Bir sendikal örgütlenme hikâyesi: En son eşler duyar!

Bir sendikal örgütlenme hikâyesi: En son eşler duyar!

Petrol-İş Gebze’de bu dönem başkan idari başkan yardımcılığını üstlenen Şivan Kırmızıçiçek sendikal örgütlenme tecrübesini ilk Mecaplast ile yaşadı: “1.5 yıl sürdü. İşveren Bakanlık tebligatıyla öğrendi. Evli arkadaşlar evde eşine bile söylemedi."

soyleme-hafif.jpg

 

1980 yılında Tunceli’nin Nazimiye İlçesi’nde dünyaya gelen Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesi Başkan Yardımcısı Şivan Kırmızıçiçek; ilk, orta ve liseyi memleketinde okudu. Daha önce çeşitli yıllarda marangozluk atölyelerinde çalışmak için geldiği Gebze’ye askerliği sonrası, 2003 yılında temelli yerleşti.

TAKTİK ÖNEMLİ

Novares (Eski Mecaplast) Turkey Otomotiv’de çalışmaya başladı. Novares’in Mecaplast Otomotiv olduğu yıllarda 2004-2005 civarı sendikal örgütlenme çalışmalarının başladığını kaydeden Kırmıziçiçek, bu tür örgütlenmelerde yapılması gerekenlere dair aydınlatıcı olduğunu öngördüğümüz, sendikal örgütlenmede ilk deneyimini şöyle anlattı:

BİRAZ UZUN SÜRDÜ

“Benim de aralarında bulunduğum öncü bir ekiple yola koyulduk. 2006’da çoğunluğu edinerek resmen sendikayı örgütledik. Asgari ücretle çalışıyorduk ve gerek örgütlenme, gerek sözleşme imzalamamız biraz uzun sürdü.

BENİ İŞTEN ATMAYA KALKTI

Yaklaşık 1.5 yıl boyunca, kurduğumuz komiteler marifetiyle çok gizli bir çalışma yürüttük. Kimseye duyurmadık. İşverenin yetki belgemiz Bakanlık’tan tebliğ edildiğinde bilgisi oldu. Hemen ardından beni işten atmaya kalktı. Ancak işçilerde benimle birlikte fabrikayı boşaltmaya kalkınca genel müdür geri adım atmak zorunda kaldı.

TAAHHÜTLERİ OLDU

KABUL ETMEDİK

Hemen ardından bildik caydırma yöntemlerine girdiler. Sendika üyeliğinden vazgeçilmesi için para teklif ettiler. Sendikayı bırakmamız halinde şartların daha iyileşeceğine dair taahhütleri oldu ancak kabul etmedik. Tüm çalışanlar birbirine kenetlendi ve hiçbir arkadaşımızın tabiri caizse ‘burnu dahi kanamadan’ sendikayı işyerine soktuk.

ÇOK NET: EŞİNE BİLE SÖYLEME

Ben o yıllarda bekârdım, en yakınımdakilere ve aile bireylerine söylemedim. Evli arkadaşlar, eşlerine bile söylemedi. Arkadaşların çoğu Gebze Bölgesi’nde oturuyordu ve ister istemez tanıdık çıkma riski var. Bu aşamada işçi o örgütlenmeyi iyi niyetle eşine söylese dahi yayılma riski yüksek. Yani çok net: Evde eşine bile söylemeyeceksin.”

ÖNCÜ GRUP OLUŞUMU

Novares’te örgütlenme fikri ortaya çıktığında işyerinde koşulların nasıl değiştirilebileceği ana fikriyle, talepler etrafında bir araya gelindiğini kaydeden Kırmızıçiçek, “Bu süreçte sendikal temasımız olmadı. Kendi aramızda öncü bir grup ise kendiliğinde oluştu. Hemen ardından komiteleri, alt kademeyi oluşturmaya başladık” dedi.

