ÖĞRETMENSİZ EĞİTİM OLMAZ

 

                2016-2017 Eğitim-Öğretim yılında eğitim tamamıyla çöktü. Eğitimin en önemli unsuru olan öğretmenler mutsuz, korku içinde ve motivasyonsuz durumdadır. Milli Eğitim Bakanlığı muhalif öğretmenleri tasfiye etmeye başlamıştır. Hiçbir adli, idari soruşturma yapılmadan, somut bilgi, belgeler olmadan, suçun şahsiliği ilkesi gözetilmeden, öğretmenler ihraç edildi ya da açığa alındı. Öğretmenlerin bir kısmı Fetö/PYD’den bir kısmı ise, sendikal zeminde yürüttüğü faaliyetlerden dolayı, toplu kıyıma uğramışladır. Bu şartlarda eğitim olmaz. Bu hukuksuzluğu gerçekleştirip, şimdi de bakanlık nezdinde, araştırma komisyonları kuran, milli eğitim yetkilileri ne yaptığını biliyor mu acaba? Ya da Tunceli’de ki öğretmenlerin neredeyse tamamını açığa alıp, sonra göreve iade işlemi gerçekleşiyor. Valla tam bir akıl tutulması yaşanıyor. 

                Öyle bir zamandayız ki kimse ne yaşanılan anda, ne de yarın başına neler geleceğini bilmiyor. Düşünün hem toplumsal anlamda hukuksal metinleri, hem de toplumun kendi oluşturduğu değerler bitmiş durumda. Toplumu yönetenlerin bütün hukuksal yasaları ortadan kaldırdığı görülüyor. Bu hukuksuz ortamda yaşayan bireyler baskı, acı ve itibar kaybı yaşıyorlar. Kimsenin başına neler gelebileceğinin garantisi yok. Bence Türkiye’de ki her birey bu şartlarda bir avukata vekâlet vermeli. Yaşadığımız Türkiye’de ki durum 12 Eylül’den beter. Her an her şey olabilir. Herkes, her şeyden tedirgin. Güvencesiz ve belirsizlikler, insanları korkutuyor. Yönetenler kitleleri bu psikolojik duruma sokmuştur. Eğitim alanında daha üzücü durumlarda yaşanıyor. Örneğin, yandaş sendikanın Kocaeli Şube Başkanı sıkı yönetim komutanı gibi terörle ilgili şu kadar kişi ihraç edildi, şu kadarı da açığa alındı, gibi açıklamada bulunuyor. Bir sendika yöneticisi farklı görüşlerde de olsalar bu ihraç ve açığa alınan eğitim emekçilerinin hukuksal durumları ve toplumsal durumlarıyla hiç mi ilgilenmez? İlgilenmeyi bırakın haksız, hukuksuz ve vicdansız bir şekilde yürütülen psikolojik linç kampanyasına katılıyor. Fakat unutuyor ki, her baskı dönemi biter. Darbeciler ve baskı uygulayanlar lanetle anılırlar. Bizim eğitim alanındaki herkese önerimiz hukuk herkese gereklidir. Bir birey hukuksuzluğa uğradığında, o toplumun toplumsal vicdanı yaralanır. Bu derece hassas bir terazidir hukuk.

Peki neden muhalif öğretmenlere böyle bir linç kampanyası yürütülüyor. AKP Hükümetinin zayıfladığını ve eridiğini hepimiz görüyoruz. Hem fikren, hem örgütlülük, hem ulusal ve uluslararası zeminde artık var olma şansları kalmamıştır.  Türkiye Ortadoğu’da süren büyük bir savaşa dahil olmuştur. Burası tam bir bataklıktır. Büyük bir ekonomik kriz yaşıyoruz.  Ve hükümetin Türkiye’de yaşanan sorunlara çözüm getirme durumu ortadan kalkmıştır. Yapabildiği tek şey muhalif olan herkesin sesini kesip içeriye atması ya da işten ihraç edip açığa almalarla muhalifleri terbiye etmeye çalışan bir hükümet var. Türkiye açık hava toplama kampı olmuştur. Bu şartlarda Eğitim-Sen gibi muhalif bir sendikaya bir algı operasyonu yaparak saldırılması gayet normaldir. Fakat Eğitim-Sen fiili meşru mücadelenin içerisinden geliyor. Sendikal mücadele içerisinde büyük bir birikime ve direngen kadrolara sahiptir. Eğitim-Sen kendisine dönük yapılan bu tür haksız uygulamalarda, doğrudan eyleme geçen bir sendikadır. İçinde bulunduğu şartları değiştirmek için bu güç bir ara elemana devretmeden, toplu olarak harekete geçmek anlamına gelir. Frederick Douglass’ın dediği gibi “Hak aranmazsa güç ödün vermez” Malcom X bunu şöyle açıklıyordu, “Daha büyük bir güç karşısına dikilmedikçe, güç hiçbir zaman geri adım atmaz. Eğitim-Sen doğrudan izlediği bağımsız eylem hattıyla, güç dinamiklerini, doğrudan,  örgütlü gücüyle kendisi değiştirmek istemiştir. Eğitim-Sen’de örgütlü böyle bir irade mevcuttur. Bu şartlarda Eğitim-Sen toplumsal mücadele anlamında fitili ateşleyecektir.