Bugün Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan sonsuzluğa intikalinin 78. yıl dönümü.

Cumhuriyet’i kuranları saygıyla anıyoruz.

Yaşadığımız bu topraklardaki eşsiz uygarlık, birikim, Cumhuriyet’in mimarı, mirası ve kazanımlarının sistemli bir şekilde yok edildiği süreçten geçiyoruz.

Ülkemizin orta çağ karanlığına dönüştürülmesi yönünde adımlar atıldığı bir ortamda bu kazanımları ve uygarlık birikimlerini korumak Türkiye’nin kimlikli, kişilikli yaşanılabilir bir ülke özlemi var.

Özgür ve demokratik geleceği savunma uğraşı ve kararlığı içerisinde olduğumuzu vurgulamakta ısrarlı olacağız.

Yaşanan bu sürecin ülkemizi getirdiği noktaları mutlaka sorgulayacağız.

“12 Eylül’den daha sıkıntılı günler yaşıyoruz” diyor pek çok insan.

Geçmişte yaşanan tüm korkunç günlerden daha zor günlere doğru savruluyoruz.

Gazetecilerin, siyasetçilerin söylemleri sansürleniyor bu günlerde.

Yaşadığımız ve öldüğümüz, insanların tutuklandığı ve hapse atıldığı ağır günlerden geçiyoruz.

Saçma sapan ithamlarla ve yalan dolan düzmece haberlerle boğuştuğumuz günler.

Hala akılla, mantıkla, hukukla işin içinden çıkmaya çalıştığımız günlerdeyiz.

Her askeri darbe sonrası sözde Atatürk ilke ve devrimlerini koruyorlar.

Rejime karşı, devrimcileri her seferinde altın tepsiyle egemenlere sundular.

Bugün 10 Kasım kırmızı çizginin bu kadar gerçekten isyan eden ama malesef ülkenin kaderini değiştirmeye artık gücü yetmeyen öfkeli ve üzgün bir kalabalık var.

Bugün onbinlerce insan Anıtkabir’e akın edecek.

Bu arada Genel Kurmay Başkanlığı halkı “ordu millet el ele” başlığıyla Anıtkabir’e davet etti.

Diyelim ki bu dilek büyük ölçüde kabul gördü.

Ama bir gerçeği gözden kaçırmayalım.

Bu ülkede kimin eli kimin cebinde olduğu belli değil.

Buna rağmen insanlar ülkenin geleceği için yine birlikte olmaya hazır!

Yeter ki siyaset doğru şeyler söylesin birlikten yana adım atsın.