OKEYCİ

Tuncer Altunbulak

Bir okurum yazdıklarınızla ayni kişi misiniz diye sormuş. Bana çok ilginç geldi. Sonra sevindim. Çünkü okurumun beni dikkatli okumuş olduğuna inandım. İnsanın özü sözü bir olmalı. Bu durum herkeste olmuyor. Bende de biraz böyle çünkü benim bilinçaltım gibi bir belam var ve bu bela beni baskılıyor. Evet yazdıklarım benden daha çok bilinç altımın halleridir. Hani Yunus Emre bir ben var benden içeri diyor ya bu duruma benzer bir durumda yıllar önce olmuştu. Ruhsal hastalığımın en yakıcı olduğu dönemdi.  Sıkıntılarımı biraz olsun hafifleteyim diye kahvede okey oynuyordum. Ama hep yeniliyordum. On yıl bir insan hep yenilir mi? İşte ben yenildim. Bir gün çok sevdiğim biri bu adam hem toprağım hem de edebiyattan yoldaşımdır. Oda benim gibi Rus edebiyatıyla ilgileniyor ve Dostoyevski’ye büyük bir sevgisi vardır. Bir gün senin ile çok önemli bir konuyu konuşmak istiyorum dedi, olur dedim. Yahu Tuncer abi biz seni zeki biri sanırız yaptığın bazı şeyler bizi şaşırtıyor. Neymiş o işler dedim. Okey dedi. Okeyle bu söylediğinin ne ilgisi var dedim. Çok ilgisi var dedi. Sen on yıldır oynuyorsun her günde yeniliyorsun hani bir defa yensen ama yok bunun bir sebebi olmalı, belki vardır dedim. İşte o nedir, onu çok merak ettim ve buldum. Nedir dedim. Sen oyun oynarken masadasın ama asıl zekan ruhun başka başka yerlerde görüyorum. Bazen bitiyorsun ama bitmiyorsun. Tabi ki bu durumu bende biliyordum ama buna engel olamıyordum oyun oynamamın sebebi sıkıntılarımdan biraz olsun kurtulmak ve rahat bir nefes almak. Tamamen olmasa da kısmen rahatlıyordum. Ha çay paralarına gelince oyun oynadığım arkadaşlarım veriyordular. Bir kısmını da sevgili dostum kahveci Oktay Aydın almıyordu. Sevgili dostum Oktay bir yıla yakın oluyor, hakkın rahmetine kavuştu. Işıklar içinde yatsın. O benim hayatımdaki en değerli dostumdu. Onu çok özledim. Ha okeye dönersek bu hastalığım dönemin de öğrendim bir sıkıntıyı bir derdi ondan daha etkili bir sorunla dertle alt edebiliriz. Bu konuda çok önemli bir örnek de biliyorum. Dostoyevski yazar edebiyat tarihine kumarbaz olarak geçer. Kendisi de bu konuya özgü kumarbaz isimli birde roman yazmıştır. Yazar ağır geçen paranoya depresyonlarını kumar oynayarak aşmaya çalışıyordu ve bütün kazancını kumara vermişti. Kumarbaz isimli kitabını okuyanlar bunun böyle olduğunu göreceklerdir. Edebiyat tarihinde yüzlerce insan hastalıklarından kurtulmak için yazmaya yönelmiştir. Büyük yazarların çoğu bu gerçeklikten çıkmıştır. Bu yazarlardan biride Tolstoy’dur. Nietzsche, Hölderlin ressamlardan Van Gogh bizler bu hayatı kendimiz seçmiyoruz. Çoğumuzu bu hale yaşadığımız hayatlar getiriyor. Bilenler bilir Mevlana’nın anlattığı kamış öyküsü vardır. İnsanlar neyi kamıştan yapmışlar. Yerinden kesilen kamış buna çok içerler derki çıkardığım ses deki ıstırap insanlara olan isyanımdır. Ben bu okey oyun meselesini doktoruma da anlatmıştım. İnsan zorda kalınca kendini iyi edebilecek şeyler düşünüyor. Düşünce böyle bir şey araba kullanan adam arabası bir çukura düştüğü zaman onu oradan nasıl çıkarırım diye düşünmeye başlıyor. Hem hasta olup hem yaşamak istiyorsanız çok zeki olacaksınız. Bir de bir psikologdan yardım alacaksınız başkada bir yolunuz yok. Bu konuda en iyi dil beden dilidir cahillik, şiddet mandallık, magandalık, eğitimsizliğin eserleridir. Bilinçaltı karanlık bir oda gibidir. İnsan isterse iradesine sahip olabilir. Kendini ikna edebilir. Herkese sabır, merhamet, doğruluk, sadakat, tevazu, cömertlik diliyorum.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.