Öğretmenlik meslek kanunu iş güvencesini kaldırıyor

Öğretmenlik meslek kanunu iş güvencesini kaldırıyor

Eğitim-İş Kocaeli 2 No’lu (Gebze) Şube Başkanı Bülent Metin taslak aşamasındaki Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun iş güvencesini ortadan kaldırdığını söyledi. Metin tasarıya karşı tüm sendikaların birlikte mücadelesinin kaçınılmaz olduğunu kaydetti

 

Eğitim-İş Kocaeli 2 No’lu (Gebze) Şube Başkanı Bülent Metin, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda öncelikle yapılış şekline karşı olduklarını belirtip tarafların masada eşit bir şekilde oturmadığını söyledi. Yeni Haber Gazetesi’nin yanıtlayan Bülent Metin’e şube örgütlenme sekreteri Ömer Torun eşlik etti. Söz konusu taslağın Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un daha önce çalıştığı özel okullarda Bakanlık için hazırlattığı bir çalışma olduğunu öne süren Metin şöyle devam etti:

ÜÇ SENDİKADAN TEPKİ

“Bu yasa tasarısının kamusal eğitime uygun olduğunu düşünmüyoruz. Taslak üzerine görüşmek için yapılan çağrı sonrası üç sendika; (Eğitim-İş ile birlikte Türk Eğitim-Sen ve Eğitim-Sen) taslağın hazırlanış şekline tepki olarak o toplantıya gitmedi. Sadece ocak ayında yetkili sendika (Eğitim Bir-Sen) ile bir görüşmeleri oldu. Bakan da ısrarla eylül ayına kadar bu yasa tasarısını yasalaştırıp Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu yeni eğitim öğretim dönemine yetiştirmek istiyor.”

 

PERFORMANS DEĞERLENDİRME, YENİDEN

Taslağa dair sızan bilgiler üzerinden içeriğini incelediklerinde öğretmenlerin çok hayrına olmayacak tespitlerde bulunduklarını kaydeden Metin, Eğitim-İş’in 2015 yılında mahkeme ile durdurduğu performans değerlendirme kriterlerinin bu yasa ile hayat bulacağına dikkat çekti. “Bu da bizim iş güvencemizi ortadan kaldıracak bir çalışma olarak gözüküyor” dedi.

ORTAK ÇİZGİ

Bülent Metin, tüm öğretmenleri ilgilendiren konuda sendikaların bir arada duruş sergilemesinin kaçınılmaz bir durum olduğunu belirtip, “Sendikalar daha önceki açıklamalarında iş güvencesinin ortak çizgileri olduğunu söylemişti. O zaman bize birlikte mücadele etmekten başka da bir yol kalmıyor” diye konuşup ekledi:

GÜVENCEMİZE SALDIRILIYOR

“Zaten iş güvencesinin olmadığı bir yerde diğer konuları tartışmaya bile gerek görmüyoruz. Vazgeçilmez çizgimiz iş güvencesi ve Öğretmenlik Meslek Kanunu da bu güvenceye saldırır vaziyette çıkartılmak isteniyor.”

EK DERS ÜCRETLERİ KALKIYOR

Tasarının ekonomik anlamda da geriye gidişler içerdiğini kaydeden Metin şu örnekleri verdi: “Ek ders ücretlerinin ödenmek istenmemesi gibi bir durum söz konusu. Çalışma saatlerinde de öğretmenlik mesleğine uygun bir düzenlemeye gidilmiyor.

MESAİ KAVRAMINA UYGUN DEĞİLİZ

Mesleğimiz, 08.30 – 17.30 mesai saati kavramına uyan bir meslek değil. Biz zaten neredeyse günün 24 saati çalışan bir meslek grubundayız. Bilindiği üzere öğrencilerimizin ve velilerimizin sorunları, öğrencinin başarısını arttırmaya yönelik çalışmalar, sosyal çalışmalar ile birlikte hafta sonu bile kendisini mesleğine adamış öğretmenler görev üstlenirken 08.30 – 17.30 çalışma saatleri mesleğimize uygun değil. Zaten okul şartları da buna uygun değil.

