Mustafa için tek yapacağım dimdik ayakta durabilmek

04 Ağustos 2020’de hayatını kaybeden Gebze emek hareketinin işçi liderlerinden; TKP Gebze İlçe eski Başkanı, KBB ve Milletvekili adayı Mustafa Tozkoparan’ı eşi Kader Tozkoparan ile konuştuk: “Mustafa için yapacağım tek şey var. Dimdik ayakta durabilmek.”

 

Türkiye’de vahşi kapitalizmin “egemen” olduğu her süreç emekçinin sermaye karşısında daha fazla ezildiği veya ezilmeye çalışıldığı, buna karşın emek hareketinin kendi liderlerini çıkarttığı ve direndiği süreçler olmuştur. Liderler dönemin koşullarına göre ama üniversitelerden, ama fabrika tezgâhlarından çıkar.

BU YOLDA DÖN…MEYENLER DE OLDU!

Mustafa Tozkoparan, 12 Eylül 1980 askeri darbesini 16 yaşında görüp yaşayan bir 1978 kuşağı olarak o duruşunu 1980 askeri darbesi sonrası da korudu. 1982’de Muğla’da bir termik santralde kaynak ustası olarak başladığı işçilik hayatını 2015’te Gebze’de emekliye ayrılarak tamamladı. Ama mücadeleden emekli olmayan bir işçi lideri olarak gerek Gebze gerekse ülkemiz emek hareketine adını altın harflerle yazdıran bir lider oldu.

SARKUYSAN VE BMİS’TE YAŞIYOR

Aktif siyasette tercihini Türkiye Komünist Partisi’nden yana kullanan ve partisinde de önemli görevler üstlenen Tozkoparan’ı beyin kanaması sonrası, 04 Ağustos 2020’de kaybettik. Ölümünün ardından Sarkuysan’daki işyeri temsilciliğine asılan çerçeveli fotoğrafı ile fabrikasında, BMİS Gebze 1 No’lu Şube’de adının verildiği toplantı salonu ile üyesi olduğu sendikasında da yaşamayı sürdürecek.

HAYAT ARKADAŞINDA YAŞIYOR

 

Ama onu hayatı boyunca yaşatacak biri daha var ki öğretmen eşi Kader Tozkoparan. Vefatından sonra çok sayıda kişinin anılarını anlattığı Mustafa Tozkoparan’ı 23 yıllık hayat arkadaşı, çocuklarının annesi Kader Tozkoparan ile konuştuk:

EŞSİZ BİR EŞ İYİ BİR BABA

  • Eşiniz Mustafa Tozkoparan ile anılarını anlatan kişiler Tozkoparan’ı tanıdıktan sonra çok şey öğrendiklerini, duruşlarının değiştiğini söylüyor. Bu anlamda eşi olmanızdan sebep onun size, sizin ona ne öğretileri oldu?

 

  • 23 yılı aşkın birlikteliğimiz süresince öğretmemiş olması mümkün mü? Anlatsam, gazetenizin tüm sayfalarını ayırmanız gerekebilir. Mustafa her şeyden önce eşsiz bir eş, mükemmel bir yoldaş, iyi bir babaydı aynı zamanda.

HER İNSAN DÖNÜŞTÜRÜLEBİLİR

Mustafa, her insanın dönüştürülebileceğini öğretti mesela. İdealimizde bir insan tipolojisi vardır: İlerici, hakkını savunan, doğruluktan dürüstlükten yana olan, her insanın eşit koşullarda yaşaması için mücadele eden insan. Hangi çevreden, hangi anlayıştan gelirse gelsin her insanın bir gün bu vasıflara sahip olabileceğini öğretti.

ASLA VAZ GEÇMEZDİ

Örgütleme yeteneği çok güçlüydü. Hani bazen umudunuzu kaybeder, ‘Hiçbir şey olmaz bu ülkede’ dersiniz ya. İşte o an karşınıza dikilir, umudunu hiç kaybetmez ve asla vaz geçmezdi.

