Hesap sormak !

Hesap sormak !

 

 

 

DİSK Genel Başkanı Kani Beko, hükümetin Suriye konusundaki politikalarını eleştirmenin yanı sıra seçim öncesi bir kısım tapenin sosyal medyaya düşmesiyle tartışmaya neden olan o konuşmaların tehlike sinyalleri içerdiğini kaydediyordu.

Açıklamasında, ‘’Türkiye’de yerel seçim gerilimleri her gün biraz daha artarken, iktidarlarını savaş çıkararak sağlamlaştırmak isteyenlerin tezgâhı da deşifre oldu’’ diyordu.

Doğru, çünkü, 27 Mart’ta “Seçim güdümü” adlı bir adresten yayınlanan üst düzey devlet erkânının ses kaydı, Türkiye’yi yönetenlerin koltuk, iktidar, rant, daha fazla gemicik ve ayakkabı kutusu için yapabileceklerinin sınırı olmadığını gösteriyordu.

Kaldı ki, hükümet kanadından gelen“Bu kaydı sızdıranlar vatan hainidir”açıklamaları, internet sitelerine yönelik yeni yasaklar ve Dışişleri Bakanlığı’ndaki dinleme cihazı araması, bu kaydın gerçekliğinin kabulüydü.

Bu toplantının ses kayıtlarını kimin sızdırdığı bir yana, bilebildiğim tek gerçek, savaşa gerekçe üretmek için kıvranan, “Öbür tarafa 4 adam gönderirim, 8 füze atarım” diyebilen, türbe bombalamayı tartışan bir iktidarın, kendi halkı için büyük bir tehdit olduğudur.

Halbuki, bu tapeler ortalığa saçılınca Hükümet istifa etmeli ve bu planları yapan Dışişleri Bakanı, MİT Müsteşarı, Genelkurmay 2. Başkanı ile Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı’na derhal görevden el çektirilmeli ve yargılanmaları sağlanmalıydı.

Ama öyle olmadı. Hükümet, sandıktan çıkacak oyların yapılanların meşruluğunu tescil edeceğini söyleyerek, halkı kandırdı.

Halkı için bu kadar tehdit oluşturan değerlendirmeleri yapan kişiler, anayasaya göre suç işlemiştir. Bu nedenle, seçim sonuçlarına endekslenmeksizin yargı önüne çıkartılıp gerekli cezalara çarptırılmalıdır. Demokratik ülkelerdeki yol budur.

Yok, siz ‘ben istediğimi yaparım’ gibi diktatöryal bir tavır içindeyseniz, sandıktan aldığınız oyların arkasına sığınarak, halkına karşı suç işlemeyi de meşru hale getirirsiniz.

AKP hükümetinin savaş çığırtkanlığının tanığıyız.

Reyhanlı saldırısı ardından mezhep ayrımını körükleyen söylemleri hafızalarımızda. Savcılara arattırılmayan TIR’lar, sınır boylarında hüküm süren ve kendine “cihatçı” diyen çeteler, bu çetelerin katliamlarına destek veren askeri operasyonlar unutulmadı.

Bütün bunlar, AKP’nin savaş hayalleri…

Bu hayallerin, işgal girişimi de dahil olmak üzere topyekun bir çatışmaya dönüşmemesinin en önemli nedeni, Türkiye halkının savaşa karşı gösterdiği irade ve sokaklarda yürüttüğü savaş karşıtı mücadeledir.

AKP hükümeti komşu halklara ölüm saçarken Türkiye halkının barış içinde kardeşçe yaşama özlemini de dinamitlemiştir. Bu yüzden, çözüm sürecinden bir sonuç alınamayacağı ortadadır.

Halka yaşatılan acıların ve vahşetin sorumlusu çırılçıplak ortadayken, 30 Mart’ta hesap soruşamamıştır. Şimdi, kardeşlik ve barış özlemimizi kuşanarak bu savaş tezgahçılarının ve ganimetçilerinin oyunu bozma zamanıdır.

 

Bu yüzden, 1 Mayıs’ta hesap sormalıyız.  

Bu yazı toplam 77 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi