İnsan Hakları

İnsan Hakları

 

 

Konu yerel medyanın yazılı organlarına ve yaygın medyanın haber portallarına yansıdı. Özne, cezaevindeki bir tutuklunun evlat hasreti olunca, birden aklıma insan hakları geliverdi.

Yaşam hakkı kadar, aile fertleriyle birlikte yaşam hakkı da kutsaldır. Bir anne ve babayı çocuklarından bilinçli olarak koparıyorsanız (gerekçesi ne olursa olsun), en temel insan haklarından birini ihlal ediyorsunuz demektir. İşte yerel ve yaygın medyaya yansıyan haber bu türdendi.

Burada bir parantez açıp, haberi yapan ve Haber Müdürü olarak çalıştığı Manşet Kocaeli Gazetesi’nde, ayrıca haber akışkanlığıyla önemli oranda destek verdiği soL Haber Portalı’nda yayımlattıran gazeteci Uğur Enç’i kutlamak istiyorum.

Haber, belki çok sayıda gazeteci için ‘’belki de haber değeri taşımaz’’ cinsten. Çünkü, o gazeteci çoğunluk temel hak ve hürriyetleri gözeterek haber yapmayalı uzun yıllar oluyor. Bu yüzden de, söz konusu haber bir kat daha önem kazanıyor.

DHKP – C üyesi olduğu iddiasıyla İzmir’de tutuklanıp Kandıra 2 No’lu F Tipi Hapishanesi’ne gönderilen Barış Aras, ailesi ve oğlu 7 yaşındaki Ulaş Baki Aras’a yakın olmak için aylardır İzmir’e sevk edilmesini istiyormuş. Ancak, sevk talebi “Kapasite fazlalığı” nedeniyle sürekli geri çevriliyormuş.

Bu ifadeler, tutuklanmadan önce DİSK’e bağlı Genel–İş Sendikası’nın İzmir 2 No’lu Şubesi’nde sekreterlik görevinde bulunan Barış Aras, yaşadığı mağduriyeti dile getirdiği mektubunda yer alıyor.

Aras, oğlu Ulaş Baki’ye yakın olmak istediğini şu sözlerle dile getiriyor: “26 Ocak 2011 tarihinde içinde bir felsefe öğretmeni, bir ilkokul öğretmeni geriye kalanda benim gibi işçi olan beş kişi İzmir’de evlerimiz basılarak gözaltına alındık. Bize DHKP-C’li olduğumuzu kabul etmemizi dayattılar. Ama esas olarak hak ve özgürlük içerisindeki duruşumuzdan, bir de benim sendikal faaliyetlerimden rahatsız oldukları açıktı. Dava devam ederken de sendikal faaliyetlerime devam ettim ve 7 Aralık 2012 tarihinde tutuklandım. Aileme yakın olsun diye İzmir’e sevk istedim. İzmir’de F Tipi, T Tipi ne kadar hapishane varsa hepsine (Hem de sevk bedelini karşılayacağımı belirterek) sevk istedim. Hiç değilse artık okula başlayan oğlum Ulaş’ı her hafta görüp kucaklayabileyim diye. İzmir’de bulunan iki F, dört T Tipi hapishanelerden birine sevk istiyorum. Söyleyin çok şey mi istiyorum?”

Gazeteci Enç’in kamuoyu önüne taşıdığı bu temel insan hakkı talebini içeren mektup oldukça duygusal ve görev anımsatıcı.

Kim üzerine görev alır bilinmez. Ya da alır mı, almaz mı bu da belli değil. Ama, bilinen bir gerçek var ki, özellikle F tipi cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin hakları, tecrit ve traidman uygulamalarının yanı sıra bu tür yaptırımlarla ellerinden alınıyor.

2011 seçimlerinden güç biriktirerek çıkan AKP’nin Adalet Bakanlığı aracılığıyla cezaevlerindeki yaşamı düzenleyen genelgelerinin, insan haklarını yok saydığı açıkça biliniyor.

Konuşmalarında sıkça ‘’şiir okumak’’ yüzünden kısa süreli de olsa Pınarhisar Cezaevi’ndeki konaklamasını ‘’ben de ceza yattım, sıkıntıları bilirim’’ diyerek dile getiren Recep Tayip Erdoğan ve kadrolarının,özellikle bu alandaki insan hakları ihlallerine göz yumması tuhaf gelmiyor. Ama, bu düşünce bile, uygulamaları ‘’tarihsel bir suç olmaktan’’ çıkartmıyor.

 

Unutulmamalıdır ki, tarih, toplumlarına karşı suç işleyenleri cezasız bırakmamıştır…

Bu yazı toplam 63 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi