm içinde saklı olan ve bizlerin doyumsuzluğu kurusun kalsın. Belki yel götürür çocuk belki yer alır götürür. Nereye mi diyorsun çocuk ? Dağlara mı dereleri mi bilmem ama götürsün..  gamsızlığı benliye konfora bağlı bir de tatminsizliğe ama en çok önce ben diyenlerin değilmidir bu yollar. Dokunamadığımız kalbe, okşayamadığımız bir mazlum başındaki kiri gördü bu kör gözler bir başı peygamber Lütfü olabileceğini hiç görmek istemedi bu gözler bakmadı terk etti perdelere sığındı asla kalkmayan kindarlık Ben diyen Avaz Avaz ben diye bağıran bencil perdelere sığındı o gözler. Gözlükler kaç köşeli kaç sıtmalı ısıtmalı bilmem, ama yetmedi çocuk doyumsuz bir göze ne yapılsa ne edilse yetmedi.  Bakmak yetti yetindik. Niyet yetindirdi ? Doyumsuzluk içindeki Ben ben ve ben algılarımız ne zamandan beri sağır dilsiz kaldı bilmiyoruz. Ne zaman bu hale geldik gelebildik evvela gelmeyi yeğledik, ne zaman ne zaman ve ne zaman..
       Utanıyoruz çocuk aslında en çok insan nedir insanca yaşamak davranmak nedir bunları sarf etmekten bunları ifade etmekten bunları yaşatmaktan utanıyoruz çocuk. O kadar ben o kadar ben ve o kadar ben diye nüksetmiş ki vücudumuza ruhumuza çirkin duygular. Senin ellerin pas iken yerden topladığın kıyıda köşede bulduğun ve yaşamını idame etmeye gayret tutan ellerin, sözümona bizim insanlığımızın insanlığından yakasından tutsun silkelesin. Çok şükür yaşıyoruz der gibinin,  gibisini alsın vursun yere. Ayakkabı sildiğin sandukaların da kitap olmalıydı çocuk hem temizletilen ayak değil ruh olmalıydı senin o güzel ellerin olmalıydı. İmkan içinde yer alan sözümona imkansızlık meşaleleri yakan kalp nerededir onadır seslenişim. Çünkü inanırım umuttur benim ekmeğim o güzel insanlar o güzel atlara binip gitmediler o güzel insanlar o güzel atlarıyla görmediğimiz yalnızca hissettiğimiz güzellikleri hala ekiyorlar ve ekmektelerde çocuk.  Fakat bizler bir meşalenin en küçük bir zerresi olan bizler sadakatsiz ruhumuzu meylede durduk. Nerede kaybettik gören gözlerimizi duyan kulaklarımızı kalbimizi nerede kaybettik. Cevheri Mukaddes neyimiz nerelerde kaldı nerede o bilirkişi rollerimiz nerede o Ben biliyorum deyişlerimiz. Bizi bize kırdıran bu mutsuzluğu ne zaman bırakacağız çocuk şu sızlayan burnumuzun direği ne zaman kırılacak çocuk ne zaman gidecek şu kulaklarımızla çınlayan uğultular ne zaman bırakacak ruhumuzun içerisinde bizi hapseden bu duygular gözlerimizin parıldayan yanı zihnimizin berraklığı ne zaman geri gelecek. Dudak bükülen kağıt çöp ter kokusuna ne zamandan beri bir türkü tutturduk biz çocuk. Lüksü zemheri bir türküdür bu değil mi ? Çılgınca  naralar atan bir lüksü zemheri türkü... Gökten gelen Yağmur eşit değil miydi, biz bu kadar vefasızlığı nasıl eğri bir doğru gibi kabullenip ilke bilebildik. Süslü hayatın kaçıncı tahtası bu ki benliğimiz, ideal benlik anlayışlarımıza sığındık ne yaptık. Uzat elini uzat elini de kalbimizin çürük kokusunu daha fazla topik bağda bahçede yetişen yasemenler papatyalar değil emek içinde ter içinde var olan bereketli topraklarda biz de bitiverelim çocuk. Senin atacağın adımlar bize mavi bize sağlam bir seferdir neferdir ve şu kimliksiz gülücüklere kimliksiz ifadelere tokattır. İdlik algımız, ego süperego ile beslenememiş baksana. Ego köprü olmaktan yorulmuş. Okumuş insanlık belgesinin, tasdik belgesi ile müşerref kılmış ruhların da var mıdır bir bildiği sahi ?
       Bir kelamın bir selamın samimiyetsizliği ile şükür etmişiz. Affet çocuk senin Işık dolu yarınlarına daha çok mücadele etmeli daha çok güzelliklere vesile olmalıydık. Fakat gözlerinin parıltısı bugün bir başka, başka bakıyor. Şu mutsuzluk çukurundan çıkaracak mısın bizi çocuk zira bu gözler bize çıkaracak gibi bakıyor. Ruhumuzda Bu derin çığlığı hissetmiş gibisin o hem bizi utandırıyor hem de bizi sevindiriyor biliyor musun.  Sevindiriyor çünkü mücadeleyi bırakmamamız gereken bir ışık bu çocuk daha çok okumalı okutmalı kol kanat gerebilmeli safhına ulaşabilme coşkusuna devam edebilir hale tekrar gelebiliriz öyle değil mi ? Önce ruhumuzu temizlemenin/davranabilmenin erdemine ulaşalım değil mi?  Öyle dediğini duyar gibiyim çocuk. Tamam öyleyse şimdi ellerimizi kalbimizin üzerine götürüp gözlerimizi kapayıp kapalı olan gözlerimizle burnumuzdan dolan temiz havayı alıp ağzımızdan kana kana geri verelim öyle değil mi?  10. Nefeste 7. yaşımızı hatırlıyor küçük benlere senler'e ve saklanan bu benler senlere ulaşmaya gidiyoruz. Ben 7. yaşımı gittim buldum çocuk onu çok yalnız çok şefkatsiz çok sevgisiz mahsun'un yoksunluğu bir alemin sevgisiz yetişmesine umutsuzluğa Nail olmaması için ben beni buldum çocuk okşadım başımı sildim gözyaşlarımı kimliksiz gülüşleri hepsini söküp attım çocuk. Ne diri ne Cenk ne yaman bir inançtır bu bendeki bir bilsen. Kimliksiz/samimiyetsiz gülüşlerin bendi bantlarına, konfor diye övünen ruha inat ben bir kuşun kanadındaki umut'u tezahür edebilmenin ruhumda açan çiçekleri sulamaya devam edeceğime söz veriyorum çocuk.
       "Gözlerinizi kapatınca küçük çocuğu bulduğunuz da onu terketmemeniz dileğiyle."

Bu yazı toplam 7617 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Kübra Tanrıverdi Arşivi

KUĞU

29 Ağustos 2022 Pazartesi 11:12

NEFES

13 Haziran 2022 Pazartesi 10:37

Terazi

06 Haziran 2022 Pazartesi 10:27