Bahar Sert

Bahar Sert

KUŞAKTAN KUŞAĞA YOLCULUK

KUŞAKTAN KUŞAĞA YOLCULUK

Keşke bu dönemde yaşamasaydım” veya “şimdiki çocuklar çok şanslı” demeyen ya da kuşak çatışması yaşamayan yoktur sanırım…

Ailesinde iki ya da üç kuşakla yaşayanlar anlar benim ne demek istediğimi.

Araştırmalara göre son yüzyılda yetişen beş kuşak var.

1925 ile1945 yılları arasında doğanlara “Sessiz Kuşak” adını vermişler. Kim bilir belki de faşizmin ve sosyalizmin inişli çıkışlı zamanlarını yaşayıp, İkinci Dünya Savaşı’nı, atom bombasının yıkıcı gücünü gördüklerinden ağızlarını açamamışlar bir türlü.

2. Dünya Savaşı sonrasında büyük bir doğum patlaması olmuş. 1946 ve sonrası doğumlulara 1 milyar bebekten oluştukları için Bebek patlaması(Baby boomers) denmiş. J

 1965-1979: X kuşağı ise, içinde iki önemli grubu barındırıyor. Dünyayı sarsan devrimci hareketi başlatan 68 kuşağı ve 80 darbesi sırasında gözaltılar, tutuklamalar, idamlar ve katliamları yaşamış, işkencelere maruz kalmış 78 kuşağını.

Bu zor dönemlerden sonra, 1980 ile 1995 arası doğan, ilk olarak internet sonra da cep telefonu ile tanışan, otoriteye başkaldırılarıyla öne çıkan Y kuşağı var.

1996-2020 arası doğan Z kuşağı ise alfa kuşağı öncesi gelen sorgulayıcı ve bilgiye çabuk ulaşan ve en merak edilen nesil.

2020 sonrası için de alfa ve benzeri sıfatlarla uzayıp giden kuşak tanımları listeleri var.

Yaşam koşulları her dönem değişiyor. İnsanlar da bu değişimlere ayak uydurmaya çalışıyor. Dönemlere göre beklentiler, yaşama bakış açıları, istekler ve olaylar karşısındaki duruşlar da değişim geçiriyor.

Bu arada her kuşak, bir sonraki kuşaktan şikâyetçi.

Ülkemizde çeşitli araştırmalar yapılıyor. Yirmili yaşlarda on binlerce gence kendinizi nasıl tanımlarsınız sorusu yöneltiliyor. Cevapların %75’i; “Sorumluluk sahibi” ve “sağdığım” diyor. Peki, ebeveynleri çocukları için ne gibi yanıtlar vermiş olabilirler sizce?

Tabii bu yanıtlara bakıp kimileri gençlere hak verirken, kimileri de “Bu çocukların kendilerinden haberleri yok” biçiminde bir değerlendirmede bulunmuş.

Ne garip değil mi? Her kuşak dünyaya kendi penceresinden bakıyor. Gençler ailelerinin aksine kendi değerlerine ve kendilerine sağdık olanları önemsemiyorlar. Aileler de gençlerin düşüncelerini umursamıyorlar. Böylece kuşaklararası çatışma kaçınılmaz oluyor.

Geçen gün kuşaklarla ilgili konuşurken, bir hikâye dinledim, 1960 li yıllarda doğan ebeveynlerle büyüyen arkadaşın, okul çağı geldiğinde okula gönderilmemesi ile başlayan bu acıklı hikâyesi, zar zor okula başlaması ile devam ediyor. Üniversiteyi de bitirip,  sıra iş aramaya geldiğinde babasının kız olduğu için, işe başlamasını bırak, iş aramasının bile ağrına gittiğini söylemesiyle büyük bir travma yaşıyor.  Hikâye can acıtan travmalarla devam ediyor. Bu yaşanılan olaylar zamanla yaşantısını etkiler hale geliyor. Çok acı bir durum ama empati yapmasını istedim kendisinden. Anlaması kısa sürede zor olsa da, 1960’lı yıllarda okuyup, iş hayatına atılan bir kadına bakış açısı, şimdiki zamanla karşılaştırılamaz tabi. Olan kazanılamamış, kayıp hayatlara oluyor.

Mektupla, telgrafla haberleşen bir neslin, mail, SMS atmaya bir anda adapte olması beklenemediği gibi. Bizim neslin de ilk başta robotlarla yaşamaya adapte olamayacağı gibi mesela.

 Her kuşağın yaşadığı sıkıntılar ne kadar zor olsa da, bir sonraki nesle bu aktarım, daha yumuşak oluyor bence. Bu aktarım da, başka bir neslin oluşumunu sağlıyor. Her kuşakta ayrı bir hikâye, dünyayı değiştiren kuşaklardan kendini değiştirmek isteyen kuşağa inanılmaz bir değişim. Hadi devamı da haftaya gelsin o zaman…

Sevgiyle kalın.

Bu yazı toplam 12639 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Bahar Sert Arşivi