Sosyal medya... Üzerine konuşulacak, tartışılacak o kadar çok şey var ki neresinden başlayacağımızı şaşıyoruz. Ancak inkâr edilemez bir gerçek var: Sosyal medya, artık insan yaşamına doğrudan etki eden, şiddeti giderek artan bir olguya dönüştü. Öyle ki, kişiler kendileri, yakınları ve çevreleriyle ilgili en kritik bilgileri bile önce dijital mecralardan öğrenme ve paylaşma gereği duyuyor.

Bu denetimsiz akışın yarattığı en büyük paradoks ise bireyin durumu: Sosyal medya, bir yandan bizi dünyaya bağlama vaadi sunarken, diğer yandan kişiyi kendi içinde izole ederek derin bir yalnızlığa itiyor. Bizi dijital ve elektronik bir platforma hapsediyor; orada, bizim gibi izole olmuş diğer profillerle yazılı veya görsel bir iletişim kuruyoruz. Oysa bu, modern zamanlarda insana vurulmuş en güçlü pranga değil midir?

Bu pranga, bireyden başlayarak toplumun tümünü etkisi ve denetimi altına alıyor. Önümüzdeki yıllarda bu dijital hegemonyanın farklı biçimlerde, çok daha etkin ve acımasız bir şekilde varlığını hissettireceği açık. Sosyal medya bir virüs gibi yayılırken, bizim bu yayılımı olumlu ve kontrollü yönde kullanmak gibi bir sorumluluğumuz var.

Bu sorumluluğun ilk ve en kritik adımı bilinçli sosyal medya kullanıcısı olmaktır.

Sosyal medya platformlarının, bilindiği üzere, her türlü istismar, kötü amaç ve yanıltma gibi durumlara ne kadar elverişli olduğu ortada. Bilinçli olarak hazırlanan, yalan bir içerik, kısa sürede binlerce, hatta milyonlarca kişiye etki edebilir ve bunun sonuçları geri dönüşü zor yıkımlar yaratabilir. Bu nedenle, bir sosyal medya kullanıcısı olarak, başkalarının gönderilerini paylaşırken, yorum yaparken ve hatta okurken bile son derece dikkatli olmalıyız.

Sosyal medyada gördüğümüz her bilgiye sorgusuz sualsiz inanmamak ve paylaşmamak için kendimize sormamız gereken üç temel soru var: Kime? Niye? Niçin?

Her zaman savunduğum gibi, sosyal medya kullanıcısı sadece bir pasif tüketici değil, aktif bir filtredir aynı zamanda.

Bilinçli olmak, istismar, asparagas ve kötü amaçlı paylaşımlara "dur" diyebilmektir. Bu zehirli akışı durdurmanın tek yolu, toplumsal bir bilinçle hareket etmekten geçiyor. Klavyemizi kullanmadan önce, paylaştığımız her bilginin potansiyel etkisini düşünmek, bu prangayı kırma yolunda atacağımız en güçlü adımdır. Aksi takdirde, sosyal medya üzerimizdeki hegemonyasını daha da güçlendirecektir.