UZAY ÇAĞINDA ORTAÇAĞ YAŞAYABİLMEK

Dilek ALP

“Avrupa için başka, Afrika, Asya ya da İslam âlemi için başka insan hakları yoktur. Yeryüzündeki hiçbir halk kölelik, despotluk, zorbalık, cahillik için ya da kadınların köle olması için yaratılmamıştır.
Çivisi Çıkmış Dünya, Âmin Maalouf

*

Dünya gözünde uluslararası bir başarıyı ayakta alkışlayacakken konunun yine cinsellik, ahlak, iffet ve kadın konusuna gelişini izledik. Acı ve tehlikeli olan şu ki, şaşırmıyoruz… Konuya aşinasınızdır, Türkiye Kadın Millî Voleybol Takımımızın, Çin karşısında gösterdiği muazzam başarı ile göğsümüz kabarıyordu ki, çoğumuzun dikkatini bile çekmeyen sporcularımızın formalarına kafa takanlar yine konuştu. Biz sporcunun formasının altına değil, hamlelerine dikkat ediyoruz, dolayısı ile kirli zihniyeti anlamaktan oldukça uzağız…

Ergen yıllarımda Ankara’da DSİ Kız Voleybol Takımında oynadım. Hafta sonları yaşıtlarım sosyalleşirken sabah erken saatlerde başlayan antrenmanlar ile günler geçti. Sınavlarım ile çakışan maçlar arasında mekik dokuduğum günler ya da yaz tatili programı yapamadığım yılları hatırlıyorum. Her hafta sonu ağrıyan kaslarımla çalışmam gereken derslerimi de… Bir sporcunun nasıl bir disiplinle yaşamak zorunda olduğunu burada detaylandırmayacağım, sizler de tahmin edersiniz. Saygı ve iyi niyeti tarihin hangi aralığında yitirdik bilmiyorum.

Kadın sporcular için sarf edilen sözlerin benzerlerini daha önce İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması, nafaka kısıtlaması, çocuk yaşta evlilik, cinsel tacizde somut delil aranması gibi süreçlerde de duyduk. Daha önceleri benzer kişiler kadınların yüksek sesle gülmesine, kırmızı ruj sürmesine, topuklu ayakkabı giymesine ve diz kapaklarına da kafayı takmışlardı. Bir ara kızlı – erkekli diye bir kavram ortaya atıldı. “Dervişin fikri ne ise zikri de odur” atasözü ne kadar şık duruyor bu bakış açısı ile… Nasıl ve neden bu kadar ilkel bir bakış açısına sahip olduğumuzu anlamam mümkün değil.

 

21.yüzyıl uzay çağında, ortaçağı ateşlemek gibi bir şey bu… Kadınların erkeğe biat ettiği adil ve ahlaklı bir sistemle hayat bulan bir din yaratılmış sanki. Kadının yerinin neresi olup olmadığı belli olmayan… Muhtemel yatak odası ile mutfak arasında bir yerlerde olduğunu düşünen çift beyinli bir üst akıldan bahsediyorum.

Ülkemiz adına gurur duyacakları bir anda, aniden gelen bir coşku ile ‘Sen burnunu göstermekten utanan anaların evladısın’ gibi cinsiyetçi söylemlerle adeta ‘oyun sahalarında ne işiniz var’ diyorlar. Biz burnumuzu gösteren kadınların, perdesiz eve benzetilmesi misali… Ağlanacak halimize komedi methiyeleri yapmak ne acı…

*

Gelelim ülkemizde Voleybol – Kadın ikilisine…
1895’de ABD'li beden eğitimi öğretmeni, top yere değmeden vurma ilkesinden yola çıkarak voleybol adını verdiği sporu tasarladı. Voleybol Türkiye’ye ilk kez 1919 yılında Amerikalılar tarafından getirilmiş, kız liseleri arasındaki ilk maçlar 1924 yılında yapılmış ve İstanbul Kız Lisesi şampiyon olmuş.

1929 yılı Türkiye’de bir kadın ilk kez bir voleybol takımı içinde yer alıyor. Yüksek Mühendis Mektebi (Teknik Üniversite) öğrencisi olan Sabiha Rıfat, o dönem Türkiye’de bir kadın voleybol takımı olmadığından Fenerbahçe’nin erkek voleybol takımıyla birlikte sahaya çıkmış, takım o sene şampiyon olmuş. Dikkat: Erkek takımında bir kadın sporcudan bahsediyorum… Ben buna “sporda cinsiyetsizlik” diyorum. İlk kadın voleybol kulüp takımı ise 1954 yılında Fenerbahçe Spor Kulübü bünyesinde kurulmuş.

En uzun süre şampiyonluğu elinde tutan takım 1973-1985 yılları arasında Eczacıbaşı Bayan Voleybol Takımı olmuş.

*

Bu hikâye çok hoşuma gidiyor;
Anıtkabir'in inşaatında kontrol şefliği yapan Sabiha Rıfat Gürayman, Türkiye'nin ilk iki kadın mühendisi olarak tarihteki yerini alıyor. Gürayman, mühendislikte olduğu kadar spor tarihinde de önemli bir konuma sahip. Bir kulüp takımında voleybol oynayan ilk kadın olan Sabiha Rıfat Gürayman, henüz kadın takımları kurulmadığı için Fenerbahçe'nin erkek voleybol takımında oynuyor ve takımın kaptanlığını da yapıyor. Gürayman'ın doğumundan tam 100 yıl sonra Fenerbahçe Kadın Voleybol Takımı, dünya şampiyonu oluyor. Sabiha Rıfat Gürayman'ın açtığı yoldan ilerleyen kadın voleybolcularımız birçok uluslararası başarıya imza atıyorlar. O başarıları gösteren takımlardan VakıfBank Kadın Voleybol Takımı, 23 Ekim 2012'den 22 Ocak 2014'e kadar oynadığı 73 maçı kazanarak iki kez Guinness Dünya Rekorları Kitabı'na giriyor.

*

“Her kadının başarısı, diğerine ilham kaynağı olmalıdır. Birbirimizi yükseltmeliyiz. Çok cesur olduğunuzdan emin olun. Güçlü olun, en önemlisi nazik olun ve her şeyden önce mütevazı olun.”
English Gardner, Olimpiyat Atleti

Beyin-yürek ya da kadın-erkek ayrımı olmadan bu topraklara hala çok şey yapabileceğimize inananlardanım. Ama kadının dönüştürme gücünün ortaya çıkması şart. Toprak ana nasıl bünyesine katılan eğri büğrü bir tohumu ormana dönüştürebiliyorsa, kadının devasa engellenemez dönüştürücü kuvveti aynı etkiyi yaratıyor ve ortalığı kasıp kavuruyor. Uzun yıllardır kadının potansiyeli ve dönüşümü için çalışıyorum. Kadının gücüne güveniyorum, her şeyin başlangıcının kadınla olacağına, sonun kadınla geleceğine inandığım gibi. Derinliklerine, bakış açılarına, şefkat ve sevgileri ile sarmalamalarına sonuna kadar güveniyorum. Çoğunuz gibi arafta değilim. Birbirimize saygımızı kaybetmeden geliştirelim kendimizi... Yeniden ısrarla; "Ne mutlu bana ki cesur bir Türk kadınıyım" derken tam da bugün, benim ülkemin kadın sporcularını hedef alarak bütün Türk kadınlarına rahatlıkla baskı uygulayabiliyorlar... Şunu biliyorum ki günün sonunda, kendinize geldiğinizde çok utanacak, bu vatana yaptıklarınızı kızlarınıza, kız kardeşlerinize hiç bir zaman anlatamayacaksınız... Sevmeyi bilemediğiniz için, saygısızca gözü dönmüş bir nefret bulutu ruhunuzu kaplamış…

Zikrinizi ıslah edebileceğiniz, fikirlerinizle iffetli, ahlaklı, adil günler dilerim.