Sizi bilmem, ben anacağım

 

Bugün, takvimler yine 24 Ocak'ı gösterecek.

Bugün, Ankara'nın Rüzgarlı Sokak'ında karlı bir sabah uğradığı bombalı suikast sonucu yitirdiğimiz yurtsever-devrimci bir gazeteci-hukukçu olan Uğur Mumcu'yu anacağım.

Sizi bilemem ama ben anacağım...

Bıraktığı derin yarayla birlikte, düşünceleri, eylemlilikleri ve yaşanmışlıkları önünde bir kez daha saygıyla anma yapacağım.

Tabi ki, anma yerim vilayet binası yanındaki köprünün altına sıkıştırılmış UĞUR MUMCU ALANI'ndaki büstün önü olacak. Oraya, eminim ki sabah saatlerinden itibaren çok sayıda dost yurtsever, devrimci, aydınlanmadan ve cumhuriyet değerlerinden yana olan laikliği özümsemiş insan gelecek.

Önceki yıllarda da olduğu gibi, ama bu bir araya gelip anmalar yetmedi.Başka şeylerin de yapılması gerektiği yıllarca dile getirildi. Düşünsenize, O'nu yitirişimizin üzerinden 21 yıl geçmiş. Gerçek failler ve de perde arkasındaki senaristler hala devletin çarkları arasında gizlenip duruyor. Gittikçe kabuk değiştiren derin devletin yeni sahipleri, zaten aynı yapılanmanın içinden geliyor.Bu nedenle, bu suikast, tarihin derinliklerinde hep faili meçhul olarak kalacak. Ta ki, sistem değişikliği yaşanana kadar.

O yüzden, Mumcu'nun anti-emperyalist, anti-kapitalist ve anti-faşit kimliğine ve devrimci duygularına bir kez daha ve kuvvetle vurgu yapmanın tam zamanı.

Analım, unutturmayalım...

Açık alan toplantıları, paneller, konferanslar ve söyleşiler eksilmesin. Artsın ki, o suikastin gerçek failleri ve perde arkasındaki senaristleri rahat edemesinler.

Bu anlamda, bugün Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti ve Kocaeli Barosu öncülüğünde yapılacak olan anmaya katılım her zamankinden daha fazla önemlidir. Sonrasında kapalı salonlarda yapılacak toplantılar da aynı öneme sahiptir.

Mesela Düşünce Akademisi adlı kuruluşun 4. yılı etkinlikleri kapsamında da Uğur Mumcu anması var. Hem de, Kamer Genç, Can Ataklı, Adil Serdar Saçan, Ünal Karahasan katılımlarıyla. Yarın akşam saat 18.00'de Halk Eğitim Merkezi'nde yapılacak toplantının katılımcı isimleri de ilginç. O yüzden, söyleşinin ilginç geçeceğini söylemek sanırım abartı olmaz.

O, bir yazısında diyordu ki;

''Bir toplum böyle çöker işte. Devletin yerini kaba kuvvet alır, susulur. Yasanın yerini din alır, korkulur. Yolsuzluklar, cinayetler birbirini izler. Eller kollar bağlanıp götürülür. Vuran vurur, öldüren öldürür. Ve bütün bunlardan sonra bir çete gelir, ve devleti teslim alır.''

Çeyrek yüzyıl önce bunları yazan O aydın insan hakkındaki bu yazıyı, yine O'nun da çok sevdiğini bildiğimiz ifadeyle  bitirelim.

''VURULDUK EY HALKIM, UNUTMA BİZİ''