O ŞARTLARA UYGUN OKUL YOK

Antalya’da 40 dakika ders, 40 dakika teneffüs uygulaması ile pilot çalışma yapıyorlar. Bu yasa ile entegre etmek istiyor gibiler ama Kocaeli genelinde bu şartlara uyabilecek okul yok denecek kadar az. Birçok okulda hala ikili eğitim sürüyor. Normal eğitim veren okulların derslik dışında bölümleri çok fazla yok, atölyeler oluşturulmamış. Bunlar genel anlamda sorun teşkil ediyor. Biz onun için yasanın bu şekilde çıkmasına Eğitim-İş olarak karşı duruyoruz.”

ENDİŞEYLE İZLİYORLAR

Okullarda öğretmenlerle, yasa taslağının basına sızan kısımları üzerinden görüştüklerini kaydeden, “Daha önceden konu üzerine işyeri temsilcilerimiz ile ikinci dönemin hemen başında bir toplantı yaptık. Hazırladığımız slayt ile nelerin gidip geldiğini anlatmaya çalıştık. İkinci dönemin başlamasıyla birlikte, okulların öğretmenler odasında yasaya dair görüşmelere başladık.

ALANDA YALNIZ KALDIK

Bu konu öğretmenlerin dikkatini, ilgisini çekiyor. Öğretmen arkadaşlar durumu endişeyle izliyorlar. Kötü olan taraf bu konuyu öğretmen odalarında gündeme taşıyan başka bir sendikanın olmayışı. Bizler bu anlamda, alanda da yalnız kaldığımızı görüyoruz. Bu sadece Eğitim-İş ile kotarılacak bir iş değil. Bütün sendikalara bu konuda ortak hareket etme yükümlülüğü geliyor” dedi:

YETERKİ BİRLİKTE OLALIM

 

“Sadece cenazelerde veya şiddete karşı durumlarda bir araya gelme yükümlülüğümüz yok. Mesleğimize dair; özlük ve ekonomik haklarımızda bir gerilemeye sebep olabilecek durumlara karşı da bence koşulsuz, birlikte hareket etme zorunluluğumuz var. Eğitim-İş olarak herhangi bir önkoşulumuz da yok. Yeter ki birlikte hareket etme becerisini gösterelim.

PARÇALANIRSAK KAZANIM EDİNİLMEZ

Bu işi siyasetten ayrı tutmak lazım. Sendikal nedenler bizi bölüp parçaladığı zaman hiçbir kazanım elde edilemez veya mevcut kazanımlar korunamaz.”

 

**

Öğretmenlik bilinçli

şekilde yıpratıldı

 

Öğretmenlik mesleği son 15 yıldır erozyona uğratıldığını, meslek onurlarının sistematik bir şekilde eritildiğini kaydeden Bülent Metin, “Biz bunun bilinçsiz olduğunu düşünmüyoruz. Öğrenci ile öğretmenin bir tartışma yaşadığında Bakan’ın çıkıp, ‘O öğretmenden hesabı biz sorarız. Senin saçına karışan karşısında bizi bulur’ dediği gün aslında öğretmenlik mesleğinin onuru bitmişti” dedi.

İRADE HEP KARŞIMIZDAYDI

Sanki okullarda keyfi uygulamalar yapan, öğrencilere haksız uygulamaları kendine meşru sayan bir meslek grubu gibi algılanmaya başlandıklarını kaydeden Metin şöyle devam etti: “Oysaki öğretmenler işini fedakârca, kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde yapmaya çalışan ama bunun karşısında da hep bir iradeyi karşısında bulan bir meslek grubu oldu.

TEPKİ YANLIŞ YERE

Öğretmenin rahat çalışmasına zemin hazırlamayan aksine öğretmenin önüne engeller çıkartan, onu itibarsızlaştıran bir yapıyla karşı karşıyayız. Zaten eğitimin geldiği nokta da bunu net bir şekilde gösteriyor. İki, üç yılda bir sistem değiştirip başarı bekleyemiyorsunuz ama maalesef kamuoyunda bu başarısızlığın faturası öğretmenlere kesiliyor ve siyaset de bunu akıllıca yönetiyor. Toplumun tepki vermesi gereken öğretmenler değil, eğitim sistemini düzgün kurgulayamayanlar olmalıdır.

SİSTEME KARŞI SESSİZ ÇIĞLIK

Gebze özelinde meslektaşımız Necmeddin Kuyucu’nun katledilmesi bölgede görev yapan öğretmenleri çok derinden yaraladı. Bir gün sonra eğitime ara verilmesi, bölgede çalışan öğretmenlerin neredeyse tamamının velileriyle, öğrencileriyle, diğer sivil toplum kuruluşlarıyla meydana çıkması aslında sisteme karşı sessiz bir çığlıktı.

SİSTEM SORGULANMIYOR

Fatura sürekli öğretmene, okul idarecisine kesilirken bu işin esas sorumluları hiçbir şekilde kamuoyunda gerektiği şekilde sorumluluğu üzerlerine almıyorlar. Sorumluluk o okuldaki dersin öğretmeni, okulun müdürü, müdür yardımcısına atılırken kimse bu sistemi böyle kurgulayanları kimse sorgulamıyor.

BİR GÜNLE SINIRLI TUTULAMAZ

1 Mayıs da bunun için bir fırsat olabilir. Tüm emek örgütleri alanlarda olacak. Bizim konuya dair pankartlarımız, dövizlerimiz olacaktır. Konuşmalarda da konu gündem edilecektir ama bunu sadece bir günle sınırlı tutmak doğru değil. Çok uzun süre tartışmak zorundayız. Ama görüyoruz ki bu konu basının da sansürüne uğruyor.

BASIN DA YOK SAYIYOR

 

Hem genel hem yerel basın eğitimle alakalı olumsuz hiçbir gündemi kendi gündemine almamak çabasında. Örneğin en son, Necmettin öğretmenimizin cenazesi ulusal basında, televizyon kanallarında toplasanız 30 saniye yer bulmadı. Tersi bir durum, öğretmenin öğrenciye bir uygulaması olsa idi basında günlerce tartışılırdı. Tabi ki yanlış hareketleri tasvip etmemiz düşünülemez. Ancak çok münferit bir şekilde, öğretmene yönelik şiddet basında bir sansüre tabi tutularak yer bulmuyor. Basın daha çok veliden yana taraf oluyor, öğretmenleri yok sayıyor diye düşünüyoruz.”

**

Ne kadar mücadele

o kadar kazanım

Öğretmenlik Meslek Kanuna’na karşı yürüttükleri mücadelede sonuç alacaklarına inandıklarını kaydeden Bülent Metin, “Mücadeleci bir gelenekten geliyoruz. Olsun bitsin birileri bizim adımıza yapsın diye düşünmüyoruz. Zaten biz mücadele edebildiğimiz oranda kazanım elde edeceğiz ya da mevcut kazanımları koruyabileceğiz. Ekonomik krizin faturasının emekçilere toptan kesileceği de artık Bakan ağzı ile söylendi. Sanki başka birinden vergi alınabiliyormuş gibi vergi tabana yayılacak. Bireysel emeklilik mecburi hale getirilecek. Kıdem tazminatları da fonlara devredilecek.” hatırlatmasında bulundu.

KABUL EDİLEMEZ

Bir aydır beklenen açıklamanın sonucunda zenginlere imtiyaz sağlanmasının sürüp dar gelirli, ortadirek diye tanımlanan kamu emekçilerinin üzerine binilmeye devam edileceğini algıladıklarını belirten Metin, “Bizim, Bakan’ın açıklamasını okumamız bu yönde. Eğitim-İş bunu böyle değerlendirdi. Ne zorunlu BES, ne de kıdem tazminatlarının fona devredilmesi. Kamu emekçilerinin ya da genel anlamda tüm emekçilerin kabul edebileceği bir durum değil. Çünkü onu kabul edersek, 80 – 100 yıllık birikimlerimizi de tamamen fona devretmiş olacağız. Fonların nasıl yönetildiği de malum. Denetimden uzak, amacı dışında bir haldeler” diye konuştu.

