Aktan Uslu

Aktan Uslu

Cemevleri siyasete, siyaset/çi Aleviler’e bulaşmamalı

Cemevleri siyasete, siyaset/çi Aleviler’e bulaşmamalı

Didim günlerinde dün hayli yoğun gelişmeler, diziye yönelik şehir turu ile geçti. 17.00 sularında yine tatil moduna geri döndüm. Eşimgil ve kızımgille birlikte finali, Didim Cem Evi’nde Arzu Şahin konserinde yaptık.

Didim’de günümüz itibariyle iki gündem konusundan biri, ülke gündeminde de yer edinen Didim Belediyesi Zabıta Müdürü Murat Hacıfettahoğlu’na silahlı saldırı. Belediye Başkanı Deniz Atabay ile görüşmemde de geçmiş olsun dileklerim yanıma kınadığımı ifade ettim. Görüştüğümüz zaman dilimi, zanlıların yakalanıp adliyeye sevk edildiği zaman dilimiydi. Sayın Başkan’dan değil ama ulusala yansıyan haberlerden azmettiricinin Didim’deki bir otel sahibiyle bağlantısı varmış.

Eğer öyleyse, geçim kaynağının çok büyük kısmını turizmden edindiği aleni Didim için, o bakımdan da talihsiz vaka. Özellikle yerli turistin ayağını, ilçeden kesmeye etki edebilir endişesindeyim.

**

Diğer gündem ise ulusal basında denk gelmedim ancak internet ve haber sitelerinden ötürü aslında her yerel gazete, yayın aynı zamanda ulusal ve evrensel bir yayın.

Özetle iddia odur ki..

CHP Didim İlçe Başkanı Nurettin Koçak ile AKP Didim İlçe Başkanı Maşallah Subaşı bir düğünde denk geliyorlar. Koçak’ın iddiasına göre tokalaşma esnasında Subaşı, Koçak’a “Sen Alevi’sin. Senin elini sıkmam” diyor.

Didim Belediye Başkanı CHP’li Deniz Atabay ile görüşmemde konuya dair hiçbir şey, röportaj esnasında değil sohbet esnasında da sormadım.

Ne Nurettin Koçak ne Maşallah Subaşı ile doğal olarak hiçbir tanışmışlığım yok. Diziye dair hiçbir siyasi parti ilçe başkanından görüş almayacağım için olmayacakta. Bir gün bir yerde bir gerekçeyle tanışır ederiz ayrı mesele.

Ancak; şimdi kimliğini açıklamayacağım. Dizi için yaptığım görüşmeler temasında, CHP üyesi olan ama aktif siyasetçi olmayan, gerek Koçak gerek Subaşı’yı karakter itibariyle tahlil edebilecek derecede tanıyan birine, yanıtını yazmak kaydıyla şu şekilde sordum: “Vakanın siz dâhil tanığı neredeyse yok. AKP İlçe Başkanı Maşallah Subaşı, CHP İlçe Başkanı Nurettin Koçak’a o sözü sarf etmiş midir, kanaatiniz nedir?

Yanıtın detayı dizi vakti dizede yer alacak ama özetle, “Kişisel kanaatim odur ki söylememiştir. Söylemez. O karakterde bir siyasetçi değil” dedi. Kendisine o kanaati edindiren gerekçeleri de izah etti.

Bence…

AKP İlçe Başkanı’nın Maşallah Subaşı’nın o içerikli bir sosyal medya paylaşımı yok. İddianın belgesi yok.

Bence; aktif hiçbir siyasetçi öyle bir söz söylemez. Hele ki Didim gibi Aleviler’in hayli yoğun olduğu bir ilçe de, söyleyeceği varsa da söylemez.

Ola ki söyledi..

CHP İlçe Başkanı Nurettin Koçak hiçbir koşulda bunu kamuoyuna yansıtmamalıydı. Tepkisini birebirle sınırlı tutmalıydı.

Toplumun sinir uçlarına dokunmamalı.

Ve yine bence..

İkili o düğünde karşılaştıklarında aralarında soğuk bir diyalog gerçekleşti. Maşallah Subaşı, Nurettin Koçak’a her ne dediyse, Koçak yanlış anladı.

**

Dün akşam Didim Cem Evi’nde eğitime destek gibi ulvi amaçlı Arzu Şahin konserine dönünce..

Not almadım, ses kaydı yapmadım. Arka sıralardan eşimgil ve kızımgille birlikte seyre daldım.

Konser öncesi cem evinden bir grubun türkü şöleni oldu. Müthişti. Alkışlıyorum.

Arzu Şahin geçtiğimiz hafta babasını kaybetmiş. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun. Şahin; Cem evi konseri gerek manevi gerek içerik olarak farklı anlamlar taşıdığı için Didim Cem Evi konseri hariç tüm programlarını iptal etmiş. Takdirlik bir tutum.

Açık hava konserlerinde sanatçıyı aşka getiren, şevklendiren izleyicidir. Artık gün boyu süren sıcağın getirdiği etkiden mi bilemem, sanki tiyatrodayız gibiydi. Arzu Şahin seyirciyi konserin içine ruhen de katmakta çok zorlandı.

Platformdan kendisi, arka sıralardan ben baydım. Kaldı ki, “Söz veriyorum. Konser bitimi hepinizle tek tek çektireceğim” demesine rağmen konser esnası selfi hastalığı; sahnedeki sanatçıya da diğer izleyenlere de en kibar tabiriyle ayıptır.

Konserin sponsorları vardı ancak daha naif lanse edilebilirdi. Ader Dent Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği Diş Hekimi Önder İstanbullu’nun işyeri kartviziti, “Sponsorlarımıza destek olalım” diye dağıtıldı hale. Artık İstanbullu mu öyle istedi, İstanbullu’ya rağmen mi öyle yapıldı. Kestiremedim. Konser eğitime destek amaçlıydı ama görselde, “Reklam amaçlı” imajı uyandırdı. Şu unutulmamalı:

“Kişi veya kurum her neyi ifade etmeye çalışırsa çalışsın, şahsım dahil toplumun ne algıladığı önemli.”

Ama İstanbullu’nun konuşmasını ve bir tavrını çok tuttum, takdir ettim. Şahsına verilen onurluğu, yanılmıyorsam polikliniğinde de çalışan bir kadına atfetti. Müthiş bir incelik.

“Türkan Saylan’ın öğrencisiyim…” dedi. Yine yanılmıyorsam ÇYDD bursiyeri, zayıf ihtimal üniversite hocalık da yapan Saylan’ın derslerine girdi. Ama kuvvetle muhtemel üniversite yıllarında ÇYDD bursundan faydalandı. Kendini lanse etti.

Bu detay önemli. Az birazdan değineceğim Cem Evi Derneği Başkanı Hüseyin İlhan’ın konuşmasında –bence- en az üç fiyasko vardı. Onlardan biriyle ilişkili.

Etkinliğe yanılmıyorsam hiçbir siyasi partinin ilçe başkanı ve/veya belediye başkanı davetli değildi. Biri dahi katılsa kesin anons edilirdi. Sadece bir dönem Bakanlık da yapan eski CHP’li milletvekili, sahneye çağrılarak da onarıldı. Konuşmasını bence uzattı ama Cem evleri’ne ibadethane statüsü verilmemesine yönelik iktidar tutumunu kınamakta yerden göğe haklı.

Cem Evi Derneği Başkanı Hüseyin İlhan konuşmasına dönünce. Konuşmasından esasla;

8 senedir başkanmış. 3 sene daha süresi varmış. Bence çoktan bırakmalıydı. Şöyle ki..

Ülkemizde yerel seçimlerin beş yılda bir yapılmasının; Vali, Kaymakam dahil atanmış yöneticilerin, bürokratlarının atandıkları yerde görev süresinin beş yıl olmasının bilimsel dayanakları da var: Kentte görev yaptıkları süre uzadıkça, bakar kör oluyorlar..

Cem evi derneği, aynı zamanda sivil toplum örgütü. Ayrıcana; başkalarının önünü açmak için de kenara çekilmeyi, ağabey olmayı bilmeli. Cem Evi Derneği, Hüseyin İlhan başkanlığında hayli aktif olmuş, bunu ben de kanaat edindim. Ancak kişi iş yapacak olduktan sonra, üye olarak da yapabilir.

Konuşmasında en büyük yanlışı, yanılmıyorsam kadınlara yönelik baskı ve şiddete değindiğinde ismen olmasa dahi AKP iktidarını kast ettiği aleni şekilde, “Türkiye son 20 yılın karanlığından çıkacaktır…” içerikli cümle sarf etti. Değindiğim gibi ses kaydı yapmadım, kelimesi kelimesine yazmamış olabilirim.

Bu aleni siyasettir.

Camilerde siyaset ne kadar yanlışsa, bir ibadethane olan ve o statüyü edinmeye yönelik haklı mücadele içindeki cem evlerin de siyaset yanlıştır.

Alevi camiası da, uzun detaya girmeyim ama özetleyim, sivil toplum nezdinde bölündü. AKP Hükümeti’ne daha yakın gözüken yapılanmalar da oluştu. Elbette görüş farklılıkları var olacaktır ancak duruş itibariyle ayrıştıklarını o ifadelerle eleştirmek hayli abartılı.

Pir Sultan Abdal..

Müthiş saygı duyduğum bir değer. Ancak mücadelesini 450 yıl önce verdi. Zaman, zemin değişti. Pir Sultan Abdal, Aleviler arasındaki o çekişmede “Ben daha çok Pir Sultancıyım” türü ağza sakız edercesine anılacak biri olmayı asla hak etmiyor kanaatindeyim.

