Fidanlarımız…

Fidanlarımız…

 

Türkiye, faşizmin pençesinde kıvranırken, halkı sömürenler, ezenler, sermayeye uşaklık edenler, bir başkaldırışın önünü kesmek adına 3 fidanımızı darağacına çıkarttılar.

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, çıktıkları darağacında kendi sehpalarını tekmeleyecek kadar cesur, yürekli ve onurluydular.

Öyle de yaptılar…

Son sözleri ‘’Yaşasın tam bağımsız Türkiye’’, ‘’Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği’’ oldu.

3 fidanı kurtarma girişiminde bulunan ON’ların çabası da sonuç vermemişti. Çünkü, Türkiye’nin üzerine kabus gibi çöken o karabulutu dağıtacak demokratik mücadele geleneği tırpanlanmış, halk bugün olduğu gibi baskı altına alınarak sindirilmişti.

Peki, sonra ne oldu ?

Tabi ki, DENİZ’lere çıkan sokaklar çoğaldı,

Binlerce aile çocuklarına DENİZ ile arkadaşlarının adını verdi.

ON’lar da unutulmadı, Ve binlerce aile de çocuklarına MAHİR, HÜSEYİN, ULAŞ isimlerini vererek devrimci tarihi sosyolojik bir olgu biçimiyle tescil ettirdi.

Evet, Türkiye toplumu, bir arada yaşayan halklarıyla birlikte o dönem yiğit devrimci gençlerini yitirmişti. Ama, onların açtığı yol, yaktıkları çoban ateşi ve o kıvılcımlar ülkede dalga dalga yayıldı.

Hakkari’ye yaptıkları Devrimci Gençlik Köprüsü, Türkiye devrimci hareketinin birlikte mücadelesinin somut bir örneğidir.

Tam bağımsız Türkiye sloganı, bu topraklarda yaşayan farklı etnik kökenli halkların ortak geleceğine işaret etmektedir.

Çabaları ve beklentileri, sınıfsız ve sömürüsüz, etnik köken, din, dil farkı gözetmeden insanca bir arada yaşayabilen milyonlarca insandan oluşan bir toplum yaratmaktı.

Fidanlarımıza ve ON’lara bir kez daha sözümüz olsun ki,

Sınıfsız ve sömürüsüz bir toplum oluşana kadar,

İnsanların etnik köken, din ve dil ayrımı yapmaksızın bir arada yaşayabileceği bir ülke kurulana kadar mücadele sürdürülecektir.

DENİZ’ler, MAHİR’ler, HÜSEYİN’ler, ULAŞ’lar ve daha niceleri yollarına çıkan engelleri bedeli ne olursa olsun aşıyor, aşacaktır.

Umutsuzluğa, karamsarlığa ve yalnızlığa prim vermeyen devrimci gençler, emekçiler ve yoksul halk, geleceği kendi elleriyle kuracaktır.

Çünkü, FİDANLARIMIZA SÖZÜMÜZ VAR…

Bugün, o fidanlarımızı toprakta yeşertmek için ilk adımı atalı 44 yıl oluyor.

Bu ülkenin topraklarındaki umut tohumu hep yeşerecek.

Ülkenin onurlu devrimcileri, kardeşlik içinde yaşayabilen halkları, umudu hep diri tutacak ve tarihe karşı olan sorumluluklarını yerine getirecektir.

Fidanlarımız, ON’lar, Diyarbakır, Mamak, Metris ve diğer onlarca cezaevinde yaşamını yitiren devrimci yoldaşlarımız yeni kuşaklarla birlikte sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya kurulmasında aktif rol alacaktır.

BİZ BAŞKA ALEM İSTERİZ diyen türkü tadındaki söylemlerin ve BU DAHA BAŞLANGIÇ diyen kararlılığın izinden yürüyerek, 6 Mayıs’lara anlam yüklemeye devam edeceğiz.

Şair demiş ya;

‘’Çocuklar inanın /İnanın çocuklar/ Güzel günler göreceğiz/Güneşli günler/ Motorları maviliklere süreceğiz’’

 

İşte, öyle bir şey… 

Bu yazı toplam 176 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi