Sahilin camiye ihtiyacı yok !

 

 

Türkiye’de 86 binin üzerinde, Kocaeli’nde ise 2 bine yakın cami var. O yüzden, sosyal yaşamın renklendiği bölgeleri daraltmak adına eğlence ve yaşam bölgelerin orta yerine yeni ve devasa camiler yapmanın gereği yok.

Gelelim konumuza…

Gerici ideolojinin taktiğidir, eğlence ve yaşam alanlarının yakınlarına cami istemek. Sonra da, mevcut bir yasaya sığınarak caminin yüz metre yakınında eğlence ve içkili mekan olamaz deyip, başkalarının yaşamına müdahale etmek.

Kentimiz ve ülkemizde bu tür örnekler çoktur. Şimdi de aynı yola başvurmak için ilk adımı atıyorlar. Hatta, resmi ağızdan dillendirerek attılar bile.

İlim Yayma Cemiyeti’nin 15 günde bir düzenlediği ‘Sohbet Günleri’nde konuşan İl Müftüsü Yusuf Doğan, İzmit sahilinde görkemli bir camiye ihtiyaç olduğunu söylemiş.

Aslında, ‘’balıkçı teknelerine ya da lokantalarına yakın bir yere görkemli bir cami yapılmalı’’ demek istemiş.

Hayır sayın müftü, İzmit sahilinin cami olarak bırakın görkemlisini, görkemsizine bile ihtiyacı yok. Çünkü, fuar alanı içindeki cami, Fevziye camii ve Yeni Cuma Camii zaten sahilde sayılır ve her türlü ibadet ihtiyacını görecek büyüklüktedir.

Kentin batı tarafına giderseniz SEKA Sümer Camii de sahile yakın yerdedir.

Bu camilerin tamamı, sadece Cuma namazı saatinde sıkıntı yaşıyor (ama o da her Cuma vakti değişebiliyor) onun dışında vakit namazlarında boş bile kalıyor. Bir de, merkezde bazı kamusal alanlar, çarşı ve işhanlarında da mescitler bulunduğu düşünüldüğünde, o büyük ve görkemli camiye neden ihtiyaç duyulduğunu, Müftü bey aklın alacağı gerekçelerle açıklamak zorundadır.

Açıklamazsa, kendisinin GERİCİ İDEOLOJİ TEMSİLCİSİ ve şeriat kurallarını üstü kapalı biçimde dayatan siyasal kimliğin esiri olduğunu söylemek sanırım haksızlık olmayacaktır.

Müftü’nün sohbet başlığına bakar mısınız, ‘’Cami Merkezli Hayat’’…

Yani, hayatın tümünü ‘cami merkezli yapmak’, amaç bu.

Çağdaşlaşmadan, aydınlanmadan ve Cumhuriyet değerlerinden intikam almak hırsıyla yanıp tutuşan kadroların, Türkiye’ye biçmeye çalıştıkları yeni elbise modeli (onlar Yeni Türkiye de diyor) gerici ideolojinin sosyal, siyasal, ekonomik ve bireysel hayattaki hakimiyetidir.

İl Müftüsü, daha önce görev yaptığı yerlerde cami merkezli çalışmalar yapmış, şimdi de bu kentte benzer çalışmalar yapacak, cemiyet de hocasının yanında ve emrinde olup birlikte projeler yapacakmış.

Yani, bir TV reklamını anımsattığı biçimde ‘’kolkola şeriata yürümek’ andı içiyorlar.

İl Müftüsü soruyor;

‘’Camiyi, hayatımızın merkezine koyabiliyor muyuz ?’’

Koymuyoruz, seni neden bu kadar ilgilendiriyor Müftü bey ?

‘’Cami eşittir, kimliktir’’ demiş.

Senin kimliğin olabilir,

Ama, benim ki, bizim ki asla değildir, olmayacaktır da.

Nereden çıktı bu ‘’Mabetler bizim şehrimizin kimliğidir’’ safsatası. Bu kent, emek yoğunluklu bir kenttir. Her ne kadar muhafazakar kültür dayatılsa da, nüfusun çoğunluğu emek-sermaye çelişkisini derinden yaşar. Dolayısıyla, bu çelişkinin taraflarından sermayenin dayattığı dini sıkıştırmaları emekçilerin üzerinde bu yollarla yeni bir baskı unsuru gibi kullanmak size mi düştü Müftü bey ?

Müftü bey, diyorsun ki;

‘’Cami-mabet torna tezgahı gibi insan üretecek. İslam toplumunun yeniden dirilmesinin tek şartı eğitimi caminin merkezine koymalıdır. Mabedin merkezine eğitim konulmalıdır. Profesyonel ve kurumsal eğitimi kastediyorum…………….’’

İnsan, torna tezgahı gibi üretilmez, anlaşılan şeriatçı yanınızla birlikte kafatasçı anlayışınızı gizleme gereği bile duymuyorsunuz …

Bu arada, ‘’İslam toplumunun dirilmesi’’ ifadesini kullanan biri olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti bütçesinden kamu görevlisi olarak maaş alıyorsunuz.

Cumhuriyet diyorum, anlıyor musunuz ?

Biraz utanmanız olsa, bu fikirleri taşıyan birisi olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bütçesinden verilen maaşı reddeder, cemaatler ya da toplulukların oluşturduğu bütçelerden maaş alırsınız.

Laik bir toplumda, din ve devlet ilişkisi yasalarla düzenlenir. Dolayısıyla, camiler ibadetin merkezi olur ve devlet vatandaşının ibadet tercihine müdahale etmez.

Ama, siz diyorsunuz ki;

‘’Cami sadece ibadet yeri değil, hayatımızı her alanlarına ışık tutan, hayatı ibadete dönüştüren yerlerdir…………”

İşte, bu yüzden Türkiye Cumhuriyeti Müftüsü etiketini taşısanız bile o kimlik belli ki size ağır geliyor.