Dün Bursa Gemlik'te meydana gelen 4.4 büyüklüğündeki deprem, sadece yeri değil, Gebze'den de hissedilen etkisiyle hepimizin içindeki o kadim korkuyu bir kez daha yüzeye çıkardı. Sarsıntı anı, ardından gelen o derin endişe... Birçoğumuz için deprem, zaten var olan stres ve tedirginliğin üzerine tuz biber ekti. Özellikle bölgemizin deprem kuşağında olması, bu tedirginliği daha da artırıyor.

Bu zor zamanlarda, televizyon ekranlarında "deprem uzmanı" titriyle boy gösteren bazı şahısların açıklamaları da durumu daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor. Bilimsellikten uzak, spekülatif yorumlar, zaten hassas olan kamuoyunu daha da panikletmekten başka bir işe yaramıyor. Oysa ihtiyacımız olan, soğukkanlılık ve bilimsel temellere dayalı, yol gösterici bilgiler. Toplumu bilgilendirmek ve bilinçlendirmek yerine, yeni korkular eklemek, ne yazık ki bu tür afet durumlarında sıkça karşılaştığımız bir tablo.

En acısı da ne biliyor musunuz? Deprem öncesine yönelik ciddi hiçbir çalışmanın olmaması. Sanki her seferinde depremin olmasını bekleyip, sonra "kaza" olmuş gibi davranan bir anlayış var. "Deprem olsun, sonrasına bakarız" zihniyeti, yıllardır binlerce insanımızın hayatına mal oluyor. Her depremde enkaz altında kalan sadece binalar değil, aynı zamanda bu vurdumduymazlığın bedelini ödeyen canlarımız oluyor. Oysa deprem bir doğa olayıdır; felaket olmasını engelleyecek tedbirleri almak tamamen bizim elimizde.

Artık bu kısır döngüden çıkmalıyız. Depreme yönelik bilimsel ve akılcı, insan yaşamını önceleyen çalışmalar bir an önce yapılmalı. Riskli bölgelerdeki yapı stoğunun güçlendirilmesinden, yeni yapıların deprem yönetmeliklerine uygunluğuna; toplumun deprem bilincinin artırılmasından, afet anı ve sonrasına yönelik gerçekçi planlamalara kadar her alanda kapsamlı adımlar atılmalı. Okullarda verilen eğitimlerden, mahalle düzeyinde yapılan tatbikatlara kadar her birim, bu sürece dahil edilmeli. Unutmayalım ki, afetlere hazırlık bir lüks değil, bir zorunluluktur.

Kadercilikle değil, bilimle ve akılla hareket etme zamanıdır. Gelecek nesillere, korkuyla değil, güvenle yaşayabilecekleri bir ülke bırakmak hepimizin sorumluluğu. Unutmayalım ki deprem öldürmez, ihmal öldürür. Bu sarsıntı, bir kez daha bizlere, ne kadar az hazırlıklı olduğumuzu ve ne kadar çok yapılması gereken iş olduğunu hatırlattı. Bu çağrıya kulak vermeliyiz.