Yetki olsa ne olur, olmasa ne olur ?

Yetki olsa ne olur, olmasa ne olur ?

 

 

 

Sendikalar, iş yasasının elverdiği ölçüde işyerlerinde örgütlenir, ondan sonra da toplusözleşme masasına oturup üyelerin hak ve menfaatleri gereği sözleşme imzalamaya çalışırlar.

Ama, bir dönem sözleşme imzalayıp, sonraki dönem yetkiyi kaybeden sendikalar da var ne yazık ki.

Böyle durumda, yetki olsa ne olur, olmasa ne olur ?

Bu konuya neden böyle girdiğime gelince…

İzmit Belediyesi işçilerinin önemli bir bölümü, DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası’na üye olarak çalışıyorlardı uzun yıllardır. Ama, şimdilerde istifa edip, HAK-İŞ’e bağlı Hizmet-İş Sendikası’na geçtiler.

Nedeni çok basit;

Belediyelerde, seçim dönemlerinde başarı sağlamış siyasal anlayışlar, işçilerin örgütlü olduğu sendikanın da siyasal olarak kendilerine yakın olmasını isterler. Bu, her belediye için böyledir. Bir gecede binlerce işçi bir sendikadan istifa eder, başka bir sendikaya geçer.

Bir gecede sendika değiştirilmesinin sonucu yapılar altüst olur.

Hal böyleyken, uzunca bir süredir muhafazakar siyasi kültürün elinde olan İzmit Belediyesi’nde halen DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası’nın örgütlü olması bazı çevrelere ciddi rahatsızlık veriyordu. Sonunda düğmeye basıldı ve işçiler bir bir Hizmet-İş’e geçti.

Yetkiyi kaybetme noktasına gelen Genel-İş Sendikası’nın Kocaeli Şubesi Başkanı Vedat Küçük, bu durumu, ‘’işçi seçim sonrası baskı altına alındı ve özgür iradeleriyle hareket edemez hale getirildi’’ diye tanımlıyor.

Küçük haklı olabilir, önemli oranda da böyle olduğunu düşünüyorum. Ama, herhalde çuvaldızı kendisine batırma zamanı gelmiştir.

Bunca yıldır üyesi olan işçilerle ‘’ekonomik kazanımlar sağlama’’ dışında ne tür bir sınıfsal ve politik ilişki kurulmuştur ki, o işçiler Hizmet-İş’i tercih eder hale gelmiştir.

Görülen o ki, toplusözleşme dönemlerinde sağlanan ekonomik kazanımların yanına eklenen hiçbir şey yoktur. O nedenle de, işçi, sendika değiştirme tercihi (baskı altında da olsa) gündeme geldiğinde sınıfsal perspektiften bakmayı bilmediği için, ‘’çıkarım neredeyse ben oradayım’’ diye düşünüp hareket ediyor.

Genel-İş Başkanı Vedat Küçük’ü kişisel olarak suçlamıyorum, bunun zaten bir anlamı da yok. 12 Eylül Anayasası’nın sınırlandırdığı sendikal örgütlenme hakları kapsamında sınıfve kitle sendikacılığı yapılmasının önü tıkanmıştır. Bu tıkanıklığı aşmak için mücadele etmek yerine olduğu gibi kabullenip ‘’ekonomik kazanımlar yeni kazanımların yolunu açacaktır’’ anlayışı gereği hareket eden sendikacıların, sendikaları iyice işveren hegemonyasına sokmasının bedeli bir şekilde ödenecekti ve ödeniyor.

İşte, Genel-İş yönetimi bu krizi aşamadığı için şimdi üye kaybediyor.

İzmit Belediyesi’ndeki 250 işçiden 156’sı Genel-İş’ten istifa ederek Hizmet-İş’e üye olmuş. Genel-İş’in ise halen 86 üyesi varmış. 3 Eylül’de de yetki tespiti için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na başvuru olacak.

Görünen o ki, Genel-İş bir kalesini daha yitiriyor. Kendinden kaynaklanmayan ama kendisini derinden etkileyen sorunlarla baş edemeyince yetkiyi kaybetme noktasına gelen sendikalar, umarım şapkayı önlerine koyup bir kez daha düşünür ve düzelmenin yolunu bulurlar.

 

Yoksa, AKP’nin siyasal tercihler, hepsini çalışma hayatında boşa çıkartacak.

Bu yazı toplam 79 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi