Soma, Soma, Soma…

Soma, Soma, Soma…

 

 

Türkiye, 13 Mayıs’taki Soma Madencilik İşletmesi bünyesindeki ocakta yaşanan ve 301 madencinin yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan facia sonrası, hep bu olayı konuşur oldu. Bu olay, arkadaşlarını toprağa veren diğer işçiler adına önemli bir kazanım.

En azından şimdilik.

Madenlerde çalışan işçilerin profilini incelerken bazı acı gerçeklerle de yüzleşiyor insan. Madenlerde çalışan işçilerin yüzde 4.2'sine denk düşen 2 bin 76’sı 15-19 yaş aralığında, yani çocuk maden işçisi. Bunların büyük kısmı (yüzde 85.5 oranında) kayıt dışı ve aylıkları ise 226 lira civarında...

Madencilik sektörü sadece kömür ve linyit çıkarılması işlerinden ibaret değil. Söz konusu sektörde ham petrol ve doğalgaz çıkarımı, metal cevherleri madenciliği, diğer madencilik ve taş ocakçılığı ile madenciliği destekleyen hizmet faaliyetleri de bulunuyor. Tüm bu sektörlerin toplamı çerçevesinde madencilik sektörüne bakıldığında ise 113 bin çalışanı olan sektörde 15-19 yaş arasında çalışanların sayısı 5 bin 308 olarak görülüyor.

Hal böyleyken, çocuk işçilerin çalıştırılmasına ilişkin hukuki çerçeve, 14 yaşını doldurmuş çocukların okullarını aksatmaması koşuluyla güvenli iş ortamında hafif işlerde çalıştırılmasına izin veriyor. Ama, çok açık bir biçimde maden ocakları, kablo döşemesi, kanalizasyon ve tünel inşaatı gibi alanlarda çalıştırılmasını yasaklıyor.

Yaşananları irdelerken, madenlerde gizlenen gerçeklere, yasal denetimlerin yetersizliğine, sendikanın bu gelişmelerdeki rolüne ve işçilerin tavrına da bakmak gerekiyor.

Facianın yaşandığı türden madenlerde işçilerin yemek hakkı bile yok. Sabah kahvaltısı, öğle yemeği hepsi evden. Sadece mühendis ve amirlere yemek veriyorlar. Ocağa girerken kart basılıyor, kimin kaçta girdiği, kaç kişi girdiği, madende nereye yöneldiği hepsi belli. Ama, uzun süre açıklamadılar. Halen de tam açıklanmış değil ?

Şirket, fazla tazminat ödememek için ölüm raporlarını madende tutmadı iddiası da var. İşçi madende ölmüş, ama raporu madenden çıkarılınca, ambulansta, hastanede tutuluyor.

Öyle ya, bu işçiler madende ölmemiş olacak, şirket az tazminat ödeyecek.

Facianın yaşandığı ocak rodövans sistemine göre değil, hizmet alımı yöntemiyle Soma A.Ş.’ye verildi. Dolayısıyla yasalara göre, Soma A.Ş.’yle birlikte, asıl işveren olan Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu (TKİ) da asıl sorumlu. Bu soruşturmada asıl sorumlunun saklanmaya çalışıldığı göze çarpıyor.

İşçiler, şirketin ya da hükümetin aldığı herhangi bir karar olmamasına karşın diğer madenlere de kendi inisiyatifleriyle inmiyor. Çalışma şartlarının zor olduğu Soma madenlerinde facianın ardından diğer madende çalışan işçiler psikolojik olarak bu durumdan etkilendi. Facianın yaşandığı madende çalışan 2 bin 600 işçinin dışında diğer madenlerdeki yaklaşık 3 bin işçi iş bıraktı.

İşçilerin kaymakamlık önünde eylem yaparak zorladığı, baskı oluşturduğu Türkiye Maden İş Sendikası Ege Şubesi Başkanı Tamer Küçükgencay istifa etti.

Sayıştay’ın 2012’de hazırladığı raporunun ‘hizmet alımı’ ifadesi ortada dururken rödevans usulüyle işletiliyor diye yalan söylemek, mumun yatsıya kadar bile yanmasını sağlayamadı.

Yaşamda kalan işçiler, Mart ayında maden ocağında denetim yapıldığının söylendiğine değinirken, çarpıcı cümleler kurup, "Bu yalan. Çünkü ocağa inmediler. Öyle bir şey yok. Denetlemeciler geliyor, denetliyor gibi yapıyorlar. Yok öyle denetleme falan" diyor.

Bu, iş kazası değil, adeta bir katliam. Devlet, emekli olma hakkını kazanma imkanı olmadığını bilerek madene inip yaşamlarını yitiren insanlarına sahip çıkmalı. Çıkmalı ki, toplumsal güvenin derinden sarsılmasının önüne geçebilsin.

AKP tercihleriyle taşeron sistemini daha fazla yaygınlaştıran ve koruyan yasal düzenlemeler gerçekleştirip bu güveni yeniden sağlamak olası değil.

Benden söylemesi, yakın gelecekteki yaşanabilecek başka bir iş cinayetinde herkes o ocakların göçüğünün altında kalacaktır.

 

 

Bu yazı toplam 106 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi