TIMARHANEDEN

Tuncer Altunbulak

Biri yaşlı hayatı trajedi olmuş diğeri yolu tımarhaneye düşmüş iki güzel insanın hayat öykülerini anlatmaya çalışacağım. 
Önce İlhan'dan tımarhaneden başlayalım. İlhan'la tanışmamız çok kimsenin başına gelmeyecek ilginç bir tanışmadır, çok insan bilir bakır köy ruh ve sınir hastanesin bahçesinde  bir heykel vardır.  Ünlü fransız heykeltraş Rodin yapmıştır, insanın düşünmesini anlatan bir simgedir. O düşünen adam öyle sahicidir ki çoğu zaman diriymiş ve düşünüyormuş gibi gelir, insana güzel şeyler hatırlatır. Sık sık gider konuşurdum onunla, taşla konuşma gibi bir şey yalnız ben değıl başkaları da konuşurdu. Burası deli hastanesi burda yaşanır hayatın en şahanesi, yadırgayanlar olabilir, delirmenin başka bir halidir bu hal.  
Birgün yine konuşurken baktım yanımda bir adam duruyor, ironik bir dille konuştuklarınızın hepsini duydum dedi. Böyle tanıştık ve dost olduk, birgün bana yarına hazırlan seni çok samimi bir dostumla tanıştıracağım dedi. Beni hastanenin bahçesinde bir çam ağacının yanına götürdü, işte benim dostum da bu, yalnız dostum değil anam, babam, sevgilim de... Ağaçtan dost olur mu diyecek oldum aman ha duyar incinir İlhan'ın o ağaçla olan ilişkisi uzun bir hikaye. İnsanların dostlukları sahtekarlaşmışsa neden olmasın. Aşık Veysel benim sadık dostum kara topraktır neden diyor? İlyas üç kez evlenmiş öçüde çoğu insan babasıyla sorunludur, Veysel anasıyla sorunluydu bu yüzden de bütün kadınlara düşmanlık besliyordu. Hepimiz gibi İlyas'ta geçmişine bağımlıydı, devamlı geçmişini yaşıyor hayelini kuruyordu. N
Niçin yaşadığınızı, neden varolduğunuzu, hayatın içindeki görevinizi biliyor musunuz? Bilmiyorsanız gidin düşünen o adam size de öğretsin. Şimdi geldik yaşlı adama. Bu amcayla da  bir yolculukta tanışmıştık, çok sıkıntılıydı. Sıkıştırınca açıldı birinin yarasını deşmek istiyormuş gibiydi. Önce sert sözlerle  derdimi bilsen ne olacak çaremi olacaksın derman mı bulacaksın bilip ne olaçak? Sonra sezsizleşti, biraz sonra üzgün üzgün sabah evden çıkarken gelin "sen çok konuşuyorsun, her işimize karışıyorsun" dedi. İşte  trajedi budur ve sözün de bittiği yerdir. İlla dostun gülü yaralar beni demiş ya Pirsultan bunun için demiş. İnsanı  düşman ve yaşlılık öldürmez, böyle sözler öldürür. Ne yazik ki bu tür konularda duyarlılığımızı yitirmiş durumdayız. Toplum olarak  söyleyeceğimiz sözlerin nereye gideceğini düşünmüyoruz ne yazık ki. Amca zengin biri olsaydı o gelin bu sözleri söylemezdi, üstelik de yağcılık yapardı, ne yazık ki para insanı köleleştiriyor, vicdansızlaştırıyor. Boş boğazlık, ön yargı, düşüncesizlik ve mehrametsizlik cahillerin işidir. Her şeyin en güzeli sabırdır o da becerebilenedir. Direçlerin en kıymetlisidir. Birgün ilim sahibi bir adamın yanına birisi gelir  ve cebinden bir tomar para çıkarır, adama bu para senin der. Biz kardeşler babadan kalan mirası böldü bu parayı paylaşamadık ben bu parayı şerefsiz birine vereceğime kendime söz verdim, sordum soruşturdum sizi gösterdiler al bu parayı bizimki tamam, alacağım ama seni de bir güzel döveceğim ve adamı gelene kadar döver. İşte size boş boğazlık önlenmesi en zor olan  şey cahillik ve boşboğazlıktır. Başka bir olay ölüm döşeğindeki eşi için bir üfürükçüye gider, elindeki şişenin içindeki suya okumasını ister, okutur okutmasına ama içen adam ertesi gün ölür...       

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.