Parası neyse veriyorlar

 

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, iş cinayetlerin şaşı bakıyor. Bunu da, yaşamını yitiren işçilerin ailelerine ‘’Devlet gerekli yardımda bulunuyor’’ yaklaşımıyla anlayabiliyoruz.

Bu tip cinayetlerin sorumlularının, bazı yasal düzenlemeler altında sadece para cezasına çarptırıldıkları ortada. Bunu da, Çelik’in, Ermenek’te 28 Ekim 2014’te yaşanan faciaya ilişkin bir soru önergesine verdiği yanıtlardan anlıyoruz.

Çelik’in, söz konusu işyerine 19 ve 20 Haziran 2014 tarihinde yapılan son teftişte para cezası uygulandığını söylediği o yazılı yanıtında, işyerinin eksiklikleri de sıralanmış. Şöyle ki:

‘’Yeraltı ocağındaki ilkyardım odasında uygun talimatlar bulunmamaktadır. Ocakta zincirleme patlamaları engellemek amacıyla kurulması gereken, yerdeki kömür tozunun bastırılmasını sağlayarak havaya kalkmasını önleyecek herhangi bir patlama barajı (taş tozu veya su kullanılarak oluşturulmuş) bulunmamaktadır. Ocak genelinde bacalarda yapılan ilerleme ve hazırlık çalışmalarında kontrol sondajları yapılmamaktadır. Ocak genelinde tahkimat bağlarının fırça, kama ve takozla irtibatlandırılması ve çintilerin yan ve üstlerden galeri cidarına sıkılanması hususunda eksikler bulunmaktadır. Yan baskılar sonucunda kesitin daraldığı ve düzenli olarak tamir tarama yapılması gereken bölümler mevcuttur. İşyerinde yangın tatbikatı yapılmış olup özellikle yeraltı ocağında yaşanabilecek bir acil durum hususunda ve genel meydana gelebilecek acil durumlar hususunda güvenlik tatbikatı yapılmamıştır. Yeraltı ocağında toplam altı adet bekleme barajı bulunmaktadır. Bu barajların arkasında kalan galerilerdeki gaz miktarının ölçümü için numune borusu bulunmamaktadır. Çalışanlara verilen çizmeler malzeme düşmesi ve darbeye karşı burun koruyucu özellikte değildir. Yeraltı ocağında martopikör ile çalışan çalışanların maruz kaldığı titreşimin boyutları ve buna özgü sağlık muayeneleri ile ilgili herhangi bir kayıt görülememiştir.’’

Peki, bu eksiklerin giderilmesi için ne yapılmış acaba ?

Yoksa, parası neyse veriyorlar diyerek dosyanın üzeri örtülmeye mi çalışılıyor.

Bunu nereden çıkardığımı soracak olursanız, canlı tanığı olduğum bir faciadan kısaca söz edip bitireceğim.

2009’da Bursa’nın Mustafakemalpaşa İlçesi’ne bağlı Bükköy’de meydana gelen maden faciasında, grizu patlaması sonucu 19 kişin yaşamını yitirmişti. O dönem, Yurtsever Cephe İşçi Birliği adına bölgeye gidip inceleme yapan ve ölen işçilerin aileleriyle görüşen heyette yer alıyordum. Zamanın Bursa Milletvekili olan Faruk Çelik, köy meydanında toplanan kalabalık içinde yaşamını, madencilerin yakınlarına, ‘’Kader, yapacak bir şey yok, devlet size 5 biner lira yardım için karar çıkarttı. Bu yardım hemen yapılacak, gerekirse de artırılacak’’ diyerek, meseleye ne kadar şaşı baktığını gizlemiyordu.

Bu yaklaşıma karşı çıkıp, ‘’kan pazarlığı yapamazsınız, bu insanlık suçudur’’ dediğimizde yanında olan dönemin Bursa Valisi Şahabettin Harput, jandarma komutanına ‘’kim bunlar’’ diye sordu. Durumdan vazife çıkartan komutan da ‘’kimliklerini kontrol edin’’ diye askere talimat verdi. Asker etrafımızı sardığında, ‘’Soru sormasaydık böyle mi davranacaktınız’’ diye karşı çıkıp kimlik göstermeyince, köylüler bize sahip çıktı.

Öyle ya, ‘’parası neyse veriyorlardı’’, soru sormanın yeri ve zamanı mıydı.

O köyde yaşam sonra nasıl mı devam etti. Bildiğiniz gibi…

Sorumlular, yerel mahkemede, ‘’taksirle ölüme sebep olmak’’ suçundan 5-6 yıl arasında değişen hapis cezaları aldı. Yargıtay 12. Ceza Dairesi bu kararı Kasım 2013’te oybirliğiyle bozdu. Ve, sorumluların  “olası kastla ölüme sebebiyet vermekten” ceza almaları gerektiğine vurgu yaptı.

Yani, bazen sadece ‘’parası neyse veririz’’ yaklaşımı yeterli olmayabiliyor. Bu tür iş cinayetlerinden öyle kolayca kurtulmak mümkün olmayabiliyor.