Polis, Hâkim, Savcı Olduk. Gazeteci Olamadık!

Aktan Uslu

Aslında bir süre önce şahsıma ait Facebook sayfasından genç meslektaşım Buket Afkan’ın ilgili yorumunu kopyala yapıştır marifeti ile köşeyi doldurup…

 

https://www.kocaelihalkgazetesi.com/makale/6143829/buket-afkan/kocaelide-gazete-cok-mu-yok-mu

Altına da, “Bu tespitlere katılıyorum” deyip mevzuyu bağlamak da vardı…

Ne yazık ki durumumuz ve gerçeğimiz, Afkan’ın sözünü ettiği gibidir!

**

Bir haber sitesinde bu yorumu kaleme almamdan 9-10 saat önce kadar yayınlanan bir “haber”e göre..

Bir süre önce şahsımın da çok fuzuli bulduğu, Gebze’de sanki başka gündem konusu yokmuş gibi suni gündeme katkıda bulunmaktan öte bir halta yaramayan..

Gebze Kaymakamı Mustafa Güler’in AKP İlçe’ye ziyaretini eleştiren CHP Gebze İlçe Başkanı Gökhan Orhan..

Aynı vakaya dair Kaymakam Güler ve AKP Gebze İlçe Başkanı Recep Kaya’nın şahsına yönelik eleştirilerine yanıt vermeyince..

Ki bence de doğru yapmıştır. Suni gündem sürüklemenin anlamı yok..

Ama ilgili habere göre CHP içinde kimi çevreler, artık kimse o çevreler, Gökhan Orhan’ı korkak bulmuşmuş.

Bu arada Gökhan Orhan’ın CHP Gebze İlç Başkanı olmasından sebep korkak olmakla suçlananın salt Gökhan Orhan olmadığı kanaatindeyim…

Şayet önerimi naçizane dinleyip okuma lütfunda bulundaysanız tam da Buket Afkan’ın tanımladığı şekilde..

2 N yarım K bir “haber!”

**

FETÖ’nün 15 Temmuz’daki hain darbe girişiminin hemen ardından 20 Temmuz itibariyle başlayan OHAL sürecinde Gebze yerel basınını gözlemliyorum…

Gebze’de hayli çok sayıda kişinin gözaltına alındığı bir süreçte polis tarafından gözaltına alınan herkes ama neredeyse herkes…

Özellikle toplumun çok büyük kesiminin olağanüstü gergin, hassas ve milli duygularının kabardığı bir süreçte…

Fotoğrafları ve isimleri ile birlikte aleni teşhir edildi.

Ve o gözaltına alınların büyük çoğunluğu birkaç gün sonra serbest bırakıldı ancak..

Henüz savcılık kaleminde ifadesi bile alınmayan zanlılar aleni FETÖCÜ diye itham edildi ya..

İki üç gün sonra serbest bırakıldığında vatandaşın biri tarafından “indirilseydi” ne olacaktı?

Naçizane o süreçte kapatılan Demokrat Gebze’nin çalışanlarından biri olarak..

FETÖ’nün “Hocaefendimiz” olduğu yıllarda özellikle sanayi çevrelerinde örgütlenme yapıp nemalanan..

Tam da Uğur Mumcu’nun tarif ettiği şekliyle güce göre şekil almasından sebep her tarafı eğilip bükülen..

15 Temmuz sonrası da hakkında, “Fotoğraf yayınlarım haa…” diye bir takım kişilerden şantaj yoluyla para istediğine dair Gebze Adliyesi’nde suç duyurusu bulunan..

Zevatın “gazetesi”nde “Murat Dağdeviren’in yorumlarını Dağdeviren değil çalışanları yazmış. Dağdeviren öyle ifade vermiş” diye “haber” çıktığında..

“Tamam. Bu sefer kesin ifadeye çağrılırız. En iyisi kendiliğimden gideyim Savcılığa” moduna girdiğimde..

Önce devrimci büyüklerime başvurdum: “12 Eylül dönemi taktiği bunlar.. İçeridekini itibarsızlaştırmak için tetikçiliğini üstlenenlere sızdırılır, haber yaptırılırdı…”

Sonra bir iki avukata başvurdum.. Ola ki ifadeye çağrılırsam neyi nasıl hangi cümlelerle izah etmem gerektiğine dair akıl aldım.

Sonra…

Sonra gözaltına falan çağrılmadım çünkü bildiğiniz yalan dolan, asparagas bir “haber” çalışmasıydı.

Kaldı ki sonradan da gözlerimle gördüm ki önümüzdeki aylarda tutukluluk süresi dolacak olan Murat Dağdeviren suç konusu yorumların kendisine ait olduğunu belirtmiş ve basın, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine dair savunmada bulunmuştu.

**

Önümüzdeki günlerde savunma/ifade vereceğim Gebze Adliyesi’ndeki rüşvet vakasına dairse..

Ulusal basına da yansıyan birçok haberde rüşvet almakla suçlananların, “Rüşvet alan…” ve benzeri kelimeler, cümlelerle tanımlanmasını, öncelikle zaten hayli yıpranmış durumdaki mesleğimi merkeze alarak üzüntüyle karşıladım..

Şunu da belirtmek durumundayım: Her kime yönelik rüşvet iddiası varsa kesinlikle üzerine gidilmeli. Her kimin rüşvet aldığı tespit edilirse yasalarda var olan en ağır ceza da uygulanmalı.

Ancak suçlanan kimse hakkında henüz Hakim’in vermiş olduğu bir karar yok ki..

Ya bu bir iftiraysa..

Kaldı ki tamam onların da kendisini her tür savunma hakkı var. Haksızlığa uğradılarsa dillendirme hakları var ama..

Ama suçlamada bulunanlar kalpazanlıktan tutuklu/tutuksuz yargılanalar yahu..

50 milyon TL tutarında bir miktardan söz ediliyor.

Tamam o davada da henüz hakim/mahkeme kesin karara varmadı ama..

Kişi eğer masumsa, serbest kalmak için niye rüşvet teklif etsin?

Biri, “Ben rüşvet verdim öyle serbestim” diyor.. “Ama” diye ekliyor: “Ev hapsi verdiler. Hepten serbest kalmalıydım….”

Rüşvetle serbest ama az serbest kaldığını öne süren zanlı, “Kalpazanlıkla, dolandırıcılkla suçlanıyorum. Masumum ben…” demiyor…

İşte bu konumdaki kişilerin rüşvetle suçladığı biri komiser beşi memur altı polisle bir avukatı..

Hatta kimi yayın organlarında komiserin savunmasını üstlenen tutuklu yargılanan avukatı fotoğrafı, adı soyadı, tescil no'su ile yayınlayan oldu.

12 Eylül dönemi Perinçek'in Aydınlık Gazetesi'nden mi esinlendin soran olursa "78 kuşağı en devrimci..." 

Bir krokisi eksikti "haber"de...

Aynı zamanda İYİ Parti Gebze İlçe Başkanı Burak Uluköylü’yü dahi..

İddiaların parçası yaptı yere batası, “Gazetecilik” anlayışımız!

**

Ondan sebeptir feryat figan etmem.

Ondan sebeptir, “Er veya geç gerçekleşecek Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti Kongresi’ni diğer meslek örgütlerinin kongreleri gibi iki güne yayalım. Bir gün durumumuzu tartışalım” diye feryadım, figanım.

Polis “olduk”… Savcı “olduk”… Hâkim “olduk” da

“Gazeteciyiz” derken gazeteci olamadık gazeteci..

Ona isyanım..