Cevap lazım

Cevap lazım

 

 

Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, hain bir saldırı sonucu yaşamını yitirdi. O, bölgede, soyadının da çağrıştırdığı üzere BARIŞ ‘ELÇİ’si olarak anılırdı. Yaklaşımları, tarzı ve diyalog üslubu rahatsız edici oldu ki, ortadan kaldırılmak istendi. Bunun için düzenlenen suikastte yaşamını yitirmesi zor olmadı.

Zaten, kendisi de, ‘’ben yatakta ölmem’’ diyormuş…

Düşündüğü gibi oldu ve Diyarbakır kentinin kültürel yaşamının mihenk noktalarından sayılan 4’lü minarenin onarımının önemine dikkat çektiği basın açıklaması sırasında bir çatışma ortasında kalıp, arkadan kafasına isabet eden tek kurşunla aramızdan ayrıldı.

Ölüm biçimi, ‘’arkadan kafaya tek kurşun’’ 1990’lı yılların derin devlet tetikçilerinin infaz biçimiyle aynı. Düşünün ki, o bölgede, o anda, polisle örgüt arasında silahlı çatışma çıkıyor, ama Tahir Elçi, 1990’lı yılların derin devlet tetikçilerinin infaz modelinde olduğu gibi yaşamını yitiriyor.

İnsanın aklına bin türlü soru geliyor…

Şimdi, o soruları sormanın zamanıdır. Çünkü, sorulacak bu soruların her biri kamuoyunu tatmin edici cevaplar beklemektedir.

-Polislerce takip edilen araç neden Tahir Elçi’nin basın açıklaması yaptı yerin yakınında durduruldu ?

-Olay yerinde onlarca polis bulunmasına rağmen Tahir Elçi neden korunamadı ?

-YDG-H’li olduğu belirtilen iki silahlı kişiden öndeki, gazetecilerin yanına gelmeden sağ elindeki silahı sol eline alarak kabzasından tutuyor. Ama, silahı, gazetecilerin önünde ikinci kişi yere fırlatıyor. Polislerin de Elçi’nin bulunduğu yöne doğru ateş ettiğine ilişkin görüntülere göre Elçi, polis silahından çıkan kurşunla mı vuruldu ?

-Elçi, üçüncü noktadan gelen bir kurşunla vurulmuş olabilir mi ?

-Elçi’nin, faili meçhul cinayetlerdeki gibi ensesinden tek kurşunla vurulması bir mesaj mı ?

-HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’a yönelik suikast ihbar ve iddialarının gündeme geldiği, ‘’suikastler yaşanacak’’ tartışmalarının yapıldığı bir dönemde Tahir Elçi’nin öldürülmesi tesadüf mü ?

-Olay yerindeki gazetecilerin görüntüleri, güvenlik kameralarının görüntüleri ve deliller toplandı mı ? (Bölgeye olay yeri incelemesi yapılamadığı kamuoyuna yansıdı) Olayın yaşandığı yerdeki MOBESE kameraları çalışıyor muydu ?

-Eylem yapılacağı istihbaratı varken orada basın açıklamasına neden izin verildi ? Polisin bu istihbarattan haberi yok muydu ?

Kaçan iki kişiye yakın mesafeden ateş eden polislerin silahından çıkan mermiler, ne tesadüftür ki o kişilere denk gelmiyor. Acaba, kişilerin zikzak çizerek kaçması sırasında, kaçış yönüne gecikmeli olarak mı ateş ediliyor ?

Polislerin ateş ettiği hizada dükkanların kapalı kepenkleri var ama o müdahale sonrası o kepenklerde tek bir kurşun izine rastlanılmıyor. Bu, gerçekten tesadüf mü ?

Ve daha başka sorular ?

Gazeteler yoluyla kamuoyuna yansıyan bu sorulara henüz yanıt bulunmuş değil. Bulunduysa bile kamuoyu ile paylaşılmış değil. Paylaşılacağını da sanmıyorum. Her politik suikastte olduğu gibi ‘’soruşturma gizliliği’’ perdesinin altında unutturulmak istenecek önemli bilgilere ulaşılmış ya da ulaşılan bütün bilgiler hafızadan silinmiş olabilir.

Ama, her şeye rağmen cevap lazım…

Tahir Elçi, neden öldürüldü ?

Tahir Elçi’nin öldürülmesi kime yarar ?

Tahir Elçi, üzerinden rant elde edilen gerginlik politikalarının kurbanı mı oldu ?

Bu suikastte, bölgede gerginliği kaşıyan uluslar arası istihbarat örgütlerinin parmağı var mı ?

Hukuki süreç hangi çerçevede yürütülecek ?

Bu soruların tümüne yanıt aranırken ne kadar süre kullanılacak ?

Daha çoğaltılabilecek sorularla irdelenebilir. Ama, bu kadarı bile yeterli.

 

Bütün bunlara cevap lazım…

Bu yazı toplam 85 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi