Aktan Uslu

Aktan Uslu

Asım’ı Uğurlamaya Güvercinler’i Anmaya Hazırlanırken

Asım’ı Uğurlamaya Güvercinler’i Anmaya Hazırlanırken

Bugün günlerden birazcık ben olacaktı..

İyi ki de olmamış. Ertelermişim.

Yüksel Pekdemir..

Öğretmen, şair, yazar.

Merhum Pekdemir ile tanışmamız üç sene öncesine uzanır.

Asım’ın Neslinde Ruhları Buluşması ve Değerlerimiz” adlı kitabı yeni yayınlanmıştı.

Giresun eşrafından olan Pekdemir basının önüne “Artı Bir Psikosomatik Rahatsızlıklar ve Terapi Yöntemleri”nin yazarı Murat Yürükçü ile birlikte çıktı.

Basın toplantısını düzenlemesinde bizim camiadan hemşerisi, meslektaşımız Mustafa Arslan çaba göstermiş, yol yöntem göstermiş, gerek Pekdemir gerek Yürükçü adına şahsım dahil gazetecilere davette bulunmuştu.

Pekdemir ile ikinci bir araya gelmemiz, Ramazan Seydaoğlu kuruculuğundaki Gebze Şiir Meclisi’nin 15’te bir tekrarladığı meclisler esnasında idi.

Aynı zamanda Gebze Gazetesi köşe yazarı idi.

Buradan şuna değinmek istiyorum.

Yerel basın dahil olmak üzere köşe yazarları, yorum yazdıkları gazetelerin çiçeğidir, rengidir, fikrini düşüncesini kamuoyuna paylaşanıdır.

Bir köşe yazarının bir gazeteden teklif alması da, gazeteye kendisinin bizzat teklifte bulunması gazete için de onurdur çünkü tercih edilen olmuştur.

Bu zeminde Gebze Gazetesi’nin Pekdemir’in vefatına dair haberini çok sıradan bulduğumu ifade etmek isterim.

**

Pekdemir’in vefatının ardından sosyal medya sorgulamasında bulundum.

Önce bölgemizdeki dört eğitim sendikasının şube başkanlarının Facebook sayfasına girdim.

Pekdemir’e hiç sormamıştım. Sendikalı olup olmadığını bilmiyorum ama şayet sendikalı ise milliyetçi muhafazakâr siyasi kimliğinden ötürü Türk Eğitim-Sen veya Eğitim Bir-Sen üyesidir diye öngörüyorum.

Türk Eğitim-Sen Kocaeli 2 No’lu Şube Başkanı Orhan Kütük’ün sayfasında taziye vardı.

Eğitim Bir-Sen Gebze Şube Başkanı Fazlı Yağmur’un sayfasında, yoktu.

Eğitim-Sen ve Eğitim-İş Şube Başkanları Eylem Bahadır ve Bülent Metin de kendilerine ve temsil ettikleri camiaya yakışanı yapmışlar, paylaşımda bulunmuşlardı.

Gebze İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün web, Gebze İlçe Milli Eğitim Müdürü Şener Doğan’ın Facebook sayfasına göz attım.

Üzüldüm, yoktu.

Ancak şuna eminim.

Ola ki rahmetli Erzurum eşrafından olsaydı Şener Doğan’ın en basitinden Facebook sayfasında kesin yer alırdı.

Bence Doğan, aynı zamanda KEDFE Başkanvekili Şener Doğan mikromilliyetçilik üzerinden hemşerilerine gösterdiği ilgi ve özeni, mesleğini merkezine alıp meslektaşlarına da göstermeli.

Gebze’den bir öğretmen ölmüş.

İlçe Milli Eğitim Müdürü duymazdan gelemez, umursamaz olabilemez.

Sorarlar adama, sorarlar…

Meslektaşları, sorarlar.

“O koltukta ne işin var o zaman” diye, sorarlar!

Makamı hak edip etmediğini, sorgularlar.

**

Bugün 10 Ekim..

Kara bir gün.

Ankara Katliamı’nın 5’nci yıldönümü.

Akşam saatlerinde ikisi yerelimizden 102 Barış Güvercini’ni 15 Temmuz Milli İrade Kent Meydanı’nda

Gebze Emek ve Demokrasi Güçleri’nin etkinliğinde anacağız.

Vakada; IŞİD terörüne kurban gidenler arasında Eğitim-Sen Gebze’nin kurucu başkanlarından öğretmen Niyazi Büyüksütçü de var.

Kaderin cilvesi bu olsa gerek.

Öğlen saatlerinde bir öğretmeni yolcu ederken akşam saatlerinde bir diğer öğretmeni, diğer 101 Barış Güvercini ile birlikte anacağız.

Ve acı olan nedir, biliyor musunuz?

Düşüncesine katılırsınız, katılmazsınız.

Ancak 102 insandan bahsediyoruz.

Ve siyaseten sadece Gebze merkez solu ile sosyalist solunun gündemindeler.

Hele ki katliamın ardından insanı, insanlığından utandıran kimi paylaşımlar yok mu..

Yürek yakan, iç acıtan.

Sırf ama sırf HDP de oradaydı diye..

Ölüye bile, “Terörist” diye yaftalamalar.

Soran olursa..

Türk’üm… Müslüman’ım..

Böylesi bir yaklaşım Türklüğün neresinde var, İslam’ın neresinde var.

İnsanlıkla uzaktan yakından uzaktan ilişkisi olmayan bir durumu bir ırka, bir dine nasıl yamarsınız?

**

Halbuki okusaydık..

Anlasaydık..

Örneğin bugün uğurlayacağımız Yüksel Pekdemir’in..

Sözde değil özde milliyetçi muhafazakar Yüksel Pekdemir öğretmenimizin “Asım’ın Nesli…” ni okusaydık

Diğer kitapları okusaydık.

Böyle olmazdık.

Böylesine insanlıktan uzaklaşmaz, ruhsuz olamazdık.

Bugünkü mevcut halimizi..

40’ncı yıl birinci ayına girmek üzere olan 12 Eylül askeri darbesinin süregiden etkilerine bağlasak da mı saklasak..

Sarımsaklamasak da mı saklasak…

Bu yazı toplam 1456 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Aktan Uslu Arşivi