MÜDÜRÜMÜN CANI SAĞOLSUN!

İsmail Kadı

 

Yeni giysilerim, ayakkabılarım olmasa da okulların açıldığı ilk günlerde sevinir­dim. İçim içime sığmazdı. Coşku doluy­dum ama, sınıflardaki sıralara oturuş biçi­mimiz coşkularımı elimden alırdı. Baba­ma kızardım. Bana diğer çocukların cicili bicili çantalarından, giysilerinden, defter­lerinden, kalemlerinden alamadığı için, çok kızardım babama...

Okul müdürümüz Muzaffer Ersoy iyi adamdı belki... Öğrencilerin bazıları se­verdi kendisini. Ben hiç sevmedim, seve­medim müdürümü... Her sabah konuşur­du. Asar, keserdi. Bağırırdı. Anlayamadı­ğım şeyler söylerdi. Bir gün olsun -bir sa­bah- bir defa bile bizleri sevdiğini söyle­medi... Bizlere inandığını, güvendiğini yüzümüze haykırmadı. Korkuların doğur­duğu sevgilere inanmadığımdan, müdürümü hiç sevmedim.

Müdürümüz okul törenleri öncesi biz­leri askeri içtimalardan geçirdikten sonra pantolonu, ceketi yamalı, ayakları lastik ayakkabılı öğrencileri ayırır, bizlere; yani yoksullar sınıfının piyadelerine törenleri uzaktan bile de olsa seyretme izni ver­mezdi. Okuldaşlarımı bilmem ya... Ben duygularımı içime ata ata, burnumu çeke çeke, söve söve ağlardım. Hem de söv­melerimi nereye yönelteceğimi bileme­den ağlardım...

Sınıf öğretmenimiz pır pır Osman ben dâhil dokuz arkadaşımızın bir hafta izinli olduğunu söyledi. Müdürümüz öyle buyurmuş. Müdürümüz yamalı giysileri, las­tik ayakkabılardan dışarı fırlamış parmak­ları, saman yapraklı defterleri, yani yok­sul sınıfı piyadelerini okula denetime ge­lecek müfettişlerin görmesini isteme­miş... Canı sağolsun... Canı sağolsun dedik ya... Babam inanmadı olanlara. Bir araba dayak yedim. Müdürümü baba­ma şikâyet etmek olur mu? Yörük gele­neği!.. Büyüklere saygı... Babam bu say­gı yüzünden yoksul kalmış ama, bunu ba­bama anlatamazdım ki...

Bir Yörük beyinin devletle sorunu ola­maz. Ah babam Osmanlı seni soyup so­ğana çevirmedi mi? Adın bu yüzden eşkıyaya çıkmadı mı?

Milli mücadele yıllarında adına "Efe" dendi, emperyalist güçlere karşı savaştın, güzel işler yaptın ama... Olanlar bana ol­du. Bak çocuğum zorluklarla da olsa, sa­na yeni giysiler, deri ayakkabılar, cicili bi­cili defterler, kalemler aldım. Okulum uzak dedin... Okuluna araçla gidip ge­leceksin. Senin müdürün, benim müdü­rüme benzemiyor. Hiç olmazsa yoksullar piyade sınıfına ayrılmayacaksın... Öğret­menlerin donanımlı, çağdaş, demokrat, laik, Atatürk İlke ve Devrimleri’ ne bağ­lı... Cep telefonun bile var!..

Derslerine iyi çalış çocuğum... Başarılı ol... Dürüst ol... Örnek insan ol... Bir üniversite değil, iki üniversite bitir... Umudum sendedir çocuğum. Gözümün incisi gözüm üstündedir... İyi belle sen­den yana olanları... İyi belle sana düş­man olanları... Senin soyunun çocukları Yörük yaylalarından okullarına hala lastik ayakkabılarıyla koşmaktadırlar... Sen de deri ayakkabılarınla okuluna koş... Be­nim şapkamı öne eğdirme!..

Eyvallah...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.