Pandemi kadına şiddeti  daha da şiddetlendirdi

Pandemi kadına şiddeti daha da şiddetlendirdi

Mor Dayanışma’nın Gebze’de kadın meclisleri ve komisyonlar kurması için çalışmaları sürdüren İrem Kayıkçı, “Hareket’e Geç” kampanyasının anket sonucuna göre kadına şiddetin pandemide arttığını söyledi

logo-016.jpg

 

2013 yılından bu yana ve halihazırda Türkiye’de 20’den fazla ilde kadın özgürlük ve kurtuluş mücadelesi veren bir çalışma yürüten Mor Dayanışma’nın Gebze Bölgesi’ndeki çalışmalarının aktivistlerinden İrem Kayıkçı ile gerçekleştirdiğimiz haber röportaj serisini bugün noktalıyoruz.

 

KOMİSYONLAR ve KADIN

MECLİSLERİ MARİFETİYLE

 

Kayıkçı’nın anlattıkları itibariyle bugüne kadar üç yerde dernekleşen Mor Dayanışma, Gebze’de dernekleşmeye en azından günümüz itibariyle girişmeden, çalışma komisyonları ve kadın meclisleri marifetiyle çalışma ağını genişletecek. Kayıkçı’ya o çalışmaların detaylarını da sorduk:

 

YARDIM ALABİLİYOR

YA DA EDEBİLİYORLAR

 

“Burada bahsettiğim çalışma komisyonları hukuk, psikoloji, sağlık, tasarım, çeviri, kültür sanat gibi komisyonlar. Kadınlar bir yandan çalışma sürdürürken bir yandan da buralardan yardım alabiliyorlar ya da, ‘Evet ben de bir şeyler yapmak istiyorum’ deyip kendileri de karar mekanizmalarında oluyorlar.

 

YERELLERDE KADINLAR

YAN YANA GELEMİYOR

 

Yerellerde de kadın kurtuluş mücadelesini sürdürecek atölye ve çalışmaları yürütmekteyiz. Örnek vermem gerekirse, son dönemde özellikle artan, pandemi ile birlikte derinleşen, tam bir kadına yönelik şiddet ve hak gaspları mevzusundan bahsetmekteyiz. Yerellerde yürüttüğümüz atölyeler son derece önemli. Çünkü özellikle kadınların yan yana gelme ve özgürleşme alanlarına dair, yerellerde ciddi sıkıntılar yaşıyoruz.

 

ÇOK AYAKLI BİR KAMPANYA

 

Ve bu sebeple yazın Haziran ve Ağustos ayları boyunca yürüttüğümüz “Harekete Geç” kampanyasında erkek şiddeti ve hak gasplarına karşı yürüttüğümüz kampanyada farklı ayaklar oluşturduk. Bir ayağı erkek şiddetini ve hak gasplarını görünür kılmaktı. Bu amaçla bildiri, broşür dağıtımları, saldırıların çok yoğun olduğu dönemde fiziksel mesafe kurallarına dikkat ederek yan yana gelişler, atölyeler düzenledik.

 

KENTİMDEKİ SIKINTIMI

DİĞER KENTTEKİ BİLMİYOR

 

Bu anlamda yerellerde yürüttüğümüz çalışmada kadınları olduğu yerden; kendi haklarımıza ve hayatlarımıza yönelik karar mekanizmalarını oluşturma mücadelesine çağırıyoruz. Çünkü benim yerelimdekini başka bir il, ilçe bilmiyor. Benim bir sokak lambasına dair yaşadığım sıkıntıyı ya da sokağımdaki, caddemdeki otobüs durağının kaldırılmasına dair sıkıntım başka bir yerelde bilinmiyor.

 

Bu yüzden kadın meclislerini kurmamız, özellikle şu anki kampanya sürecimizi anlatacak olursam kadın dayanışma ağlarını kurmamız tam da böyle bir yere oturuyor.

 

 

 

 

 

**

 

Harekete Geç’ten

Güvende Değilim’e

 

irem.jpg

 

“Harekete Geç” kampanyalarının biterek evrim değiştirdiğini belirten İrem Kayıkçı şunları söyledi:  “Anket sonucunda şunlar ortaya çıktı. Kadına yönelik şiddet azalmış mı, hayır. Kadın cinayetleri azaldı mı, hayır. Ekonomik kriz derinleşti mi, evet. Toplumun yoksullaşmasında en çok ezilenler kadınlar. Bunlara baktığımızda ihtiyacımız ve kampanya süreci ‘Güvende Değiliz’ e döndü.