EN BÜYÜK SERVETİ

DOSTLARI YOLDAŞLARI

Bir de insanın servetinin dostları ve yoldaşları olduğunu öğretti bana. Dostları, arkadaşları, yoldaşları, kardeşleri hiç yalnız bırakmadılar beni. Hiç tanımadığım insanlar vefatının ardından arayıp, ‘Abla bir ihtiyacın olursa mutlaka haber ver. Sen abimizin emanetisin’ diyor. İnanın en büyük servet bu benim için.

 

Bir de maddi hiçbir şeyin önemi olmadığını öğretti bana. Eli çok açıktı. Bazen bu konuda tartıştığımız da olurdu. Ama şimdi anlıyorum ki inanın bir servet bırakmış bana ve çocuklarımıza.

 

  • Eşinize dair gerçekleştirmek istediğiniz bir şey var mı?

 

  • Mutlaka vardır. 23 yıl, dile kolay. Çeyrek asır neredeyse. Her insanın öğrenmeye açık olması gerekir yoksa ne birliktelikler bu kadar uzun sürer ne de dünya değişir. Keşke burada olsaydı da kendisi anlatsaydı.

BİR NESİL HEBA OLACAK

FARKINDA DEĞİLİZ

 

  • Eşime, kendime ve çocuklarıma dair yapabileceğim şeyler bu sistemde sınırlı olsa da bulunduğum her noktada haksızlığa karşı duracağım. Ayrıca mesleğim gereği çocuklar, gençler odak noktam olmuştur hep. Hele bu dönemde bir salgın hastalık tüm dünyayı kasıp kavuruyor, bizler öğrencilerimizin gözlerine hasret kaldık. Her yer açıkken okulların kapatılmasını kabullenemiyorum. Gerekli önlemler alınıp eğitim öğretime devam edilmeli. İlk hedefimiz o olmalı yoksa bir nesil daha heba olacak, farkında değiliz. Çocuklar o kadar saf o kadar temiz ki; onların hayallerini, ideallerini gerçekleştirecekleri bir ülke yaratmak mümkün.

 

Mustafa da, ben de hiç ayırmadık diğer çocukları, kendi çocuklarımızdan. Onlar için istediğimiz tek şey hiç tökezlemeden ayakları üzerinde durabilmeleri. Onurlu birer insan olmaları.  Mustafa için yapacağım tek şey var. Dimdik ayakta durabilmek.

 

BABAM, ÖĞRETMEN MAAŞI

İLE DÖRT ÇOCUK OKUTTU

 

  • Mustafa Tozkoparan mı olacak, Kader Tozkoparan olarak mı kalacaksınız?

 

  • Ben Kader Tozkoparan’ım. Mustafa’yı tanımadan önce de belli bir yaşam felsefem vardı elbet. Babam TÖB-DER geleneğinden gelen bir öğretmendi. Dört çocuğu bir öğretmen maaşı ile okutmaya çalışan bir adam. Yetmediği için öğretmenlik yanında kahvede çaycılık, köftecilik, kırtasiyecilik yapan, bu arada TKP hayranı bir adam. ‘TKP’nin katıldığı seçimlerde artık gözüm arkada gitmeyeceğim, oyumu TKP’ye vereceğim’ diyordu.

 

İLK ROMANLARDAKİ İŞÇİ

LİDERLERİNE BENZETTİM

 

  • Cumhuriyet Gazetesi’ndeki köşe yazarlarının köşe yazılarını okuyarak büyüdük. 1990’larda Gazi Üniversitesi gibi bir üniversitede okudum. Orada da, öğrencilik yıllarımda da bir siyasi geçmişim oldu elbet. Sonra tanıştım Mustafa ile. Onu ilk gördüğümde romanlardaki işçi önderlerine benzetmiştim. Güzel sohbeti, inancı, hiç yorulmaması etkilemişti beni.  

BİZ DE EMEKÇİ KADINLAR

İÇİN MÜCADELE EDECEĞİZ

 

  • Sonra bir dönem çocuklarla ilgilenmek zorunda kalınca koptum her şeyden. Kadın her yerde olduğu gibi Gebze’de de evi çekip çevirir. Ev işleri, çocuk bakımı, ekonomiye destek için dışarıda çalışmak zorunda. Yıllar sonra dönüp baktığımda çok şeyi kaçırdığımı fark etmiştim. Evet, yetiştirilme tarzımız, bizim hayatımızı istesek de değiştiremiyor. Sanırım önce buradan başlamalıyız. Kadınların yükünü azaltarak, yetiştirildiğimiz bu anlayıştan sıyrılabilmeliyiz. Mustafa’nın mücadelesi işçi sınıfı mücadelesi idi. Biz de emekçi sınıf içindeki kadınlar olarak daha iyi bir gelecek için mücadele edeceğiz.

 

ÖNCE BABAMDAN SONRA EŞİMDEN: Mustafa Tozkoparan yaşamı boyunca üyesi olduğu TKP’ye de insan örgütlemek için çok uğraştı. Ama devlet memuru olmasından sebep parti üyeliği yasaklı eşine TKP’yi sevdirmek için çok uğraşmamış: “TKP’yi babamdan ötürü tanıyordum az çok. Ama Mustafa ile daha fazla tanımış oldum.”

 

 

KIZLAR, BABALARINA BENZEYENLE EVLENİR: Türkiye Komünist Partili bir babanın kızı olan Kader Tozkoparan, “Bu arada şunu da söylemeden geçemeyeceğim. ‘Kızlar genelde babalarına benzeyen kişilerle evlenir’ tezi benim için tam da öyle. O kadar benziyorlar ki akıl alır gibi değil” diye konuştu.

 

**

Mustafa Tozkoparan kimdir?

 

1964 yılında Mersin'de doğdu. İlk ve ortaokulu Tarsus'ta tamamladıktan sonra 1982 yılında işçilik hayatına başladı. Muğla'daki bir termik santralde kaynak ustası olarak 16 yıl çalıştı. 1998'de Gebze'ye taşındı ve Sarkuysan’da döküm işçisi olarak işe başladı. 2015 yılında bu fabrikadan emekli oldu. Sendikal faaliyetlerde aktif olarak yer alan Tozkoparan, çalıştığı fabrikada örgütlü Birleşik Metal - İş Sendikası'nın iş yeri temsilcisi oldu.

Türkiye Komünist Partisi’nin çeşitli dönemler Gebze İlçe Başkanlığı görevini yürüttü.

TKP’nin giremediği 24 Haziran 2018 seçimlerinde TKP destekli, “Bu Düzen Değişmeli” Platformu’ndan Kocaeli Bağımsız Milletvekili adayı,

2019 yerel seçimlerinde TKP’den Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkan adayı oldu.

Öğretmen Kader Tozkoparan ile evli olan Mustafa Tozkoparan, iki kız çocuğu babasıydı.

 

**

ANILAR…

 

Eğer ölmezsek yiyecekler

insanlara yetmezmiş…

 

 

Bir gün küçük kızım Ekin Su’yu uyutmaya çalışıyordum, uyumuyor ve sürekli ağlıyordu. ‘Kızım neden ağlıyorsun?’ diye sordum. ‘Ölmekten korkuyor, ölmek istemiyorum. Ya bana, sana, babama bir şey olurda ölürsek’ dedi. ‘Git biraz babanla otur, belki uykun gelir’ dedim. 10 dakika sonra rahatlamış bir şekilde geldi. ‘Ne oldu?’ dedim:

 

‘Babam ölümün olması gerektiğini anlattı bana. Dinazorlar şimdi olsaydı, dünya yaşanılmaz olurdu. Eğer ölmezsek insan sayısı çok olacağı için dünyadaki yiyecekler insanlara yetmezmiş.’