**

 

Gebze’de birçok okulda

bir sınıfta 40’ı aşkın öğrenci

 

** Eğitim-İş Kocaeli 2 No’lu Şube Başkanı Bülent Metin eğitimde yeni dönem başlarken tüm okullarda normal eğitime geçilmesinin hedeflendiğini ancak Gebze Bölgesi’ndeki bir çok okulun sınıfında öğrenci ortalamasının 40’ın üzerinde olduğunu söyledi

 

Geride kalmak üzere olan eğitim öğretim yılını Gebze özeli üzerinden değerlendiren Bülent Metin şunları kaydetti: “2019’da tüm okullarda normal eğitime geçilmesi hedefi vardı. Ama birçok okulda hala normal eğitime geçilemedi. Bu birinci eksiğimiz. Bununla birlikte, derslik sayısı öğrenci sayısına yeterli gelmiyor. Birçok okulda 40 ve daha üzeri sayıda öğrencili sınıflar oluşmaya başladı.

NİTELİĞİ AŞAĞIYA ÇEKİYOR

Bu okul öncesi eğitimden itibaren başlayan bir yoğunluk. Okul öncesinde de ideal olan 20 kişinin altında sınıflar iken şimdi 30’lara dayandı sınıf mevcutları. Bu da eğitimin niteliğini aşağıya çekiyor. Kalabalık sınıflarda nitelikle eğitim verilemez ve ayrıca güvenliği sağlayamazsınız. 2019’da ikili eğitim gören okul kalmayacağına dair birinci hedef tutmadı.

FAYDASIZ BİR SAAT ANLAYIŞI

Saat uygulamasından kaynaklı olarak özellikle ortaokul öğrencileri sabah ezanından önce okula geliyorlar. Akşam ezanından sonra eve dönüyorlar. Okula karanlıkta gelip karanlıkta dönen ve bu anlamda da hiç kimseye katkısı, faydası olmayan bir saat anlayışı var.

BUNA GEREK YOK

Nitelikli eğitim veren liseler bu bölgenin nüfusu ile doğru orantılı değil. Çocuklar düzgün bir liseye yerleşebilmek adına bir formül bulamıyorlar. İnsanları zorla okumak istemedikleri meslek liselerine, imam hatip liselerine yönlendiriyorsunuz. Gebze’de imam hatip lisesi enflasyonu var. Buldukları her binayı imam hatip yapmak gibi bir yarış içindeler, buna gerek yok.

EĞİTİM ŞARTLARI EŞİTLENMELİ

Nitelikli diye adlandırdıkları liselere ve liselerin niteliklerinin arttırılmasına ihtiyaç var. Devlet kendi eliyle okullarını nitelikli, niteliksiz okullar diye ayıramaz. Bütün okullarda eğitim şartları eşitlenmelidir. Bütün lise tiplerinde öğrencilerin nitelikli eğitim alma hakkı ve sizlerin de nitelikli eğitim verme zorunluluğunuz var. Ama sınavla yüzde 8 – 10’luk bir dilimde öğrenci seçiyoruz, onun dışında kalan okullarda tam bir kaos. Bu sene yerleştirmeler de bir kaostu.

SENEYE NE YAPILACAĞI BELİRSİZ

Eğitim öğretim hiçbir kademede iyi gitmiyor. Seneye hangi konuda neyi nasıl yapacağını bilmeyen bir anlayış var. Sınavlara nasıl hazırlanacağı, sınavların nasıl olacağı gibi konularda nasıl olacağı sorulduğunda verilen bir yanıt yok. Her şey karmaşık bir düzen içerisinde sürüyor. Veliler umutsuz, öğrenciler boş vermiş çünkü bir yıl sonrasını kimse bilmiyor. Zaten en büyük tehlike de bu.

 

**

TOPLU SÖZLEŞMEDE YENİ DÖNEM

 

Vergi diliminde

adalet istiyoruz

 

15 Mayıs 2019 tarihi itibariyle işkollarında yetki ve toplu sözleşme dönemi başladığını hatırlatan Metin, “Biz tüm eğitim emekçilerine şu çağrıda bulunuyoruz. Aynı şeyleri deneyerek farklı sonuç edinemezsiniz. Daha önce ne edinilmişse 2019’da da aynı hüsranı yaşamak üzereyiz. Tüm kamu çalışanları bir duruş sergilemek zorunda” dedi. Metin şöyle devam etti:

AĞIR BEDELLER ÖDERİZ

“Yetkili sendika olarak masada hiçbir sendikayı yanında istemeyen bir konfederasyon var. Hatta kendisine üye olmayan memurlardan dayanışma adı altında aidat isteyen bir sendika var. Ama sonuçta masada daha ilk günde yüzde 3, 3.5 oranda zamlara imza atıp kalkan bir anlayış var. Ya bir karşı duruş sergileyip onların da kendilerine bir çeki düzen vermesi gerektiğini net bir şekilde belirtecekler. Ya da aynı şekilde bu sendikalara desteğe devam ederlerse ekonomik krizin altında kalmaya, daha ağır bedeller ödemeye devam edeceğiz. Biz bu anlamda tüm kamu emekçilerine Birleşik Kamu-İş çatısı altında mücadeleye çağırıyoruz.

BİRLİKTE MÜCADELEYE ÇAĞIRIYORUZ

Eğitim emekçilerini de Eğitim-İş çatısında mücadeleye çağırıyoruz. Bizim birikimimiz TÖS’ten, TÖBDER’den geliyor. Ne yapacağımızı, nasıl toplu sözleşme imzalanacağını net bir şekilde ortaya koyan bir yapıyız. Taleplerimizi, okullarda afişlerimizle duyuruyoruz. Yetkili sendikanın, 2019 yılı taleplerine dair ortada hiçbir verisi yok.

MAAŞ İLE ORANTILI OLMALI

Biz vergi diliminde adalet istiyoruz. Yüzde 15’lik vergi dilimi kamu emekçileri için yeterli. Yüzde 20 ve 27’lik vergi dilimlerine girmek istemiyoruz. Vergi dilimi yüzünden, temmuz ayında verilen zammı maaşlarımızda göremiyoruz. Tabi ki vergi ödeyeceğimiz ama bu gelirle doğru orantılı olmalı. Öğretmenin açlık sınırının üstü, yoksulluk sınırının altında bir maaşı var. Böyle bir maaştan varlık vergisi almak da ironik. Vicdani bir durum. Toplu sözleşme görüşmelerinde masaya bir oturacak olursak vergi diliminin yüzde 15’te sabitlenmesi olmazsa olmazımız olacak.

UZMAN ÖĞRETMENLİK YOK SAYILAMAZ

İkinci konumuz uzman öğretmenlik. Öğretmenin zaten uzman olduğuna ve ayrı bir sınav gerekmediğine dair yargı kararları var. Ama 2006’da yapılan sınavın dışında hiç sınav yapmayan Bakanlık kulağının üzerine yatıyor. Ne yeni bir uzman öğretmen olmak için süreç başlatıyor, ne de uzman öğretmenliğe dair yönetmelik hazırlıyor. Bu konuyu yok sayıyor. Bu yok sayılacak bir konu değil. Uzman öğretmenlik diye bir çalışma biçimi varsa ya devamını getirmek zorundasınız, ya da mahkemenin hükmettiği şekilde tüm öğretmenlere uzmanlık hakkını vermelisiniz.  Bizim önerimiz şudur: İlk 5 yıl öğretmen olarak çalışalım. 5 – 20 yıl arası uzman öğretmen, 20 yıldan sonra da başöğretmen olarak çalışalım.

3600, TİS KONUSU OLMALI

3600 ek gösterge her seçim döneminde bize malzeme oldu. Sadece 3600’ü düşünen bir meslek grubu gibi, kamuoyu önünde itibarsızlaştırdık. Bu artık siyasi malzeme konusu olmamalı, toplu sözleşme masasında çözülmelidir.

EK DERS ÜCRETLERİ EŞİT OLMALI

Eşit işe eşit ücret derken ek ders ücretlerinin adil bir şekilde belirlenmelidir. Aynı saat çalışan ancak birbirinden farklı ücret alan öğretmenler var. Ek ders ücretlerinin hem daha makul seviyeye çıkartılması hem de maaş karşılığı çalışmaların eşitlenmesini talep ediyoruz.

ÇOCUKLU ÖĞRETMENLER İÇİN KREŞ

Öğretmen arkadaşların çocuklarının ücretsiz yararlanabileceği kreşler olmalı, güvenli olmalı. Aksi halde çocuklu öğretmenler gelirinin büyük bölümünü kreşlere ödüyor. Ana taleplerimiz bunlar

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.