Baharı kabusa çeviren alerjiler

Baharı kabusa çeviren alerjiler

Hassas bireyler ve çocuklar için hayatı kabusa çeviren alerjilerin en sık ortaya çıktığı mevsim olan bahar aylarında dikkat edilmesi gerekenleri LifeClub Hekimi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Özge Faydalıel Balcı açıkladı.

Bahar aylarında alerjik reaksiyonların artması, özellikle astım, bronşit ve diğer solunum yolu rahatsızlıkları olan kişiler için daha da endişe vericidir. Bu nedenle, bahar aylarında alerjik semptomları kontrol altına almak ve solunum yolu sağlığını korumak için bazı önlemler alınması gerekir.

ÇEŞİTLİ SEBEPLERDEN OLABİLİYOR

Alerjilerin nedeninin birçok sebepten kaynaklanabileceğine de değinen Dr. Özge Faydalıel Balcı, “Polen, ev tozu, hayvan alerjenleri, küf mantarları astım ve alerjik rinitte önemli rol oynayan solunumsal alerjenlerdir. Gıda alerjilerinde ise süt, soya, yumurta, pirinç, yulaf, fıstık, fındık, tavuk, hindi, balık, karides, ıstakoz en sık rol oynayan gıdalardır. İlaç alerjilerinde antibiyotikler tüm alerjilerin %45’inden sorumludur. Bunlardan en tehlikeli olan ise penisilin grubu antibiyotiklerdir. Ancak her ilaca karşı alerjik reaksiyon gelişebileceği akılda tutulmalıdır.”

Dr. Balcı, öte yandan genetik faktörlerin hastalık için ciddi bir risk faktörü olarak karşımıza çıktığını söyledi: “Ebeveynlerin birisi alerjikse, çocuğunda alerji gelişme riski yaklaşık %30, anne ve baba alerjikse çocukta bu ihtimal %60’ın üzerine çıkmaktadır. Egzoz dumanı, hava kirliliğinin artması, işlenmiş, paketli gıdalar, mikroplastikler, nanopartiküller, yoğun kimyasal deterjan kullanımı tetikleyici çevresel faktörler arasında sayılabilir. Ayrıca mevsimsel olarak polenlere maruziyeti artırmaktadır.”

MEDİKAL TEDAVİ VE DOĞRU BESLENME ÖNEMLİ

Özge Faydalıel Balcı, tedavide semptom kontrolünün sağlanmasının ilk hedef olduğunu söyleyerek sözlerine şöyle devam etti: “Özellikle spesifik bir alerjen saptanmışsa ona maruz kalma azaltılmalıdır. Spesifik bir alerjen saptanamamış ve semptomlar mevcut ise medikal tedavi olarak ilaç kullanılabilir.

Ağır alerjik tablolarda alerji aşısı olarak da tanımlanan immünoterapi uygulanabilir, bu yöntemde ise az miktarda alerjenin kontrollü şekilde vücuda verilerek, vücudun mevcut alerjene duyarsızlaştırılması hedeflenir.

Solunum sistemi, cilt ve gastrointestinal sistemi alerjenlerin vücudumuza girdiği noktalar olarak düşündüğümüzde bu sistemlerdeki koruyucu mekanizmaların desteklenmesi önemlidir. Özellikle mikrobiyatal denge korunmalıdır. Yapılan çalışmalarda antioksidanlardan fakir beslenmenin astım gelişimi ile ilişkili olabileceği gösterilmiştir.

Yeterli A, C, D ve E vitamini, çinko, selenyum ve omega-3 alımı önemli olmakla birlikte, özellikle quercetinden zengin elma, biber, domates, kiraz ve vişne gibi kırmızı-mor meyve-sebzeler; brokoli, lahana gibi turpgiller; koyu yeşil yapraklı sebzeler, kakao, kızılcık, kuşkonmaz, kapari, mor soğan, zeytinyağı gibi gıdaların tüketimine önem verilmelidir. Aynı zamanda probiyotiklerden zengin, renkli ve lifli beslenme bağırsak mikrobiyatasını desteklemekte önemlidir.” Haber: Barış Ayar

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.