Program da aday da tek başına yetersiz

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Kocaeli Milletvekili Hasan Bitmez seçim sürecini gazetemize değerlendirdi: Program da aday da önemli ama tek başına yetersiz…

14 Mayıs’taki seçimlerde Millet İttifakı kapsamında CHP çatısında üçüncü sıradan milletvekili adayı gösterilip seçilen, seçimden bugüne çok ortada gözükmediğine dair eleştirilen Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Kocaeli Milletvekili Hasan Bitmez, sahaya indi. İlçe ilçe programlara başladı. Önceki cuma gününü de Gebze’ye ayıran, Gebze basını ile basın toplantısında bir araya gelen, program kapsamında Corning grevini de ziyaret eden Bitmez, gazetemizin sorularını basın toplantısının hemen ardından, tabiri caizse “İki arada bir derede” yanıtladı…

TAŞRADA ADAY ÖNE ÇIKIYOR

- Öncelik aday mı, program mı?

- Partiyle birlikte aday. Metropellerde, partisiz/bağımsız adayın başarılı olma şansı çok zayıf, bir takım istisnai örnekler yaşanmış olabilir. Ama taşrada aday önemli. Yani toplumun beğendiği ve peşinden gittiği “A” adayı kim ikna ederse, o insanı mutlaka aday yapmak lazım. Partili olup olmamasına bakmaksızın toplumun güvendiği, sözünü dinlediği, peşinden gittiği insanlar neticede başarılı olabilecek insanlardır. Hem seçimde başarılı olacaktır hem de güvenilen insan aynı zamanda iş yapabilme kabiliyeti ortaya koyar. Bu çerçevede taşrada, yerel seçimler açısından aday öne çıkıyor. Ama partiyi de gözardı etmemek lazım.

- Gebze nasıl bir ilçe?

- Gebze metropol bir ilçe.

“BAŞARILIYIM” DEMESİ YETMEZ

BAŞARI DEĞERLERİNE BAKILMALI

- Mevzuumuz Gebze ve bölgesi, aday mı program mı?

- Millet programa bakmıyor. Millet programın uygulayıcısı olan insanın kabiliyetine bakıyor. Neticede yerel yönetimlerin yapacağı görev ve hizmetler sınırlı. Genel iktidar gibi bütün problemleri çözecek, yasa çıkartacak gibi bir durum yok. Kendisine çizilmiş çerçevede, elindeki imkânlarla millete, yöreye hizmet etme imkânına sahip olacak. Bunu iyi yaparsa yani kabiliyeti varsa, iyi ve faydası çok bir şekilde topluma yansıtabilir. Ama kabiliyetsiz, beceriksiz bir isimse var olan imkânları da çarçur edip; eline yüzüne bulaştırabilir. Kişinin veya partinin, ‘Ben çok iyiyim’ demesi de yetmiyor. Bir hastaneye gidiyorsunuz. Vücudu sıhhatli gibi gözüken bir insan, kan veriyor. Tahlillere bakıyorsunuz ki bu insanın şeker, kolestrol değerleri yüksek. Her türlü hastalık riski yok. Ölçümlerine bakıyor, filmleri çekiyorsunuz. Dışarıdan gözükmeyen, içeride bir sürü başka hastalıklar var. Yani reklam panolarında, ‘Ben sağlıklıyım’ demek yetmiyor. Değerlere bakmak gerekiyor. Siyasette de kişinin ‘Başaralıyım’ demesi yetmez. Kişinin başarı değerlerine bakılmalı.

PROGRAM İTTİFAKLARDA

ÖNEMLİ HALE GELİR

- İstanbul’da Ekrem İmamoğlu, CHP Genel Başkan adaylığından geri çekilip İBB’ye aday/aday adaylığı açıklamasında, taban ittifakına değindi. Siyasette, taban ittifakı nedir?

- Taban ittifakı, kendi partisinden olmasa da yapılan hizmetlerin beğenilmesinden dolayı adaya oyunu verecek, peşinden gidecek kitleyi oluşturmaktır. İşte bu noktada sözünü ettiğiniz şekliyle, program ve projeler de önemli hale geliyor. Ama bu aynı zamanda, adayla da ilintili.

Ekrem Bey, İstanbul’a Büyükşehir Belediye Başkanı seçilirken anketlerde yüzde 14 çıkıyordu. Gürsel Tekin daha fazla orana sahipti. Ama Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi, ‘Bu iş sadece anketle olmuyor’ dedi. Neticesinde İstanbul’da yıllardır iktidarda olan AK Parti’nin kitlesinden oy alabilecek bir adaya da ihtiyaç var. Gürsel Bey kadar Ekrem Bey’in CHP’liliği yok. Ama toplumun tüm kesimlerinden, daha geniş kesimlerinden oy alacak bir aday arayışından dolayı Ekrem Bey, CHP tarafından aday gösterildi. Adayın önemi burada da öne çıkıyor.

Sonrasında bu kazanmış olan adayın tekrar kazanabilmesi için birinci döneminde güzel hizmetler; seçmeni memnun eden, mutlu eden, huzurlu kılan hizmetler yapmış olması gerekiyor.

Bir taraftan yine farklı politik kesimlerin tabanını oluşturan insanlardan da oy almak gerekiyor.

Yani Ekrem Bey, ‘Ben sadece CHP’den, İYİ Parti’den, HDP’lilerden oy almayacağım. AK Partililer’den de oy almayı hedefliyorum’ demeye getiriyor.

İyi bir programa ihtiyaç var. Program önemli ama tek başına yeterli değil. Aday önemli, tek başına yeterli değil. İkisi birleştirilecek. Dediğim gibi taşrada, bizde hala ataerkil yapı devam ediyor.

Gebze açısından hem aday, hem parti çok önemli.

EKREM BEY ONLARI İKNA İÇİN

AYRI BİR GAYRET GÖSTERMEDİ

- İstanbul’da 2019’da iki tur yapılan yerel seçimler gösterdi ki hem AKP, hem de CHP’ye ve/veya adayına oy verebilen bir kitle var…

- AK Parti içinde AK Parti’ye istekli bir şekilde oy vermeyen bir seçmen kitlesi var. Bu kitleye, başka partiye oy verme gereğini hissettirecek bir görüntü oluştu, tekrarlanan İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçiminde. Haksızlığa karşı duruş sergilendi. Orada bir haksızlık yapıldığına seçmenin kendisi ikna oldu. Onları ikna etmek için Ekrem Bey’in ayrı bir gayreti olmadı. Seçmen; seçimin İmamoğlu tarafından az bir farkla kazanılmasına rağmen üfürükten gerekçelerle seçimin iptal edilmiş olmasına, seçmen tepki koydu: ‘Arkadaş tamam. Ben yıllardır AK Parti’ye oyumu veriyorum ama burada bir yanlışlık var, yanlış yapılmış’ dedi. AK Parti yetkililer içinde de, ‘Seçimi iptal etmeyelim’ diyen aklıselim yetkililer de vardı ama seçim iptal edildi ve bu sefer millet farkı 15 binden 800 bin oya çıkarttı. Yani AK Parti içinde AK Parti’ye gönlünce değil bir etkenle oy veren ve bir haksızlık karşısında oy verme tercihini değiştirme eğilimi gösteren bir kitle var.

GÜÇLÜ BİR TEŞKİLATLA SEÇİM GÜVENLİĞİ

- … Gebze’de böyle bir durum yaşanmayacağına veya çok zayıf olasılıklı olduğuna göre o kitleyi yakalamak için ne yapmalı?

- Birincisi şu andaki iktidar belediyesinin vatandaşa hak ettiği hizmeti ulaştırmadığına dair bir geri dönüşüm yapmalı. 2019 yerel seçim dönemine bakmalı. Zinnur Bey neyi yapacağını söyleyip neyi yapamadı. Neyi ne kadar yaptı veya hiç yapmadı. Bunlar ortaya çıkarılmalı. Sohbetimiz esnasında CHP’nin İstanbul’da yerel seçimi kazanmasına ilişkin, İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve ekibinin etkisine dair tespitiniz doğrudur. Güçlü bir teşkilatlanma ve seçim güvenliği organizasyonu: Yani bir veya birkaç sandığın ıslak imzalı sonuç tutanağı il merkezine gitti. Bu organizasyonu yapmak önemli. Biz de geçmişte, Refah Partisi döneminde bu organizasyonu biz de yapıyorduk, belediyeyi alıyorduk. Dolayısıyla hem seçmeni ikna edecek söylem, hizmet vaatleri üretmek; hem mevcut yerel iktidarın yapması gerekip de yapmadıklarını ortaya çıkartmak lazım. Hem de edinilecek oyları koruyacak güçlü bir yapı ortaya koymak lazım.

1999 yerel seçimlerini 2 bin 500 oy farkla kazanmamıza rağmen 400 sandıkta sonuçlara itiraz ettik. Örneğin; (A) sandıkta 100 oyumuz varken, 90 oy yazılmış. Islak imzalı belgesini koyup İlçe Seçim Kurulu’na itiraz ettik ve oy sayıları/oranları o şekilde tekrar yenilendi. Seçim güvenliği önemli. Kadro önemli. Söylem, vizyon önemli.

GEBZE’DE DE İŞ BİRLİĞİ GEREKİYOR

- Gebze’de muhalefetteki herhangi bir partinin ittifaksız seçim kazanması olası mı?

- Her seçim bölgesi için söylemiyorum. Siyaset atmosferi ama Gebze’de dahil birçok seçim bölgesinde iş birliği yaptırmayı gerektiriyor. Neticede AK Parti de MHP ile işbirliği yapıyor, yerelde. Böyle bir ortamda geçmişte birliktelik yapmış partilerin de birbirleriyle işbirliği yapmasında maksimum fayda var.

- Liderlerin, ittifak aleyhine açıklamalarını günümüzde nasıl okumak lazım?

Bugün parti tabanlarının beklediği bazı söylemleri dile getirme olarak algılıyorum. Şu anda da İYİ Parti’nin içerisinde Hakan Erdem farklı, Kürşad Zorlu farklı, Lütfü Türkkan farklı açıklamalar yapıyor. Dolayısıyla oturmuş bir yapı yok. İYİ Parti’nin Genel İdare Kurulu, Başkanlık divanına yetki verdi. Bu karar önümüzdeki süreçte masaya yatırılacaktır. Şu anda tartışma olgunlaştırılma, mayalanma süreci yaşıyor.

++++++

CORNİNG GREVİNE 71’NCİ GÜNDE DESTEK ZİYARETİ

Faize dayalı ekonomik model

“kırıntı” peşinde koşturtuyor

- Corning grevini ziyaret edeceksiniz. (Ettiler) Türkiye’de sendikal örgütlenme, bilinen sorunlara dair ne söylemek istersiniz?

- Aslında sendikal örgütlenmeler işçi sınıfının alması gereken sahip olması hakların alınıp korunmasına yönelik bir örgütlenme olmakla birlikte Türkiye’de sendikal örgütlenmeye bu manada gerek kalmayacak bir ekonomik durum oluşturulmalı. Bunu niye söylüyorum: 1996’da merhum Erbakan Hoça, Başbakan olduğunda maaş zam artışları yüzde 25 civarında bekleniyordu. İktidarı kaybedeceğini anlayan Mesut Yılmaz, yüzde 30 zam vereceğini söyledi, Erbakan’ı zor durumda bırakmak için. Hoca geldi, yüzde 50 zam verdi. Bu sefer dönemin Türk-İş Genel Başkanı Bayram Meral geldi, ‘Hoca bizi madara etti. Biz işçiye yüzde 30’u gösteriyorduk, Hoca gelip yüzde 50 verdi. Bize gerek kalmadı’ dedi.

Sendikaya gerek kalmayacak hak, hukuk arayışı…

- Ama sendikalaşmada işçinin ekonomik kazanımından öte durumlar da var.

Hem izah ettiğiniz gibi hem de toplumun bütün kesimlerinin hak ve hukukunu savunmak için: Maaşına 5 bin lira zam verilmedi. 15 binden 20 bin olmadı diye bir mücadele yaparken biz şu içtiğimiz kahve fincanını imal etmek isteyen bir sanayici bankaya gidip 100 lira kredi alıyor. Bir yıl içinde 100 liranın karşılığında 50 lira, toplamda 150 lira ödüyor. Bunu sanayici kendi cebinden değil bunu bize satarken o 50 lirayı da gider olarak bunun içine yazıyor. Faizden sebep bu farkı, 85 milyon insan olarak hep birlikte ödüyoruz. Dolayısıyla sendikal mücadele neticesinde elde edeceği bir 5 bin liranın kat be kat fazlasını, günlük ekonomik faaliyetlerde zaten ödüyoruz. Bu da sistemin değişmesini gerektiriyor. Borca ve faize dayalı bir ekonomik modelden Türkiye kurtarılmalı. Olmadığı müddetçe sendikal mücadeleler ekmek kırıntısının peşinde koşmaya dönüşüyor, küçümsemek manasında söylemiyorum. Ama büyük resmi görürsek bu mücadele gerçekte kırıntının elde edilmesine yöneliktir. Oysaki ortada kocaman bir somun duruyor. Onu da elde edebiliriz. Onun peşinde koşmalı.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

GÜNDEM Haberleri