ÖZDEŞLERİMİZ

Tuncer Altunbulak

Sinemaya gidenlerin çoğunluğu izledikleri filmin karakterleriyle özdeşlik kurarlar. Bir iki saatliğine de olsa  o karakterin rolünü yaşarlar.

Bir dönem yani sinemaya gittiğim zaman Yılmaz Güney’in rolüne bürünürdüm. Elbette ki kötü adam rollerini oynayan Erol Taş’ın rolüne ya da Behçet Najar’ın rolüne girenlerde olur.

Milyonlarca kadın Türkan Şoray’ın rolüne bürünmüştür. İnsanlar tek tüze değil her karakterde insan var  toplumda bu insanlardan oluşuyor. Aynı denklemi okuduğumuz romanlar ve öyküler üzerine kurabiliriz.

Bu anlamda doğal olarak benim favorim Dostoyevskidir. Yazarın suç ve ceza isimli eserin deki baş karakteri Raskalnikofla özdeşleştiririm kendimi , bu özdeşlik bana çok iyi gelir.

İşte sanatın ve edebiyatın insana böyle bir iyiliği vardır. Sanat iyileştirir bu yüzden deniyor, fiziksel rahatsızlıklarımızı bilimle iyileştirebiliriz ama ruhumuzun ilacı sanattır. Bu romanı ikinci kez okurken  kendimi Raskalnikofa suç ortağı yaptım ve kendimi onun gibi sorguladım.

Romanda ismi geçen o tefeci kadını öldürür müydüm? Bilmiyorum, bu o anlardaki ruh durumuma bağlı belki öldürmezdim belki de öldürürdüm. Ben gerçek yüzümü bu sorgulamada ortaya çıkardım  Raskalnıkof hastalık hastası biri, bende öyleyim. Karakter olarak birbirimize çok benziyoruz zaten bu yüzden onunla kendimi özdeşleştiriyorum.

İzlediği filmle ve okuduğu romanla özdeşlik kurmayan bir tane insan bile yoktur. Bu yüzden hayatımızı değiştirir romanlar, öyküler ve hikayeler. Bu yüzden çocuklarımıza uyumadan önce hikaye anlatıyoruz.

Tom amcanın isimli bir öykü kitabı vardır. Bu öykü dünyanın en güzel öyküsüdür, bütün çocukların okuması gerekir. Kölelik karşıtı bir eserdir. Biraz zekası ve vicdanı olan her insan bu öyküyü okuduktan sonra değişir, insanlaşır.

Şimdi bir sokak ressamının öyküsünü anlatmaya çalışacağım. Aliyle özdeşlik kurabilecek okurlarımın  olduğunu biliyorum. ‘’Ali resimlerini kahvelerde yapıyor, Kahvenin sakin bir köşesine oturur, çalışır.

Çok iyi kitaplar okumuş, en çok beğendiği ressam Van Gogh, benimde bir iki resmimi yaptı. Devlet bu tür insanları bulup bunlara fırsat vermesi lazım. Böyle yüzlerce yetenek sahipsizlikten sokaklarda harap olup yitiyor, bu sanata önem vermediğimizdendir. Onunla bir kış günü tanışmıştık. Bir kahvede çay içiyorduk sık sık ayaklarına bakıyordu, ne var ayaklarında dedim. Güldü ayaklarına baktım, aman Allah’ım bir çift eski ayakkabı. Ayakları su içinde, ayakkabılarımı çaldılar dedi. Yahu kim çalar senin ayakkabılarını dedim.

Geceyi bir parkta geçirmiş uyuyunca birileri gelmiş ayakkabılarını çıkarmış. Sanat çok önemlidir. Bir eserde okuduğumuz aforizmalı bir söz, müzikte dinlediğimiz gizemli bir melodi, sokaktaki adamın anlattığı erotik bir öykü duygularımızı hemen etkiler ve bu konularla ilgili kurgular kurarız. Hemen romancı Flaubert’in bir kadın kahramanı Emma okuduğu geore sandın eserlerinden çok etkilenir.

Romandaki aşk sahnelerini kendi hastalıklı arzularıyla birleştirir ve doktor olan eşini aldatır.        Cinsel dürtülerimiz hiç abartısız en temel dürtülerimizdir. Bu konudaki bilgisizliğimiz hayatımızı alt üst eder. Ülkemizdeki eş öldürmeleri, ayrılmalar, suçlamalar cinsel bilgisizliğimizdendir. Bu konuyla ilgili doktorlarımız var. Gidip bilgi almalıyız, kabullenmediğimiz, kör noktalarımızdan biride bu konudur.

Bu konuda yeterince bilgi ve tecrübe sahibi olmadıkça asla mutlu olamayız. İnsan muhteşem bir varlık istese bu işi de aşar. Yeter ki istesin hiçbir şey imkansız değil. Yaşamdan keyif almak istiyorsanız, cinsellik konusunu önemseyin. Konuyla ilgili kitaplar okuyun, doktorlara gidin. Eski insanların, bilgisiz insanların boş anlamsız, sözlerine kanmayın.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.