 

O an onun gerçekten herkesin hayatına fark etmeden dokunduğunu daha iyi gözlemledim. Hiç zorlanmadan, doğası gereği 7’den 70’e herkesin hayatına bir şekilde dokunmuştur Mustafa.

 

**

 

ANILAR…

 

Koş öğretmen koş

Parti Taksim’e çıkıyor

 

“Son olarak partisine inancını söylemeden geçemeyeceğim. Kalp rahatsızlığı çıktıktan sonra 1 Mayıslar’a gidemedi bir iki yıl. Sanırım 2015 yılı 1 Mayıs’ı idi. Saat 13.00 gibi, ‘Hiç ses seda yok’ dedim.  ‘Bekle, her an her şey olabilir’ dedi. Bilgisayarın başında oturuyordu. ‘Koş öğretmen koş parti Taksim’e çıkıyor ben sana dedim. Her şey olabilir.’ Onun o anki mutluluğunu hiç unutmam.”

 

--

İKİ Z KUŞAĞI ANNESİYİM. YETİŞTİĞİM GİBİ YETİŞTİRMİYORUM

Boyun eğecek gibi

görünmüyorlar

 

  • Z kuşağına dair düşünceniz nedir?

 

 

 

  • Z kuşağı iki kız çocuk annesiyim ayrıca. Onlara ayak uydurmak çok zor. Biz bile çok gerilerinde kalıyoruz. Kadına yönelik şiddetin arttığı, kadın emeğinin sömürüldüğü yaşam çok zor. Kızlarım içinde zor olacak, eminim. Ama bu Z kuşağı dediğimiz nesil sanırım bir şeyleri değiştirecek. Ben onlara güveniyorum
  •  
  • Siz nasıl yetiştiniz, kızlarınızı nasıl yetiştiriyorsunuz?-
  •  
  • Kadın olmak her yerde olduğu gibi Gebze’de de zor. Kültür, sanat, spor kavramları çok uzağımızda kaldı bizim. Bir işçi eşiyim ben. Maddi olarak çok rahat koşullarda yaşamadığımız aşikâr. Hem olanak, hem zaman, hem de maddi açıdan çok zor bu tür insani ihtiyaçlara zaman ayırmak. Ama elimizden geldiğince sendikaların düzenlediği sanatsal etkinlikleri takip etmeye çalıştık.  

Z KUŞAĞINI YETİŞTİĞİMİZ

GİBİ YETİŞTİRMEDİK

  • İstanbul, Kartal’da yetiştik. Orada bile gençken dışarıda top oynadığımızda perde arkalarından gözetlenir, ayıplanırdık. Giydiğin kıyafet, dolaştığın arkadaş, her şey, herkes tarafından kontrol altına alınıyor. Evet, Gebze bir nebze daha tutucu ama işte dedim yaa, çok da takmıyorsun, zaten öyle yetişmişsin. Fakat Z kuşağını öyle yetiştirmedik, onlar boyun eğecek gibi görünmüyorlar.

 

 

**

Slogan atmak yetmemiş ki

hala çok gerilerdeyiz

​​​​​​​

  • Devrimci mücadele içinde yer alanları, Deniz Gezmiş ve emsallerini ölüm yıldönümlerinde anmak, kimi yerlerde sloganını atmak yeterli mi?

 

  • Deniz Gezmiş ve arkadaşları bu ülkenin unutulmaz değerleri, elbette onları anmak ve yad etmek gerek. Onlar bu ülkenin bağımsızlığı için mücadele etti. Ve asla düşünceleri, idealleri yok olmadı. Ölüm yıldönümlerinde anmak, sadece sloganlarını atmak tabi ki yetersiz. Yıllardır slogan attık biz ama yetmemiş ki hala çok gerilerdeyiz. Bence o insanların hayata bakışlarını kendi hayatımıza geçirebildiğimizde ve onu geliştirebildiğimizde sloganın ötesinde bir şeyler yapmış oluruz.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

YAŞAM Haberleri