 

GEBZE FARKLI. ŞİŞLİ FARKLI!

 

“Güvende Değiliz” kampanyamız başlamış durumda. 1 Kasım’da farklı yerellerde forumlar düzenledik ve sözümüzü, neden güvende olmadığımızı ortaklaştırdık.  Mesela Gebze’nin dinamiği ile Şişli’nin dinamiği çok çok farklı. Üsküdar’da yaşanan problem belki Sarıyer’de başka bir şeye evrildiği için fiziksel mesafeye dikkat ederek yan yana geliyor ve yaşam mücadelesi veriyoruz. Çünkü şu anda böyle bir şeye ihtiyacımız var.

 

SALDIRILARIMIZI HAYATIMIZDA

DENEYİMLİYORUZ

 

İstanbul Sözleşmesi’ni konuşuyoruz. Kadına yönelik saldırılar devam etmekte ve bu saldırıları kendi hayatımızda deneyimliyoruz. Her güne en az üç kadın cinayetiyle başlıyoruz. Sabahtan başlıyoruz ve geceye kadar devam eden bu girdabın içerisinde kalmıyoruz. Kadınların kurtuluşu için mücadele verdiğimiz her yerde tam olarak o itekleyici mekanizmayız.”

 

 

 

 

**

 

Kadın sığınma evi için

100 nüfus bile çok fazla

 

siginma.jpg

 

 

 

Nüfusu 100 binden yüksek belediyelerin sığınma evi kurma mecburiyeti olduğunu bildiğini belirten Kayıkçı, “100 bin bile çok büyük bir rakam. Çünkü şöyle bir durum var. Şiddet vakaları o kadar çok artarken kadınların güvende olmaya ihtiyacı var. Daha fazlasına ihtiyacı var, mevzu bu aslında” dedi. Kayıkçı şöyle devam etti:

 

KADIN MUHTARLARI DESTEKLİYORUZ

 

“Bu yüzden özellikle daha yapıcı olabilecek, kadın çalışmalarına, kadınların eşitlik mücadelesine katkıda bulunabilecek tüm mekanizmalarla görüşüyoruz. Yerel yönetimler çalışmamızda, özellikle muhtarlarla çok fazla görüşüyor ve kadın muhtarları destekliyoruz. Belediye meclisleri üzerinden beraber nasıl daha fazla çalışma yürütebiliriz diye çalışmalar yapıyoruz.

 

BELEDİYELERLE

YAN YANA GELDİK

 

6284 Sayılı Kanu’nun uygulanması ve İstanbul Sözleşmesi çalışmalarında belediyelerle çok fazla yan yana geldik. Ama bu sadece belediyeler ile, yapılanmamız esnasında sözünü ettiğimiz hiyerarşik hegemonik yapıdan sağlanabilecek bir şey değil. Çünkü kadınların yan yana gelmesi ve dayanışma içinde olması ve örgütlenebilmesi tam olarak buraya denk geliyor.

 

 

 

**

 

 

 

 

Satır arası..   

 

 

Herkesi yeteneğine göre

çalışmalara davet ediyoruz

 

atolye.jpg

 

 

Şu an Ayşe, Fatma, İrem, Sinem’izdir… Şu an buradayız yan yana mücadele ediyoruz ama neyin mücadelesi? Kendim için de mücadele veriyorum. Annem, kız kardeşim, her kadın için de. Dünyanın bir başka yerindeki bir kadın için de. Bu yüzden bu sadece bir yerelin mücadelesi değil. Enternasyonel bir kadın mücadelesine bu yüzden o selamı veriyoruz.

 

Kadınların ezilmişlik tarihine baktığımız zaman bir 5 yıllık, bir 19-20 yıllık bir sorun değil bu. 6 bin yıllık ataerkil bir sistemden bahsediyoruz. Ve ‘Artık yeter’ kısmı buraya denk düşüyor.

 

8 Mart ve 25 Kasım çalışmalarına tabi ki diğer tüm kadın örgütleriyle, kadın komisyonlarıyla, kadın meclisleriyle yan yana geliyoruz. Şu ana kadar bilinç yükseltme atölyelerinden, kültür sanat çalışmalarına birçok yan yana geliş düzenledik.

 

Çalışmalarımız için dernek üyesi olmak zorunluluğu yok.  Herkesi yeteneğine göre çalışmalara davet ediyoruz. Kim hangi alanda ne yeteneği varsa, o çalışmaya destek verir.  Örneğin Oya, ‘Psikoloji’ der o konuda destekte bulunur. Dayanışma içine girer.”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.