TEMEL KURALLAR

“Herkesin herkesle görüşmemesi”, “Yeni biriyle görüşülecek ise önce öncü ekiplerin görüşmesi” gibi temel kurallar konulduğunu kaydeden Kırmızıçiçek, “Belki ben adamı tanımıyorum ama diğer kişi onun bir açığını biliyordur. Veya işverenle bir ilişkisini biliyordur. Doğal olarak önce birbirimizle istişare edecek, sonra komite içinden tespit ettiğimiz uygun kişiyi, mücadeleye katmak istediğimiz kişiyle görüştüreceğiz.

ÖNCE DOSTLUĞU KAZANILACAK

Kişi ile direk sendika muhabbetine girmektense ilk önce dostluğunu kazanalım. İçtiğiniz kahvenin bile 40 yıl hatırı var derler. Zamanı geldiğinde sendika konusunu açtığımızda, iyi niyetli olmadığını varsaysak bile kurduğumuz dostluk, arkadaşlığın hatırına işverene söylemez diye düşünüyorduk.

MUHAFAZAKÂRA MUHAFAZAKÂR

AKŞAMCIYA AKŞAMCI…

Ve yine bu süreçte sosyal aktivitelere önem verdik. Bir de temas hep kişiye özeldi. Yani örgütlemek istediğimiz kişi muhafazakâr ise, ekipten de muhafazakar arkadaşımız görevlendirilir, onunla camiye gidip gelirdi. Akşamcı ise, onlarla ekibimizde alkol kullanan arkadaş ilgilenirdi.

PİKNİK, HALI SAHADA

FUTBOL… ÖNEMLİ

Piknikti, halı sahada futbol turnuvası idi insanları kaynaştıran pek çok sosyal etkinlik düzenledik. Kişilerin birbirini tanıdığı, güven duyabileceği ortamı oluşturduk. Sonra, ‘Bu örgütlenme olabilir’ diye kanaat edinince sendikaya başvurduk” diye konuştu.

 

**

Akyüz’ü uyardım. “Gelin

beni camdan atın” dedi

 

direnis-hafif.jpg

Şivan Kırmızıçiçek ve ekip arkadaşlarının Novares’teki sendikal örgütlenme çalışması bizzat fabrika çalışanlarınca, herhangi bir sendikayla işbirliğinde olmadan uzunca süre devam ettirildi. Buna karşın işkolu nezdinde hangi sendikada örgütleneceklerini bilemeden ilk DİSK Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze Şubesi’ne gidip dönemin şube başkanı Erdoğan Özer ile görüşmüşler:

ADINIZI BİLE SORMADIM!

“Biz işkolumuzu sorduk, soruşturduk. Otomotiv yan sanayi olduğu, metal iş kolunda gözüktüğü için BMİS’e gittik. Ben de memleketten henüz yeni geldim sayılır. Sendikaları yeni yeni tanıyorum ve haklarında olumsuz duyumlarımda var. ‘Sendikalar satar’ veya benzeri konuşmalara çok tanık oldum.

Erdoğan Özer ile görüşürken kendisini uyardım. ‘Konuştuklarımız dışarı sızarsa gerisini sen düşün’ dedim. Özer de, ‘Yarım saattir konuşuyoruz. Fark ettiyseniz, adınızı bile sormadım’ dedi.

DİSKLİ BAŞKAN’DAN

TÜRK-İŞ ÖNERİSİ

İş kolunu net tespit için bir hafta süre istedi. O süre dolduktan sonra da iş kolumuzun petrokimyaya girdiğini, DİSK/Lastik-İş veya Türk-İş/Petrol-İş’e gidebileceğimizi söyledi. Petrol-İş’in iyi bir sendika olduğunu söyledi. Yine aynı zaman diliminde Teklas’ta da örgütlenme vardı ve Petrol-İş’e dair olumlu tepkiler duymuştuk.

SİZ KAÇ KİŞİSİNİZ

BEN TEK ADAMIM

Petrol-İş Gebze’de dönemin Gebze Şube Başkanı Süleyman Akyüz ile görüştük. Akyüz’e de konuştuklarımızın sendikada kalması uyarısında bulundum. Heyet halinde gitmiştik. Akyüz de bize, “ Siz burada kaç kişisiniz, ben tek adamım. Eğer bu laf buradan dışarı çıkarsa gelin beni bu camdan aşağıya atın” demişti.”

HAYIR” DİYEBİLME ÖZGÜRLÜĞÜ

Fabrikada birlikte bir yola koyuldukları ve kendilerine güvenen arkadaşlarının güvenini sarsmamak için çok hassas davrandıklarını kaydeden Kırmızıçiçek, “Sonuç itibari ile başardık. İyi bir şey oldu. İlk defa sendikalı olduk. O süreçte bir gazeteci arkadaş, ‘Sendikalı oldunuz. Sendika sizin için nedir?’ diye sorduğunda, ‘Sendikalı olmak hayır diyebilmektir. Eskiden hiçbir şeye hayır diyemiyorduk. Hayır dediğimiz zaman Pazartesi işe gelme diyorlardı. Şimdi her şeye hayır diyebiliyoruz’ yanıtını vermiştim” diye konuştu.

 

**

Tarihe ismimizi “Sustu yerini

korudu” diye yazdırmayalım

 

tarih-hafif.jpg

Sendikal örgütlenmenin ardından ekonomik yönden haklar edindiklerini, adım adım bu haklarını büyüttüklerini, servis ve yemek başta olmak üzere kötü buldukları şeylere kötü diyebilme özgürlüğü edindiklerini belirten Kırmızıçiçek bir süre sonra da şube tarafından temsilciliğe atandığını kaydetti.

ATANDIYSAK SEBEBİ VAR

Petrol-İş’in işyerlerinde temsilcilerini seçimle belirlemesine karşın ilk örgütlenen işyerlerinde atama yapıldığını ve sendikal örgütlenmede öncülük edenlerin tercih edildiğini kaydeden Kırmızıçiçek, “Hemen ilk başlarda temsilci seçimine gidilmesi sağlıklı sonuçlar veremeyebilir. Ustabaşının fabrikaya ağırlıklı hemşerilerini aldırması, hemşericilik üzerinden yapılacak tercihlerde sendikal bilince sahip olmayanların temsilci seçilmesine ve bunun işçi tabanına farklı yansımasına da sebep olabilir. Kaldı ki öncüler deneyimli ve donanımlıdır” dedi.

BAŞTEMSİLCİLİKTEN

BAŞKAN YARDIMCILIĞINA

Novares’te sendikal örgütlenmenin ikinci yılında baştemsilciliğe seçildiğini, şube yönetimine ise ilk doğal yönetici olarak girdiğini kaydeden Kırmızıçiçek, “2012’de ise icraya, mali başkan yardımcılığına aday oldum ama seçilemedim. 2016’da ise yine aday oldum ve bu sefer seçildim. Süleyman Akyüz’ün genel başkanlığa seçilmesinin ardından idari başkan yardımcılığını üstlendim. 2020’deki kongrede de yine idari başkan yardımcılığına seçildim” diye konuştu. Kırmızıçiçek şöyle devam etti:

ÜÇLÜ BİR MEKANİZMA

“Şubede icra kurulumuz şube başkanımız Eyüp Akdemir, mali başkan yardımcımız Dönmez Aytekin ve benimle birlikte üç kişiden oluşuyor.  Aslında gerek idari gerek mali tüm konularda üçlü mekanizma olarak birlikte karar alıyoruz. Birbirimizin işlerine bakabiliyoruz. Beraber işleri yönetebiliyoruz. Kendi aramızda görev bölüşümü yapabiliyoruz. Örneğin Flormar direnişinde mali başkan yardımcısıydım ama grevin başında ben durdum. Bu açıdan bir sıkıntı olmuyor. ‘Ben bu işi yapmam’ diye bir şey yok bizde.”

DİRENİŞÇİLER GİBİ DİRENDİK

Gerek 300 günü aşkın süren Flormar direnişi gerekse 40 gün süren Trelleborg grevinde süreci grevdeki ve direniştei işçilerle bire bir aynı sürdürdüğünü kaydeden Kırmızıçiçek, “Bir yönetici gibi değil, direnişçi gibi davrandım. Hissetmek ve hissettirmek önemli diye düşündüm. Flormar’da Karadeniz kökenli kadın arkadaşlar yoğunluktaydı ve hiçbir deneyimleri yoktu. Onlar direnme kararı alınca, ‘Gidin direnin. İhtiyaçlarınızı karşılarız’ deyip bir kenara çekilmedik. Onlarla beraber direndik. Çadır kurulup toplanmasından, her ne iş varsa beraber yaptık. Flormar direnişi sonuçları itibariyle belki tartışılır ama direnen arkadaşlara önemli kazanımlar edindirdi” dedi.

GERÇEK SENDİKALI İŞÇİ

SENDİKA BENİM” DİYENDİR

Direnişin apolitik olan direnişçiyi politikleştirdiğini, pek çok kişinin siyasi görüşünü de değiştirdiğini, sağ parti seçmeni ve üyesi olanların sosyalist sendikaya gittiğini dahi gördüğünü belirten Kırmızıçiçek ayrıca şunları söyledi: “Profesyonel sendikacılık bana göre değil aslında, sendikacılığı meslek gibi görmüyorum. İşçiyiz. Bence gerçek anlamda sendikalı işçi, ‘Sendika benim’ diye meseleyi içselleştirendir.

YİNE SEÇİLMEZSEM

TEZGÂH BAŞINA DÖNERİM

 

Demokrasi gereği tüm sendika üyeleri sendikasında başkanlık ve yönetime aday olabilir. Seçilirse, bir sonraki kongrede yine görev verilirse sürdürür. Aksi halde yani seçilmemesi durumunda yapması gereken geldiği yere, tezgâh başına dönmesidir. Ancak o durumu yaşayan çok sayıda sendikacının yeniden seçilemediği kongre sonrası tezgâh başına dönmediğini gördük. Ben öyle bir durum yaşarsam kesinlikle yine tezgâh başına dönerim.

İCRADA YER ALMAM

ÖNÜMÜ AÇTI

Şubemin icra kurulunda yer almam sendikacılık pratiğinde önümü açtı. Yetki ve karar mecrasındayım. Bazı müdahaleleri kendimiz hayata geçirebiliyor, tabanı entegre edebiliyoruz. Düz üye veya temsilciyken bu derece yetki olmuyordu doğal olarak. Sonuçta sendikal hayat ya da sınıf mücadelesi sürüyor, sürecek. Sonuçta emek ve sermaye çelişkisi düzen değişmedikçe devam edecek.

ÖNCÜLERE SESLENİYORUM

Mevcut haklar ve menfaatler için zamanında birileri çok ağır bedeller ödedi. Üstelik sıfırdan kazanım edindirdiler. Bugün bırakın yenilerini edinmeyi, mevcudu koruma konumundayız. Suskunluk dönemindeyiz. Şahsım adına, öncülere sesleniyorum. Biz tarihe ismimizi mevcut konumlarını korumak için susan sendikacılar olarak yazdırmayalım.

BİRLEŞİK MÜCADELE ÇAĞRISI

 

O yüzden aktif, tabanımızı uyandıran ve yönlendiren bir sendikacılık yürütelim diyorum. Bırakın hakları korumaktan ziyade yeni taleplerde bulunanlardan olalım. Elimizden alınan hakları yeniden kazanmanın yolunu da, üzerine yenilerini ilave etmenin yolunu da birleşik mücadeleyle bulalım.”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.