Arama değil gözaltı…  5 değil 43 bin 200 dakika

Arama değil gözaltı… 5 değil 43 bin 200 dakika

Darbenin hakikisi de, post moderni de, hatta girişimde olanı dahi halka çok ağır bedeller ödetti. Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun babası eve “aramaya” gelenler tarafından “5 dakikalığı”na emniyete götürülmüş. Bir ay, 43 bin 200 dakika sürmüş

Öncelikle…

BİR ERTELEME, BİR ÖZÜR…

Önceden anonsunu yaptığımız şekilde bugün günlerden CHP Tavşancıl Belde Örgütü’nün en son başkanı Erkal Vardar’ın günüydü… Gün içi “rüşvet iddiası” dahil olmak üzere hesapta olmayan üç gündem ve bir teknik arızadan ötürü.. Yarına ertelemek zorunda kaldık.

15 TEMMUZ SONRASI, FARKLI MIYDI?

HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun önceden yayına hazır; 12 Eylül ve 28 Şubat’a dair yürek burkan gerçeklikleri ile devam ederken şunu söylemek mümkün.. 15 Temmuz sonrasını da anımsatmıyor değil!

BİR AKŞAMÜSTÜ BASKIN YAPTILAR

“12 Eylül; babam da muhalif bir yapıda olduğu için polisler bir akşamüstü eve geldiler. Baskın yaptılar. Biz de misafirlerle oturuyorduk. Halamlar bizdeydi o akşam. ‘Ne olacak ne yapacağız?’ denildi. Arama yapacaklarını söylediler. Çok ciddi de bir arama yapmadılar. Onlar da görüyor. İçeride birçok kadın çoluk çocuk var. Sonrasında anladık ki usul gereği yapılan bir arama.

HERKES YANLARINDA KALMIŞ

Daha çok alıp götürme, gözaltına alma gibi bir anlayışları varmış. ‘Bir beş dakika sizi emniyete götürelim’ dediler. Emniyete götürdüler. Gidiş o gidiş. Bir ay süreyle gözaltında kaldı. Fiziki darp çok olduğunu sanmıyorum. Babam da bize öyle bir şey söylemedi ama o günkü koşullarda, Bursa İl Emniyet Müdürlüğü’nün bodrum katında bir ay kadar kaldı. O sırada sağdan soldan toplayıp getirdikleri herkes yanlarında kalmış.

SOHBET EDİP NAMAZ KILDIRMIŞ

Babam sözü sohbeti seven bir insandı. Orada kalırken gelenlerle tanışmış. Onlarla sohbet edip namaz kıldırmış. Bir muhabbet ortamı yaşanmış. Biz ona günde üç öğün yemek götürürdük. Çünkü emniyetin gözaltı merkezinde. Kimse yemek vermiyor. Senin götürmen gerekiyor.

ATIN BU VETERİNER HEKİMİ

Tabi, zorluk yaşandı sonuçta. Ailesinden ayrı, zor koşullarda, bir sürü insanın olduğu yerde bir gözaltı. İçeride başka ne gibi sıkıntılar yaşadılar onu çok bilmiyoruz ama tabi bizim içinde sıkıntılı bir dönemdi. Bir ay ne olacağı belli değil. Birisinin kafasına esmiş, ‘Atın bu veteriner hekimi. Dini faaliyetlerde bulunuyor. Köylerde dini Başörtülü olmasından dolayı sokağa çıktığında insanların bakışlarında yaşadı.vaazlar veriyor, onu da atın içeri.’ Yani öyleydi o dönemler.

BAŞÖRTÜLÜYE LAF!

28 Şubat: Komşulardan biraz geri duranlar, işyerinde bizim vasfımızdan dolayı geri duran insanlar oldu. Ve bu dışlamayı yaşadık. Çevremdeki birçok insan da, eşim de yaşıyordu. 28 Şubat’ın en böyle şeytanlaştırılan döneminde bu tür hadiseler oldu. Mesela yolda yürürken kendisine başörtüsünden ötürü laf atılabiliyordu. Dışlanabiliyordu. Eşim de İmam Hatip’te okumuştu. O da İmam Hatip’te okurken bu dışlamayı sonuna kadar yaşamıştı. Okuluna gidememe durumu olmuştu. İmam Hatip’te başörtülü kabul etmiyorlardı.

 

28 Şubat sürecinde başörtüsü sorunu yaşayan, lise üniversite öğrencisi kardeşlerim oldu. 28 Şubat’ta bütün kardeşlerimiz kendi yapılarından dolayı maddi manevi sıkıntısı yaşadı. Evli olanların çocukları okullarından dolayı bu sıkıntıları yaşadı.

DIŞLANMAYI BEN DE YAŞADIM

Ben o dönem Süreyyapaşa Hastanesi’nde göğüs hastalıkları ihtisası yapıyordum. Ben de babam gibi beş vakit namazını kılan, dindar bir insan olduğum için ben de onun idari sıkıntılarını yaşadım. Dışlanmalar… Eşimin başörtülü olmasından ötürü devlet dairelerinde baskı yaşadım. Dışlanma, ötekileştirmeyi biz de hissettik.

SÜREKLİ DEZAVANTAJLI DURUMDAYDIM

O dönemler Batı Çalışma Grubu vardı. Bir gün hastaneye BÇG’den olduğunu sonradan öğrendiğim iki kişi gelmiş. İki sivil polis benim hakkımda istihbarat topluyor. Sağdan soldan sormuşlar. Niye beni sorar, ne işi var. Veyahutta orada bir takım görevlendirmelerde sürekli dezavantajlı durumdaydım.  Benim açımdan önemli bir görevlendirme olacak ama sürekli ondan mahrum edilmeye çalışıldı. Onu hissediyorsunuz. Olumsuz yerlere vermeye çalışıyorlar. Böyle bir tavır görüyorsunuz net bir şekilde.

KIZIM PERUK TAKTI

Kendi çocuğum, 28 Şubat’ın devam eden yıllarında okula başı açık gitmek zorundaydı. Buluğ çağında bir kızım vardı ve peruk almak zorunda kalmıştık. Yani böyle çocuğu rahatsız eden şeyler olmuştu. Tüm benliğimizle hissettik. Babam odasında seccade olduğu için dışlanmış, alay edilmiştir. Dışlanma, alay, hakaret oldu ve babamızdan sonra biz de yaşadık.”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.