YAŞAM ÇİÇEĞİ KADINLARI

Dilek ALP

Yaşam çiçeğinin anlamı:
Yaşam çiçeği varlığımızı, dünyadaki yaşamı ve evrenin oluşumunu, yani kısaca tüm yaratılış döngüsünü temsil eder.

Ne kadar sıkıntılı olursa olsun, yılın tartışmasız en kalbe dokunan günlerini yaşıyoruz. Yeni yıl, sevin sevmeyin herkesin hemfikir olduğu takvimdeki tek gündür. Evinizin bir köşesini, işyerinizdeki masanızı ya da giydiğiniz kırmızı kazağınız ile siz de bu sezona dâhil oldunuz bile. Kısa bir süreliğine günümüzün hızlı dünyasının baskıları, yerini geleneklere bırakacak bu dönemde. Yeni yıl ruhu, ülke ve dinlerin çok ötesinde… Kendi inanç sıçramalarımızda bu eğlenceli ruha ya inanırız ya da inanmayız. Ama tavsiyem sevgiye odaklı inancınızdan asla kuşkulanmayın, emin olun dünyayı bir arada tutan son büyük evrensel şey inancın ta kendisi olabilir. Ayrıca birazcık ışıltılı sihrin kimseye hiçbir zararı olmaz.

İşte bu nedenle bu hafta size eşi benzeri olmayan bir ekip çalışmasından, yeni yılın çok anlamlı bir hediyesi olarak bahsedeceğim… Emek, sevgi ve paylaşım diyorum ben buna. Geleneklerimiz ve sanat da işin içinde. Siz nasıl adlandırırsanız artık…

2008 yılında tanıştım bu grup ile o dönem Gölcük Belediyesi Sanat Galerisi’nin hem kurucusu hem de yetkilisi olarak çalışıyordum. Depremin ardından şehirde hummalı bir yeniden yapılanma sürecinde sanatı ön plana çıkartmaya odaklandım, sonuçta kentin enerjisini yükselten bir Sanat Merkezi ve tüm kenti içine alan bir rüzgâr yarattık diyebilirim.

Kırkyama çalışmalarının benzersiz yorumlarıyla mesleklerinde jübile yapmaya hazırlanmıştı Yaşam Çiçeği Kırkyama Grubu. Ta ki birlikte sergiyi açana kadar… Ne onlar biliyorlardı, ne de ben, planladıkları sonun aslında şahane bir başlangıç olduğunu. Sanat galerisinde hemen bir kırkyama eğitim atölyesi açtıktan sonra, kentin tarihine iz bırakacak sayısız işe birlikte imza attık…

Şili’nin başkenti Santiago’da, Şili Kültür Bakanlığı ile ortak açılan “Türk Kırkyaması - Şili Arpillerası” sergisi ile başladık birlikteliğimize, dönemin Şili Kültür Bakanı Paulina Urrutia’ya geleneksel teknikler ile dikilmiş Şili Bayrağı hediye ettiğimizde, bakanın gözlerindeki buğuyu keşke siz de görebilseydiniz. Nasıl gurur duydum anlatamam…

Türkiye’ye döner dönmez uluslararası projelerimize birlikte devam ettik. Sayısız proje yaptık. Dünyanın, kendi alanında en kapsamlı “Nakışlı Kırkyama Şenliğini” 2008 yılında birlikte hayal ettik, kaleme aldık, tasarladık ve hayata geçirdik. Her detayını günler geceler boyu yazarak, çizerek, araştırarak gerçekleştirdiğimiz uluslararası bu şenliğin, UNESCO tarafından kayda alınması, belgesel haline dönüştürülmesi, gözlemci görevlendirilmesi, logosunun kullanım hakkı ile birlikte paydaş olarak her aşamada ortak çalışmamız, tüm dillerde yayınlanan Unesco Türkiye Deneyimleri kitabında yer almamız, UNESCO Türkiye Milli Komite Başkanı canım hocam Prof.Dr. Öcal Oğuz’un ve tüm çalışma ekibinin bizlere bütün kapıları açması hayallerimizin ötesinde bir başarı ve görünürlük sağladı. Aynı zaman diliminde kentimizin fotoğraf derneği ile (GFSD) birlikte yürüttüğümüz “Somut Olmayan Kültürel Mirasımız” fotoğraf yarışmaları serisi ve Kırkyama Şenliği Fotomaraton Yarışmaları bu devrimsel kültür hareketinin kalıcı arşivini oluşturdu. Bu arşivlerin bir kopyası Kültür Bakanlığı’na bir kopyası UNESCO’ya teslim edildi.


Kırkyama Şenlikleri’nin hem kentte hem de ülkenin dört bir yanında yılın en beklenen dönemi haline gelmesini mutluluk ve artan sorumluluklarımızla izledik. Çalıştaylarımızdan çıkan sonuçlar ufkumuzu açtı, yabancı uzman ve sanatçıların deneyim paylaşımları tüm sınırları yıktı, açılan sergiler ruhumuzu yeniledi. Kısaca dâhil olan herkesin eğitildiği altı şenlik yılını birlikte tamamladık Yaşam Çiçeği Kırkyama Kadınları ile… Aldığımız ödülleri de başımızın üstünde taşıdık.

Uluslararası festival, sempozyum, fuar ve çalıştaylarda ülkemizi, geleneksel sanatımızı yurtdışında sergiledik ve anlattık. Uygulamaları ile sayısız atölye çalışması yaptık. Yabancı sanatkârlar ile ortak kalıcı projelere imza attık. Köylerimizde kadınlarla birlikte kırkyama çalıştık. Örnek alındık, ilham kaynağı olduk, farklı şehirlerimizle işbirliği yaptık, bu sayede yüzlerce kız kardeşimiz oldu hala omuz omuza dayandığımız. Yıllar geçse de adımızın hatırlanacağı değerde kaliteli ve geleceğe faydalı sürdürülebilir işler bırakmış olmak bize büyük onur veriyor. Tadı damakta kalan…

Coğrafi İşaret alan Döşeme Bebeğimizi tasarladık ve Döşeme Köyü’nün kadınları ile birlikte seri üretimini yaptık. Festivallerde boy gösterdik, protokol hediyeleri arasına dâhil ettik. Ankara Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi‘nde bebeğimizin yer almasını gururla izledik. Dönemin Gölcük Belediye Başkanı Sayın Mehmet Ellibeş’e kültürel çalışmalar içinde özellikle bu konulara gösterdiği hassasiyet ve özen için yeri gelmişken bir kez daha teşekkür ederim. Bir kentin yöneticisi değerlerine sahip çıktığı ölçüde kentini görünür yapabilir, bunu birlikte yaşama şansımız oldu kendisiyle. Sadece depremle anılan bir şehir olmasını hiç istemezdim işin doğrusu…

Şuan kısaca aklıma gelenleri kaleme aldım Yaşam Çiçeği Kadınları’na dair. Atladığım o kadar çok şey var ki. Bunu bugün anlatmamın diğer bir sebebi, yeni yıla gireceğimiz en enerjik günlerinde bu kadınların yeniden uluslararası düzeyde bir ilke imza atmaları oldu tabii.

1 Aralık 2022 – 1 Ocak 2023 tarihlerini kapsayan 30 günlük bu uzun süreçte akıl almaz sanal bir kırkyama sergisi hazırladılar. Şimdiye kadar kimse denemeye cesaret edemedi, çünkü her aşaması uzun ve zorlu ve riskli bir sergi süreci. Türkiye’nin farklı coğrafyalarında fotoğraf ve video çekimlerini kendilerinin yaptığı, tamamen amatör ruhla ortaya çıkmış sıcacık bir sergi ile kucak açtılar sanatseverlere. Bir ay boyunca her gün sürpriz bir zaman diliminde eserleri ile buluşturuyorlar takipçilerini. 2 yıllık pandemi sürecinde dahi çalışmalarına online devam eden Yaşam Çiçeği Kadınları 2007’den beri 15 yıldır profesyonel birlikteliklerine devam ediyorlar. Sessizce sürekli ulusal ve uluslararası projeler üretiyorlar. Bilgiyi gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla durmaksızın yol alıyorlar. Sadelikleri, mütevazılıkları, kaliteli bakış açıları ve muntazam çalışmaları ile her daim yeni nesile örnek olmaya devam edecekler. Yeni gençleri de sürükleyerek peşlerinden…

Bu şaşırtıcı sergiyi takip etmek isterseniz;  https://www.instagram.com/yasam_cicegi_kirkyama/ adresinden ulaşabilirsiniz. ( yasam_cicegi_kirkyama )  


Usta Kırkyama Eğitmenimiz, her daim yol gösterenimiz ve canımız Münire Uysal’a en başta ben teşekkür etmek istiyorum. Cesaret ve azimle hayal bile edilemeyecek projelere ön ayak olduğu için. ‘Çok zor, yapılamaz’ denilen her adımı mümkün kıldığı için. Tüm başarılara, parlayan ışıklara rağmen, sabrından, profesyonelliğinden ve alçakgönüllülüğünden hiçbir şey kaybetmediği için. Hayatımızda zıvanadan çıkmış dengelerimizi azimle onardığı için. Farklı huy, farklı alışkanlıklar ve farklı dünya görüşlü insanları ortak bir noktada buluşturduğu için…

Yollarımızın kumaşlarda kesiştiği;

Asuman Gökçe
Ayşe Büyüküstün
Ayşim Geren
Ceyda Enginsel
Çiğdem Danyer
Feriha Durmaz
Gülay Karasu
İrem Yeniçeri Güler
Nursen Demirhan
Nüket Zengin
Özlem Çolakoğlu
Serap Doğan
Serap Yıldırım
Serap Yurttaş
Sedef Biçer
Sinem Barbak ve ben Dilek Alp’ten oluşan Yaşam Çiçeği Kadınları‘na, kendi adıma sonsuz teşekkür ediyorum, muazzam bir uyum ve huzurla koşulsuz ürettikleri için.

Bu yıllar içerisinde aramızdan ebediyen ayrılsalar da, her gün adlarını ve anılarımızı paylaşarak yanı başımızda bizimle her günümüze ortak olan canlarımız;
Tülay Şatıroğlu, Nazan Barbak, Esen Özmen, Ummuhan Közlemeci’ye bizlere kattıkları zenginlikler için teşekkür ediyorum.

Yurtiçi ve yurtdışı malzeme tedariklerimizde isteklerimizi büyük bir sabırla yerine getiren, tatlı Esra Sargit ve Nilsen Utku’ya,

Başkent’ten manevi profesyonel takipçi ve destekçimiz canım annem Yurdanur Alp’e,

Bizim için işinin gücünün arasında, yöresel kumaşları araştırıp bulan, Yaşam Çiçeği logomuzu Kastamonulu Sanatçılar tarafından ahşap kalıp haline dönüşmesini sağlayarak markamızı ölümsüzleştiren Kastamonu Kent Müzesi Müdürü kadim arkadaşım Arkeolog Dr.Murat Karasalihoğlu’na,

Sanal sergimizi İzmir, Menderes, Özdere Sahili’nde yer alan mozaik evinin her köşesinde, muhteşem ev sahipliği yaparken, unutulmayacak anılar biriktirdiğimiz sevgili büyüğümüz Dilşen Lostar’a,

Başımız her sıkıştığında, her konuda bir telefon kadar yakınımızda olan sevgili Sadık Uysal ve Önder Büyüküstün’e ve tüm bunlar olup biterken ihmal ettiğimiz, bize sabreden sevdiklerimize binlerce teşekkürler ederim.  

Yeni Yıl Sanal Kırkyama Sergisi’nin şaşırtıcı rakamları;  

Sergi gün sayısı: 30 gün (1 Aralık 2022 - 1 Ocak 2023)
Sergilenen eser sayısı: 210 adet
Sergi için hazırlanan kişi sayısı: 18 kişi
Yapılan atölye sayısı: 144
Hazırlık aşamasında içilen kahve sayısı: 6 bin 48 fincan (12 ay)
Çekilen fotoğraf sayısı: 680 adet
Çekilen video sayısı: 72 adet
Çekim yapılan mekân sayısı: 16 adet
Çekim yapılan saat sayısı: 95 saat
Sergi için kat edilen yol: 2bin 400 km
Ziyaretçi sayısı: Yaklaşık 27 bin kişi (15 günde ve halen devam ediyor)


Uygulanan Teknikler:
Yoyo, makina çalışması, geleneksel el çalışması, aplike, kâğıtlı çalışma, bargello, crazy tekniği, nakış tekniği, dolgu ürün, sashiko, arpillera, mini quilt, mozaik, körpeçe, chenille, lock kabin, mahkeme merdiveni ve Panama işi.


Kullanılan kumaş cinsleri:
Pazen, Pamuklu, Saten, Tafta, Polar, Poplin, Gabardin, Kaşe, Kadife, Yün, Viskon, Kot, Denim, İpek ve etamin.
 
Biliyor muydunuz?
“Patchwork”, Doğu kökenli olup, tasarruf amacı ile artan kumaş parçalarını değişik teknikler ile bir araya getirerek, bizde adı “Kırkyama, kırkpare, yamalı bohça" olan bir el sanatları dalıdır.

1477 tarihli bir belgeye göre Avrupa'da ilk örnekleri, Ortaçağ’da yatak örtüsü olarak ortaya çıkmıştır. Bugünkü kırkyamanın geçmişi, Türk tarihinin oluştuğu topraklar üzerinde, Osmanlı döneminde Bosna’da Banyaluka’nın adını taşıyan bir elbise olarak, diğeri de Selçuklular’a (1077- 1308) kadar uzanan ahşap geçme işi olarak karşımıza çıkıyor. Geçme işinde, motifler ahşap uygulamada olduğu gibi birbirine geçirilmemiş, parçalar yanyana getirilerek dikilmiştir. Yani tam anlamıyla kırkyamadır. Ayrıca Türk tarihinde bilinen ilk örtü örneği, Sibirya’da, M.Ö. 5. yy’a tarihlendirilen ve Türk kültürünün izlerini taşıyan Pazırık Kurganı‘nda bulunmuştur. Yatak örtüsü tarzında kullanıldığı sanılan renkli keçe parçalarından yapılmış bu buluntu, hayvan mücadelesinin sahnelendiği bir kompozisyon içermektedir.

Bugün, yeni yıla neredeyse girdik dediğimiz bu gri günlerimize farklı bir renk cümbüşü katmak istedim… “Geçmiş yılların yorgunluğunu üstümüzden atacağımız, kahkahaların birbirine karışacağı ama en önemlisi sevdiğimiz herkesin sağlıklı ve mutlu olacağı bir yeni yılınız olsun.”