Başkan İlhan eğitime destek amaçlı etkinlikte yönetimini ve emeği geçenleri isim isim okudu. İki zatta, nereli de oldukları üzerinden atıfta bulundu. “Nereli”nin neresi olduğunu yazmam. Sütten ağzım çok yandı. Oralılara düşman olduğuma dair abuk sabuk eleştirilere de maruz kalan biri olarak, o ili ben burada yazmayacağım ancak

Niçin diğerlerinin hangi ilin yurttaşı olduğu ifade edilmedi?

Bence bu şekildi, mikro milliyetçilik de içeren tanımlamalar hepten yanlış ama kendi içinde ayrıştırmak da yanlış.

Doğrusu: Hiç birinin nereli olduğunu söylememek ama madem ki söylüyorsun, hepsini söyleyeceksin.

“Sağ elin verdiğini sol el bilmemeli”den sebep, burs verilen öğrenci rencide edilmesin diye sahneye davet edilmedi ama yanılmıyorsam ismi okundu. Yanılıyorsam düzelteceğim düzeltirim ama şayet öğrencinin ismi okunduysa, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.

Kaldı ki burslu okuyan üniversite öğrencisine destekle dar gelirliye erzak desteği bir değil.

Bizim oralarda; ÇYDD Gebze’nin hemen her etkinliğinde bursiyerler her şekilde vitrine çıkartılır. Ne kimse utanır, ne de kimse “ayıp” demez!

 

Madem sağ elin verdiğini sol el bilmeyecek.. Platformdaki reklam panoları neyin nesi? İşletme sahiplerine niye platformdan onurluk verildi.

İki hayırsever iş insanı” diye ifade eder, onurluklarını da adreslerine gönderirdin.

Önümüzdeki pazar akşamı 18.00’de Muharrem Ayı geleneği aşure programı var. Bizim Didim’de sondan bir önceki günümüz. Eşim, “Gider miyiz?” deyince, “Olur” dedim ama gidersek ben o aşureyi yemem.

Ne demek Allah aşkına..

Hem paylaşımın önemine haklı şekilde atıfta bulunup, “Önce fiş vereceğiz. O fiş sahipleri fişini verip aşuresini alacak…”

Böylelikle bir kişinin iki aşure yemesinin önü kesilerek, adil ve eşit dağılım, paylaşım gerçekleşecek.

Oldu olacak sivil toplum örgütlerinin kongrelerinde olduğu gibi, iki oy atılmasının önüne geçmek için yapıldığı şekilde, imzaya tabi tutun.

Ne malum benim ilk aşureyi bitirdikten sonra ikinci fişi başka sıradan edinip ikinci aşureyi de yemeyeceğim.

Paylaşım bir kültürdür. Bu kültürü o şekilde sağlayamazsınız. O kültürü edindirirsiniz.

Toplumdaki ahlaki çürüme, yozlaşma toplumun Aleviler dahil her kesimi için geçerlidir. Demek ki, paylaşım kültürüne sahip olmayan Aleviler veya katılımcılardan aşureleri birden fazla götüren vardı. Sorunun önüne fişle değil, aileden başlayan temel eğitimle geçersiniz.

Pir Sultan’ı anmak, yad etmek, türkülerini söylemek yetmez. Pir Sultan’ı anlamak, tahlil etmek lazım.

Sormak lazım..

Pir Sultan Abdal yaşasaydı, o aşureyi o şekilde mi dağıtırdı?

Sözün özü..

Toplumun tüm kesimleri olarak sütten ağzı çok yanmış bir ülkeyiz. İbadethaneleri, siyasete bulaştırmayın.

Mezhepleri siyasete alet edip toplumun kılcal damarlarıyla oynamayın…

TÜM YANIT HAKKI SAHİPLERİNE..

Bu yorumda negatif olarak adı geçen tüm kişi, kurum ve kuruluşlar evrensel mesleki etik kuralları gereği yazılı, sözlü her tür yanıt hakkına sahiptir.

Malum mesleğimi yerel olarak Didim’de değil Gebze’de sürdürüyorum.

Yanıt hakkı sahipleri şahsıma ulaşmak isterse

0535 – 259 96 55 no’lu telefondan ulaşabilir ancak whatsapp kullanmıyorum.

Yazılı açıklama yapacağım diyen olursa

[email protected]

 Sözlü açıklama yapacağım diyen olursa

Altınkum mevkiindeki Temple Grup Otel iştiraklerinden Temple Beach Otel’deyim.

Ancak bugün (13 Ağustos Cumartesi) programda koyları gezmek var.

18.00 gibi yine dönmüş olurum.

Telefon yanıt vermezse gün içi bilin ki yüzüyorumdur. Ama mutlaka her cevapsıza, 0850’li hatlar hariç dönerim.

Pazartesi akşamı 20.00’ye kadar da buralardayım.

Bu yazı toplam 1077 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Aktan Uslu Arşivi