Mal varlığı

 

 

Siyasilerin, ülkenin geleceğine yön verecek erki elinde tutanların mal varlığı her zaman tartışma konusu olmuştur. Ama, çoğunlukla da, ‘’zenginin malı, züğürdün çenesini yorar’’ sonucunun çıkartılması için yapılıyormuş gibi olur.

Şimdi yine bir seçim var, Cumhurbaşkanlığı seçimi. Yarından sonraki gün sandık başına gidecek olanlar, önlerine sunulan 3 adaydan birine oy verecek. Daha doğrusu o adaylardan birine oy vermeleri isteniyor.

Ama, oy verecek olanlar bilsin istedim, adaylardan Recep Tayip Erdoğan yoksulun derdinden anlayacak biçilmiş kaftan çünkü kendisi de yoksul. İşte mal varlığı…

Güneysu-Dumankaya Köyü 2 bin metrekare arsa (Maliyeti 10 bin TL),

Banka ve menkul değerler Banka hesaplarında 3.390.384 TL, 25.000 £, 199.867 $ 

Alacaklar 500.000 TL.

Nasıl, az değil mi ?

HDP adayı Selahattin Demirtaş’ın mal varlığı ise şöyle…

Diyarbakır’da 260 bin TL değerinde ev,

Diyarbakır’da 100 bin TL değerinde hukuk bürosu olarak kullandığı büro,

Parti çalışmalarında makam aracı olarak kullanılan iki (2) adet Audi marka otomobil,
Eşinin kullandığı Skoda marka otomobil.

Ve, uzlaşı adayı Prof. Ekmeleddin Ahmet İhsanoğlu’nun mal varlığı…

Kendine veya eşine ait, miras ve satın alma yoluyla İstanbul'da 9 daire,

2006 marka Opel Vectra otomobil,

Banka hesaplarında toplam 240 bin 427 lira ve 3 milyon 596 bin 304 dolar. İhsanoğlu, Yozgat'ta dedesinin konağına ait arsalar ve üzerindeki binaları da Bozok Üniversitesi’ne bağışlamış.

Recep Tayyip Erdoğan’ın malvarlığı, 2011 yılında YSK’ya sunulan listeden oluşuyor. Selahattin Demirtaş ve Ekmeleddin İhsanoğlu’nunki ise 2014 tarihli.

Bu noktada bile adalet ve eşitlik ilkesi çiğnenmiş durumda.

Yani, adayların bile eşit haklara sahip olmadığı bir seçimi, ‘meşru’ diye yutturmaya çalışıyorlar.

Bu seçim meşru değildir, o yüzden de, oy kullanmanın yanı sıra kullanmama da yurttaşlık hakkıdır.

Bu düşünceden hareketle diyorum ki, bize başkan değil yeni bir cumhuriyet gerek!

Adaylığı emperyalist merkezlere ve muhafazakar seçmene "Bizde de dindarlar var" mesajı vermenin ötesinde değer taşımayan bir adayı seçmemiz isteniyor.

Buna mahkum değiliz!
Hırsızlığa, rüşvete, zorbalığa ve gericiliğe onay vermemiz isteniyor. 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu, Gezi olaylarında yaşamını yitiren gençleri unutmadık.

Özgürlüklerimizin ve geleceğimizin elimizden alındığı, güvencesiz ve kölece koşullarda çalışmanın kural haline geldiği, laikliğin sözünün dahi edilmediği, bölgedeki savaşlardan ve katliamlardan beslenen bu gerici rejim Türkiye'ye yakışmıyor.
Bizden de, AKP ile mücadele değil, müzakere edenlere oy vermemiz isteniyor.
Ve biz bu düzenden de, onun başkan adaylarından da usandık.
Bu tercihlere boyun eğmek zorunda değiliz. Çünkü, Türkiye'nin aydınlık birikimi, yeni bir cumhuriyet kurmaya yeter.
Özcesi, bizler, insanca ve özgürce yaşayacağımız, eşit yurttaşlık sahibi olacağımız, laik, bağımsız ve sosyalist bir cumhuriyet istiyoruz.