Boyadık, boyarız…

Boyadık, boyarız…

 

 

 

‘’Sen, mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin’’ diye sormuş büyük ozan Nazım Hikmet.

Ne amaçla sorduğunu herkes çok iyi biliyor. İyi de yapmış, çünkü, gerçekten de mutluluğun resmini yapan bulunamamış o güne kadar.

Şimdilerde yapan var mı ?

Elbette ki yok, çünkü, bireysel mutluluğun resmi herkese göre farklı çizgiler ya da fırça darbeleri anlamına gelir. Ama, toplumsal mutluluğun resmini yapanlar var. Onlar, ‘’Biz başka alem isteriz’’ diyen devrimciler.

Seslendirdiler,

Yaşattılar,

Örnekleriyle de Gezi’de gösterdiler nasıl bir dünya istediklerini.

Rengarenk bir dünya düşleri, devletin ceberut yaklaşımıyla yok sayılmak istendi. Ama yılmadılar, merdivenleri, duvarları rengarenk yaptılar. Nasıl bir dünya düşlediklerini gösterirken gözaltına alınmayı, tutuklanmayı bile hiçe saydılar.

‘’Boyadık, boyarız’’ dediler ve dediklerini de yaptılar…

Karşılarında, her zaman olduğu gibi iyiye, güzele ve farklı bir dile sahip olunmasını hazmedemeyen AKP silahşörleri vardı.

Ülkenin birçok yerinde yaşanan bu ceberut tabloyu, ne yazık ki Kocaeli’de de yarattı anlı şanlı güvenlik güçlerimiz. Merdiven boyadı diye 5 genci ‘’kamu düzenini bozmak’’ ve ‘’güvenlik görevlisine görev yaptırmamak için direnmek’’ suçlamasıyla gözaltına aldı. Savcılığın tutuksuz yargılanmaları için serbest bıraktığı 5 gence ilişkin dava, 2 yıl sonra sonuçlandı.

Ne yapmıştı bu genç insanlar ?

Anımsayalım, Türkiye Gezi direnişi için ayaktayken, İzmi’teki Akçacami yakınında bulunan merdivenleri  boyamak isterken, buna izin vermeyen polisin sert müdahalesiyle karşılaşıp gözaltına alınmışlardı.

İsimleri hiç önemli değil, amaçlarına ve bunu yaparken barışçıl demokratik haklarını nasıl kullandıklarına bakmak lazım. Ortada bir sorun yokken, kanunlardan gelen gücünü, sınırı aşarak kullanan ve yasal haklara bile tahammül edemeyen bir yaklaşım sergileyen güvenlik güçleri, o gençleri ‘’orantısız güç kullanarak’’ gözaltına almış, sonra da bu uygulamasını meşrulaştıracak fezleke hazırlamıştı.

Bu süreç, elbette ki mahkeme kararıyla noktalanacaktı ve öyle oldu.

Mahkemedeki son duruşmada beraat kararı çıktı ve gerekçesinde şu görüşe yer verildi: ‘’Görevi yaptırmamak için direnme suçu yasal unsurları itibariyle oluşmadı.’’

Bu gerekçe, atılı suçtan Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 223/2-a maddesi uyarınca beraat kararına hükmediyor, sonuç da öyle oldu.

Peki, o yaşananlar ne olacaktı ?

AKP’nin faşizan zihniyetiyle harekete geçen güvenlik güçleri, en küçük bir muhalif eyleme bile, o eyleme katılanları ‘’itibarsızlaştırmak’’ için saldırıyor, insanları yerde sürükleyerek ve orantısız güç kullanarak gözaltına alıyor, ardından da, yargı kararı varmış gibi ‘’terör bağlantısı’’ gerekçesini medyaya servis edip, itibarsızlaştırma sürecinin gereğini yapıyor.

 

Ne yaparlarsa yapsınlar, boyadık, boyarız, gerektiğinde de boyayacağız…

Bu yazı toplam 87 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi