Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak

 

 

Askeri darbe girişimi bastırıldı. Ardından Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edildi. Ve, her şey yeniden kurgulanmaya başladı.

Tabi, bu sürede en önemli darbeyi alan sektörlerden biri de medya sektörü oldu. TV’ler, radyolar, gazeteler ve internet haber portalları kapatıldı. Anlayacağınız, bu sektör için OHAL uygulaması tam bir cadı avına dönüştü.

Meslek örgütleri de, medya kuruluşlarının kapatılmasının ‘cadı avına’ dönüştüğüne dikkat çekip, darbe girişiminin faturasının medya emekçilerine çıkarıldığına vurgu yapıyor.

Darbelerin genel karakteristik yapısı da, faturanın önemli bir bölümünün emekçilere çıkartılmasıdır. O yüzden şaşırmadım ve bu meslek örgütlerinin değerlendirmelerini doğru buluyorum.

Ama, yine de ne dediklerine bir bakalım…

Söylediklerini, Birgün Gazetesi’nin de yaptığı gibi ‘’Askeri darbeden kurtulduk ‘demokrasi’de boğuluyoruz’’ana başlığı altında toplayabiliriz. Çünkü, OHAL’le birlikte yürürlüğe yeni giren Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile 18 televizyon, 23 radyo, 45 gazete, 15 dergi, 29 yayınevi ve 3 haber ajansı kapatıldı.
Gelişmeleri, kim nasıl değerlendiriyor, sıra onlara bakmaya geldi…

‘Geçmişteki gibi hata yapılmasın’ diyen Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), şunları kaydediyor:

‘’Elimiz değmişken muhalifleri alalım mantığıyla gazetecilik yapan birçok kişinin gözaltına alınması kabul edilemez. Çok sayıda gazeteci, kapatma kararı nedeniyle işsiz bırakıldı. Darbecilere destek verenler olabilir ancak burada farklı görüşleri bildirme inceliği var; insanlar istedikleri görüşü dile getirip, yorumlayabilirler. Herkesi darbeci diye bir torbaya koyup tutuklama furyası yanlıştır ve geçmişte de bu tür hatalar oldu. Basın ve düşünce özgürlüğü konusunda hassasiyet gösterilmiyor.’’ Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) ‘Hak ihlalleri yapılmamalı’ açıklamasında da şu görüşlere yer veriyor:

‘’Darbelere ve devlet içindeki her türlü hukuk dışı yapılanmalara karşıyız. Gözaltılar yeni hak ihlallerine, basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü açısından yeni kırılmalara yol açmamalıdır. Doğrudan suça bulaşmamış, tek işi ve işlevi gazetecilik olanlar çağdaş demokrasilerde olduğu gibi herhangi bir hukuksal takibe uğramamalı. Soruşturmalar, basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü ile halkın haber alma hakkını engellenmemelidir."

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), “Darbeden kurtulduk, demokraside boğuluyoruz" başlığını kullandığı açıklamasında, gazeteler ve televizyonların kapatılmasının bir darbe uygulaması olduğuna dikkat çekiyor. Demokrasi nöbetlerine de gönderme yapılan açıklamada, şu vurgular kullanılıyor: ‘’O nöbetlerin sürdüğü bugünlerde hem gazeteciler hakkında verilen gözaltı kararlarının, hem de çok sayıda medya kuruluşunun bir gecede kapatılmasının demokrasi ile bağdaşmayacağı açıktır. ‘FETÖ ile mücadele’ adı altında, zaten üç gazeteciden birinin işsiz olduğu, çalışabilenlerin de iş güvencesinden yoksun bırakıldığı medya sektöründe binlerce gazetecinin bir gecede OHAL KHK’siyle işsiz bırakılması, aileleriyle birlikte on binlerce insanın mağdur olması anlamına gelmektedir” ifadelerini kullandı. TGS, hükümet yetkililerinin ‘hukuk sınırları içinde kalacağız' ifadelerini sıkça kullandığı bir ortamda, darbe girişiminin faturasını binlerce medya emekçisine çıkarılmasının mantığını anlayabilmenin mümkün olmadığını kaydederek, "Kapatılan medya kuruluşları arasında sendikanın örgütlü olduğu Kocaeli Manşet Gazetesi de bulunuyor. İlk kez bir yerel gazetede toplusözleşme haklarını elde eden gazeteci üyelerimiz işsiz bırakılmışlardır. Üyelerimizin ve mağdur edilen meslektaşlarımızın yanlarında olduğumuzun bilinmesini isteriz.”

DİSK’e bağlı Basın-İş Sendikası da, benzer bir değerlendirme yapıyor. Darbecilerin ilk hedefleri arasında da basın kuruluşları olduğuna değinilip, basın özgürlüğünün ne kadar gerekli olduğunun bir kez daha görüldüğü ifade edilen o açıklamada, şu ifadeler kullanılıyor: “Darbe girişimcileri ve onlara destek verenlere karşı başlatılan hukuki sürecin hızla medyayı da kapsayacak biçimde genişletildiğine tanık oluyoruz. Gazetecilik mesleğinin olmazsa olmazı olan düşünce ve ifade özgürlüğünü korumak, halkın haber alma hakkı için meslek onurumuza bağlı kalarak görevimizi yerine getirmek bizlerin her durumda temel görevidir. Bu ilkelere bağlı kalarak mesleğini yürüten tüm meslektaşlarımızla dayanışmaya sürdürmeye devam edeceğiz. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi askıya alınsa dahi, anayasa ve yasalardan kaynaklı haklar yürürlüktedir. Masumiyet karinesi ilkesi göz önünde bulundurulmalıdır. OHAL’in tanıdığı gazete kapatma, yayın durdurma ve her türlü basına yönelik sansür ve engelleme yetkisi kullanılmasın.”

Açılamaların ortak paydası, ‘’Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak’’ istenmeyişinin ifadesidir. Haksız da sayılmazlar.

Darbeyi önlemek ve sonrasındaki ilk adımda OHAL’le birlikte ‘FETÖ’nün destekçileri’ diyerek kapatılma kararları çıkartılan TV, radyo, gazete ve internet haber portalları yanına basın özgürlüğünü yok sayma ve açıktan sansür uygulama anlamına gelen yaklaşımlarda bulunulması asla kabul edilemez…