Gebze Makine Mühendisleri Odası ve Bilim Sanat Kooperatifi olarak sıra dışı bir etkinliğe imza attık. 7 Ekim Salı günü, futbolun sadece saha içiyle sınırlı kalmadığı; edebiyatla, vicdanla ve hafızayla buluştuğu bir söyleşi gerçekleştirdik. Futbol insanı, yorumcu ve Soyunma Odası kitabının yazarı Ümit Metin Yıldız’ı ağırladık. Söyleşi ve imza günü boyunca hem futbolun iç dünyasından süzülen yaşam felsefesine hem de kentimizin futbol geçmişine dair derin bir yolculuğa çıktık.
Etkinlik başlamadan önce, iki kurum adına bir ricada bulunmuştuk. Bu buluşmanın mimarı, kentimizin en değerli gazetecilerinden Aktan Uslu için, yakın zamanda kanseri yenerek aramıza dönen Aktan abimiz için büyük bir alkış istemiştik. O alkış, sadece bir teşekkür değil; bir dayanışma ve yeniden buluşmanın sesi oldu. İyi ki varsın Aktan abi, iyi ki bizimlesin.
Ümit Metin Yıldız’ı ilk kez Aktan abinin bir yazısıyla tanımıştım. Yazının başlığı şuydu: “Devrimi ben yapsaydım, Metin Kurt devlet başkanıydı.” Bu başlık beni kitabı okumaya yöneltti. Sonrasında kaleme aldığım bir yazıda şu cümleleri kurmuştum:
Sahalardan sayfalara uzanan bir hikâyenin başrolünde olan Ümit Metin Yıldız, Soyunma Odası kitabında yalnızca bir teknik adamın anılarını değil, futbolun iç dünyasından süzülen bir yaşam felsefesini anlatıyor. Kitap, sahadaki mücadeleyle sınırlı kalmıyor; bir başka hikâye anlatıyor: insanın, emeğin ve vicdanın hikâyesini. Yıldız, futbolu edebiyatla buluşturuyor. Kimi zaman bir roman karakteri gibi düşünüyor, kimi zaman bir şiirin içinden geçiyor. Futbolun kaba ve endüstriyel yüzüne karşı, ince bir anlatı diliyle direniyor. Bu yüzden Soyunma Odası, bir teknik direktörün günlüğü olmaktan çok, bir edebi metin gibi okunuyor.
Etkinlikte, kitabın satır aralarına sinmiş olan devrimci duyarlılığı, vicdanı ve futbolun ötesindeki hikâyeleri birlikte konuştuk. Anadolu kulüplerinde futbolcu ve teknik direktör olmak, Devrimci futbolcu Metin Kurt’a duyulan özlem, Türkiye’nin ilk Sosyalist Belediye Başkanı Terzi Fikri’ye duyulan saygı, Kocaelispor’un küllerinden doğuşu… Hepsi bu kitabın satırlarında bir araya gelmişti.
Yıldız’ın şu cümlesi söyleşinin merkezinde yer aldı: “Ben yapsaydım devrimi, çocuklara bedava futbol topu dağıtırdım.” Çocukluğumuzda futbol oynayıp ayakkabımızı yırttığımız için babamızdan yediğimiz dayakları, kundura ayakkabıyla dört mevsim top peşinde koştuğumuz günleri hatırladık. Bugün çocuklarımızın birden fazla ayakkabısı var ama sokaklarda top oynayan çocuklar yok. Bu değişimi birlikte sorguladık.
Yıldız’ın, Orduspor’a teknik adam olarak giderken Fatsa’nın devrimci belediye başkanı Terzi Fikri’yi hayal etmesi; yıllar sonra Ordu sokaklarında onun izini ararken yaşadığı hayal kırıklığı, söyleşinin en dokunaklı anlarından biriydi. Yanılıyor olabilirim ama Yıldız öyle duygulandı ki, sesi titredi; gözleri dolmak üzereydi.
Kocaelispor’un küme düşmüş, unutulmuş döneminde takımı ayağa kaldırma süreci, Gebzespor Stadı’ndaki yalnızlık fotoğrafı ve futbolculuktan teknik direktörlüğe, oradan yorumculuğa uzanan yolculuk… Hepsi bu söyleşide bir araya geldi.
Etkinliğin gerçekleşmesinde emeği geçen tüm dostlara, katkı sunan kurumlara ve katılımıyla bu buluşmayı anlamlı kılan herkese gönülden teşekkür ederim. Soyunma Odası vesilesiyle bir araya geldik, birlikte düşündük, birlikte hatırladık. Bir sonraki kitap buluşmasında yeniden görüşmek dileğiyle…