Fatoş Özut Kırtay

Fatoş Özut Kırtay

ZOR, İMKÂNSIZ MI?

ZOR, İMKÂNSIZ MI?

'Haşlanan Kurbağa Sendromu' adını mutlaka duymuşsunuzdur.

"Bir kurbağayı kaynayan bir suyun içine atarsanız, kurbağa kendini dışarı atar. Çünkü doğal olarak canı yanar. Ama aynı kurbağayı soğuk suya konur sonra da su yavaş yavaş ısıtılırsa, kurbağa buna duyarsızlaşır.

Su alttan yavaş ısıtıldığında sıcaklık yükselirken, kurbağalar hiçbir şey anlamadıkları için ve su kaynayana kadar ölmüş olurlar.

Suyun sıcaklık değişimi, çok yavaş bir şekilde gerçekleştiğinden haşlanarak can verirler.

Suda haşlanan kurbağa hikayesinin geçmişi, 1897 yılında Edward Wheeler Scripture tarafından yayınlanan bir makaleye dayanır.

Şu yeterince yavaş bir şekilde ısıtılırsa canlı bir kurbağa hareket etmeksizin kaynatılabilir.

Deneyde sıcaklık, saniyede 0.002 derece arttırılmış ve kurbağa 2,5 saatin sonunda hareket etmeksizin ölmüş olarak bulunmuştur.

Haşlanan kurbağa sendromunun toplum bilimi açısından tartışma götürmeyecek kadar gerçek olduğu, geçmişten günümüze çeşitli deneyimlerle açık şekilde ortadadır.

Haşlanan kurbağa kavramının temel dayanağı olan iddia, kurbağanın kaynayan suya atıldığında dışarı zıplayacağı; fakat soğuk suya konulup yavaşça ısıtıldığında neler olduğunu fark edemeyip yavaşça kaynayarak öleceğidir.

Bu durum, genellikle insanların yavaşça gerçekleşen değişikliklere nasıl tepkisiz kaldığını göstermek için mecazi anlamda kullanılır. Bu kavram, genellikle mecazi bağlamda ve insanların aşamalı değişikliklere karşı uyanık olması gerektiği, aksi halde nihayetinde istenmeyen bazı sonuçlarla karşılaşabilecekleri mesajıyla anlatılır.

Hikâye, küçük bir adımın tetikleyeceği durumların en sonunda önemli sonuçlara yol açabileceğine ilişkin tartışmaları (kaygan zemin tartışmaları) desteklemek için anlatılabilir. Aynı zamanda, ekonomi ve iş alanındaki değişikliklerin kabul edilebilmesi için yavaşça gerçekleşmesi gerektiğini belirtmek için de kullanılır. "Haşlanan kurbağa sendromu" ifadesi, bazen bu mecazi anlamları kısaca ifade etmek için kullanılır."

Modern veya modernleşme çabasında olan toplumlarda yapılacak radikal değişiklikler, bu metotla gerçekleştirilir.

Yapılması planlanan değişim, toplumun en zayıf olan 'yumuşak karnı ' dediğimiz kavramda hedeflenir.

Buna yönelik çalışmalar, fısıltı gazetesi denilen sözde asparagas haberler ile topluma duyurulur.

Amiyane tabirle kulağa kar suyu kaçırılır.

Halkın tepkisi doğrultusunda hareket edilir.

Halkın direnç gösterdiği kavramlar üzerinde, duyarsızlaştırma yönünde yavaş yavaş ilerlenir.

Esneme veya kırılma gerçekleştirilmesi mümkün olmayan kesim, bölüm, noktalar ortadan ve/veya ortamdan uzaklaştırılır, yok edilir.

Amaca yönelik eğitim-sizleştirme- stratejik olarak uygulanır.

Plan sinsi ve çok ağır ilerletildiği için, toplumu oluşturan bireyler bunu algılayamaz.

'Bu nasıl oldu? Biz bu duruma nasıl geldik?' diye sorgulamaya başladıklarında ise iş işten çoktan geçmiştir.

Artık su kaynamaya başlamıştır. Hoşa giden sıcaklığın verdiği rehavetten sıyrılmak ve sıçramak çok zordur.

Ama imkânsız değildir.

Geçmişe dönüp baktığımızda, bugüne dek olan bu periyodu çok net görebiliriz.

Bugün yaşanılanlar, 60-70 yıl öncesinden başlayan bu stratejik plan neticesidir işte.

Toplumumuzun yumuşak karnı olan 'din' kavramını kullananlar, yarattıkları özel alanlarında sefahat içinde yaşarken, halkın ekonomik açıdan hiçsizleştirilme çalışmaları başarılı olmaktadır.

Evet, toplumsal ve bireysel yaşamı etkileyen bazı şeyler yavaşça değişir, çoğu kimse de bunu fark etmez.

Fakat buradaki sıçrama noktası 'fark eşiği' dir ki bu eşik aşıldı.

Velhasıl kelâm sevgili okur, su hâlâ tam kaynamadı.

Evet, kaynama noktasına çok yakın bir düzeye geldi.

Sıçrayıp, kazandan atlama şansı hâlâ var.

Zor olabilir lakin imkânsız değil.

İmkânsız denilen mefhumu hissetmek, bu süreçte gayet olağandır.

Motto olarak aldığım, yol gösteren fenerim olan çok sevdiğim söz vardır.

"Zor olan 'istenirse' hemen aşılır.

İmkânsız biraz zaman alır."

U-mutlu kalın...

Bu yazı toplam 6814 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatoş Özut Kırtay Arşivi

NOKTA

03 Nisan 2024 Çarşamba 07:02

SEÇ

27 Mart 2024 Çarşamba 07:00