Hukuktan-siyasete sesleniş (2)

Hukuktan-siyasete sesleniş (2)

 

 

AYM’nin 52. kuruluş yıldönümünde Başkan Haşim Kılıç’ın yaptığı konuşmanın satır aralarındaki mesajları yorumlamaya dün başladım. Birkaç gün daha sürdüreceğim. Çünkü, önümüzdeki dönemde, hükümetin yeni rotasını çizecek içerikte mesajlar gizliydi Kılıç’ın konuşmasında.

Kılıç, Sayıştay raporlarının TBMM denetiminden kaçırılması yönündeki hükümet eylemlerine de değindiği konuşmasında şunları söylüyordu:

‘’Hukuk devletinin en belirgin diğer bir özelliği ise tasarruflarının ön görülebilir, ulaşılabilir açık ve şeffaf olmasıdır. Hukuk devletinin odağında, iktidar gücünün keyfi davranışlarının sınırlandırılması vardır. Bu nedenle kamu gücünü kullananlarda vatandaşlar gibi hukuksal ilkelerle kuşatılmışlardır. Öncelikle yazılı hukuk kurallarının, adli kolluğun ne durumda olduğunun tespiti gerekir. Sisteme dahil unsurlar birbirini engellemeden sorun yok demektir. Haklı bir neden olmaksızın, kamu yararı gözetilmeden, yazılı hukuk kurallarında çok sık aralıklarla yapılan değişikliklerin hukuk güvenliğinin sağlayamaz.

Hukuk devletinin temel bireyi olan yargı aynı zamanda devletin vicdanı olarak da tanımlanmaktadır. İşgal devam ettiği sürece bunları yaşamaya devam edeceğiz. Yargının vicdanını işgal edenlerin kimliği düşüncesi kutsalları ne olursa olsun bu sonuç değişmeyecektir. Dün hak ihlallerine uğramış mağdurlarla, bugünkü mağdurların kimliğinin farklı olması bakışımızı değiştirmeyecektir.’’

Kılıç’ın konuşmasının bu bölümünde vurgusu güçlendirilen bölümde ise yargının ideolojik ve siyasi yapılanmalarca ele geçirilmek istenmesi dürtüsüne gönderme yapılıyordu.

‘’ Yargı, ideolojik ve siyasi yapılanmaların hedefinde her zaman ele geçirilmesi gereken bir kale olarak görülmüş, ele geçirenlerde kendi vesayetini dayatmanın peşine düşmüştür. Kaleyi işgal edenler de yargıyı siyasi düşüncelerle ideolojilerine lojistik destek sağlamak için, rakiplerinden intikam amacı olarak kullanmışlardır. Bu anlayış ve işgalden kurtulmadıkça bağımsız yargının oluşması hayaldir. Vesayet altındaki yargıdan hukuk güvenliğinin sağlanması beklenemez’’ sözleri, net vurgular içeriyordu. 

Kısa süre önce, bir dosya hakkında soruşturma kararı veren savcılar ve o kararlar sonrası yapılan tutuklamalara dayalı görev tayinlerinin ardından yaşanan hukuki değişimlere bakmak, bu bölümü anlamak için önemli ve yeterlidir…

Kılıç’a göre, hukuk güvenliği insanların güvercin ürkekliği içinde yaşamadığı korkusuz bir ortamın varlığı olarak tanımlanabilir.

Keşke öyle olabilseydi ve ürkek bir güvercin gibi sürdürdüğü yaşamına katledilerek son verilen Hrant Dink halen aramızda olabilseydi.

Tarihin olanları kaydettiği, bu nedenle gerçekleri itiraf edip cesaretle çözüm bulmak gereğine de değinen Kılıç, ‘’Yargı milletin iradesine tuzak kurulacak yer değildir ve olmamalıdır’’ diyerek, ‘’paralel devlet’’ ve ‘’çete’’ tanımlamalarıyla nitelendirilen aktüel siyasi ve bürokratik operasyonların altında çok vahim ve ağır suçlamalar bulunduğuna işaret etti.

Bu suçlamanın yargının üzerinde yapışık kaldığını, bu nedenle de yargıya karşı güven yitimi yaşandığı yine Kılıç’ın ağzından çıkan önemli sözler.

 

(Sürecek)

 

 

Bu yazı toplam 191 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi