Madenci olmanın dayanılmaz hafifliği

 

 

Dünya Madenciler Günü’nü geride bıraktık. 4 Aralık günü aklıma düşüverdi madenci olmanın dayanılmaz hafifliği ama biraz bekledim.

Yaygın ve yerel medyada kaç tane köşe yazısında madenci ve madencilerin yaşamı ele alınacaktı merakla bekledim.

Tabi ki, yine hüsran…

301 madencinin yaşamını yitirdiği Soma katliamı sonrasında günlerce gündemin ilk sırasında yer alan sorun, unutulmadı belki ama dünyada onlar adına anma yapılan günde pek de anımsanmadı.

Önce, neden 4 Aralık, ona bakalım…

İleri Haber Portalı’nda sevgili dostum Emre Gürcanlı da yazmıştı, emekli maden işçisi Recep Adıgüzel, Zonguldakspor'un facebook hesabından alıp İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin sayfasında paylaşmış.

O anlatıma göre, Roma İmparatorluğu zamanında babasının gazabından kaçan Santa Barbara'nın, 4 Aralık günü bir mağaraya sığındığı ve mağarada çalışmakta olan madencileri koruduğu söyleniyor. Bu nedenle madencilerin koruyucu azizesi olarak kabul ediliyor, daha doğrusu Roma Katolik Kilisesine göre "patlama ve ateşten kaynaklanan zararlardan koruyan ana aziz" olarak kayıt altına alınıyor.

Santa Barbara'nın İzmit'te yaşamış olması ve efsanenin geçtiği mekânların Anadolu olmasından dolayı 4 Aralık, önce Anadolu'da daha sonrada Avrupa ve tüm dünyada "Dünya Madenciler Günü" olarak kutlanılmaya başlanıyor.

Benim de, bu bilgiyi buraya almamın nedenlerinden biri Azize Santa Barbara’nın İzmit’te yaşamış olması ve çok uzun sayılmayan bir dönemden beri her yıl 4 Aralık’ta anma yapılıyor olmasıdır.

Dönelim madencilere…

Dedim ki, ‘’madenci olmanın dayanılmaz hafifliği’’ altında ezilmeden, anımsa ve anımsat, bu yolla da dağarcıklardaki bilgilerin tazelenmesine aracı ol. Çünkü, maden cinayetlerinde yaşamını yitirenlerin sayısı öyle az buz değil. Ülkemizde 2013 yılında 93 madenci, 2014 yılında 386 madenci ve 2015 yılında da (bugüne kadar) 63 madenci yaşamını yitirmiş...

Oysa, onların tek bir dileği var, ‘’ÖLMEYELİM’’ diyorlar.

Zonguldak’ta yeni yıla yerin yüzlerce metre altında giren maden işçileri, 2015’te iş cinayetlerinde yaşamını yitiren maden işçilerini anarken, 2016 yılında madende ölüm istemediklerini söylerken, buruk bir tavır içindeydi.

Maden işçileri, ‘Kazasız Belasız Nice Senelere’ yazılı yaş pastayı keserek birbirlerine ikram ederken bile, coşkudan ve umuttan uzak görüntüye sahipti.

İşçiler, “2015 yılını kazasız belasız bitirdik. 2015’te bütün maden şehitlerine Allah’tan rahmet diliyoruz. Bu yılbaşını burada hep beraber geçiriyoruz. Belki seneye burada olamayız” dedi.

Dilemek, ama o zorunlulukta yaşamak.

Yıllar önce, yanlış anımsamıyorsam 2010 yılının 23 Şubat’ında Balıkesir’in Dursunbey ilçesindeki kömür ocağında Grizu patlaması sonucu 13 işçi yaşamını yitirmişti. Oradaydık, dertlerini dinledik, önermelerde bulunduk.

İşveren hakkında dava açmaları gerektiğini söylediğimizde, ‘’Burada, başka çalışma alanı yok. Öleceğimizi de bilsek, ekmek parası için bu ocağa gireceğiz’’ diyen genç nüfusla karşılaştık. Mesele bu kadar basit.

Maden havzalarında ölenler "şehit" diye anılır, ama hepsi o kadar.

 

(Sürecek)