Çok gündemli bol tartışmalı günlere doğru savruluyoruz.

Bir zamanlar önemli bir siyaset büyüğümüz şöyle buyurmuştu; “At iziyle başka izler birbirine karıştı” demişti.

Harbiden söylenen söz çok doğru kimin söylediği çok önemli değil.

Önemli olan söylenmiş olmasıdır.

Bir kaç yıl önce revaşta olan Balyoz, Ergenekon davaları ile ilgili görüş ve düşüncelerimi sürekli yazmış olduğum köşemde bazan hoş olmayan eleştirilerle karşılaştığım  olmuştu.

2010 ve 2011 yılları arası o günlerde bugünlere benzeyen pek çok uygulama vardı.

Hiç unutmadığım bir anımı bir kaç kez okurlarımla paylaşmıştım.

Yeniden aynı konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Gebze’de müdürlük yapmış eski bir tanıdıkla Ergenekon, Balyoz operasyonlarının yapıldığı günlerde karşılaşmıştık.

Hal hatır sorduk, yarı şaka yollu “bu işleri fazla eleştirme sana da bir suç uydururlar” demişti.

Bu tartıştığım kişi cemaatle ilişkisi olmadığı kanaatindeydim.

Bugün ki iktidara çok yakın bir bürokrattı.

Anlayacağınız bu topraklarda en fazla acıyı ve sıkıntıyı vicdanlı düşünen insanlar yaşar.

Bunun için insanın sağcı, solcu veya islamcı olması gerekmiyor.

Vicdanlı olması yeterlidir.

Güzel bir atasözü var; “Söz bilirsen söz söyle, söylediğin sözden ibret alsınlar. Söz bilmezsen sukut eyle seni adam sansınlar”

Şuanda ikinci Silivri trajedisinden dolayı mahkemeye çıkmayı bekleyen 150’ye yakın gazeteci, yazar, çizer içeride bulunuyor.

Eğer böyle giderse bu sayı artarak devam edecek gibi görünüyor.

En son tutuklananlara Sözcü Gazetesi muhabirleri eklendi.

Bu ülke büyük bir gazeteci hapishanesine doğru gittiğini hep birlikte izliyor ve görüyoruz.

Gazetecilerin suni gerekçelerle tutuklanması kabul edilebilir bir durum değil.

Hukuk devletinden uzaklaşmanın ağır bedelleri her dönem yaşanmıştır.

Ancak bu dönem hafızalardan hiç silinmeyecek.

Umarım bu sıkıntılı dönem uzun sürmez.

Gazeteciler, yazarlar, aydınlar düşüncelerini özgürce ifade edebileceği bir ortam uzak olmaz.