Halil Yeni

Halil Yeni

Düşleri Yarım Kalan Çocuklar

Düşleri Yarım Kalan Çocuklar

Biri, kırmızılar içinde, tatlı mı tatlı yüzüyle gülümsüyor. Gözleri parlıyor şirinlikten. Diğeri, küskün, hayata düşünceli bakıyor. Bir diğeri, daha çocuk… Bıyığı bile yok, terlesin. Diğeri beyazlar içinde bir kadın. Kedileri besliyor. Kışın yuva kuruyor evinin içine, yazın, kapısının önüne su koyuyor. Bir çocuk daha var. Deniz Gezmiş Ağabey’ini çok seviyor. Onunki gibi bir de parkası olsun istiyor hani. Tezgâhtar “çok yakıştı” dese de etiket fiyatı pis pis sırıtıyor yüzüne. Parası yok almaya. Olunca da gidip o parkayı değil, kimsesiz kalmış çocuklara oyuncak almayı tercih ediyor. Böyle yürekli.

Yamuk burunlu bir çocuk geliyor ekrana. “Uyy” diyorum içimden, “bu uşak bizim orali.” Çıkarttım çıkartacağım derken yanı başında bir bomba patlıyor. Trabzonsporlu bilekliğinden tanınıp, adı ölüm defterine öyle yazılıyor. İki insan, yerde el ele tutuşuyor. Bırakıp gitmesin diye biri diğerini, eller, hayata tutunur gibi birbirlerine kenetleniyor. Biri, “sen kal ben giderim” diyor sanki. Kalana, ömrünü vermeye hazır.

Öyle güzel bakıyordu ki hayata; zoruna gidiyor çirkinlerin, boğuyorlar biber gazına. Haziran direnişinde bir polis, nişan alıp atıyor gaz fişeğini, saplayıp gözüne kör ediyor o genci. Gözüne ışıltı, yoluna yoldaş, hayatına eş olmak için elinden tutuyor sevdiceği, hiç bırakmıyor hastane odasında. Suruç, sonu oluyor bu güzel sevginin. Çocuk; Gezi’de gözünü, Suruç’ta sevdiceğini ve bacağını kaybediyor. Sevdiceği, yıldızlar kuşanıp, bu lanet yeryüzüne zaten hiç yakışmayan gülüşünü alıp gidiyor. Bize gözyaşı armağan ediyor yine tarih. Ve artık hayat bize, gittiğimiz yerden belki bir daha dönemeyiz diye, son sözlerimizi önceden söyletiyor.

Küçük, bez bir top. Siyah burunlu bir ayıcık, uzaktan kumandalı bir araba, bir müzik aleti, bir müzik aleti daha... Gerçek bebekler için, oyuncak bebekler vardı torbalarında. Sevgi vardı, sevgisizlikten çatlayan yüzlere. Okşayıcıları vardı, yetim kalmış, öksüz bırakılmış başlar için. Öpücükler doldurmuşlardı, her an elimizin altında olsun diye çantalarının ilk gözlerine.

Ellerinde silah yoktu. Oyuncakların arasında bile silah yoktu. Silah sesleriyle büyüyen, silah seslerinden sonra öldürülen çocuklara, hediyeler götürülüyordu. Ama üzerinde bomba taşıyanların hayatımızı çalmaması için hiçbir önlemi almayanlar, üzerlerinde oyuncak taşıyanların ölmesine göz yumuyordu. Sonra eli kanlı katiller, pimi çekiyor, ‘’cennete gidebilmek’’ adına yeryüzünü cehenneme çeviriyordu.

2015 yılının 20 Temmuz’uydu. Suruç’ta 33 güzel insanın hayatı son buldu.  Anıları önünde saygıyla

Bu yazı toplam 6503 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Yeni Arşivi