Propaganda yoğunluğu (2)

Propaganda yoğunluğu (2)

 

 

Siyasetin açtığı alandan yürüyen herkes, propaganda yoğunluğunun bir bedeli olduğunu iyi bilir.

Topluma bir şeyi anlatmak için birden fazla kez ve birden fazla aracı kullanarak seslenmeyi gerçekleştirirsiniz. Ondan sonra da, sonucunu beklersiniz. AKP’nin de yaptığı bu.

AKP’nin, son dönemlerde kentteki bu propaganda yoğunluğu yeterli görülmemiş olacak ki, Cumhurbaşkanı sıfatıyla Recep Tayyip Erdoğan bir kez daha kente gelecek ve o da başkanlık sisteminin yoğun propaganda yöntemine ivme kazandıracak.

Peki, bu yoğunluk karşısında halkın tepkisi ne oluyor ?

Varsa mevcut tepki nasıl dikkate alınıyor ?

Ya da, ‘’Başkanlık sistemine hayır’’ diye muhalif anlayış nasıl bir karşılama görüyor ?

Bu konudaki merakımızı da, Burhan Kuzu’nun ’’başkanlık sistemi ve yeni anayasaya geçiş’’ konulu konferansı öncesi Halkevleri ve Öğrenci Kolektifi üyelerinin yaptığı protesto gösterisi sonrasında giderdik.

Sabancı Kültür Merkezi'nin önüne gelerek Burhan Kuzu'yu protesto eden o gençler, polisin müdahalesi ile karşılaştı ve gözaltı işlemi yapıldı.

Yani, yeni anayasa, daha yasalaşmadan bile özgürlüklerin sınırlanacağının, polis devletinin meşrulaştırılacağının açık kanıtıydı bu durum.

Diyelim ki, toplum, sözünü ettiğim bu propaganda yoğunluğuna boyun eğmeyi tercih etti. Diyelim ki, ‘’bunlar da geçecek’’ diye düşünüp AKP dayatmacılığı karşısındaki tavırsızlığını sürdürdü. Ama, bir AKP milletvekilinin “Bir gecede bizlere Osmanlıca’yı unutturup Türkçe’yi dikte ettiler” ifadesiyle sözüyle yaptığı cumhuriyet düşmanlığını nasıl içlerine sindirebilirler.

Türkçe karşıtlığının özünde Osmanlı’nın tasfiyesine olan kin apaçık görünürken, bu milletvekili bu cüreti kimden alıyor dersiniz ?

O milletvekili, halkın maruz kaldığı yoğun propaganda zeminini kullanarak söyleyeceklerini söylüyor, kinini kusuyor. Ama, bu kez biraz sert kayaya çarpıyor olacak ki, tepkiler üzerine bulunduğu mekandan ayrılmak zorunda kalıyor.

Bu yoğunluk bitecek,

Bu dönem bir şekilde kapanacak,

AKP kadroları, hırsızlıklarının, yolsuzluklarının hesabını tam olarak vermese de o korkuyu hissedecek,

Çünkü, bu propaganda yoğunluğu, beyin yıkama ve etkisizleştirip teslim alma stratejisi Türkiye gibi ülkelerde uzun süre gündemde kalamaz.

Dönem gelir geçer…

Her türlü propaganda yoğunluğu sonrası kazanım olarak görülen tüm değişiklikler gündemden çıkar ve toplum rahat bir nefes alır.

Propaganda yoğunluğu ise başka bir bahara kalır, sonuç alınması da oldukça zorlaşır.

Her türlü güce rağmen…

 

 

 

 

 

Bu yazı toplam 82 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi