KURUMSALLAŞMALI MI, KURUMSALLAŞMAMALI MI?

Gülnur Çelik

Evet bu tekerleme gibi başlığı attım, cevaplarını arayacağız aşağıdaki satırlarda, umarım buluruz… Başlığımız Bülent  Ortaçgil’in o muhteşem; 'olmalı mı, olmamalı mı' şarkısına gönderme yapıyor. Hımm; ikisini bir arada düşünürsek ne çıkıyor; olmak ve olmamak meselesidir kurumsallaşma. 'Olmak ya da olmamak işte bütün mesele bu' demişti Hamlet. Evet işte bütün mesele bu! Haydi cevapları arayalım şimdi.

Firma sürekliliğini sağlamak için’ Kurumsallaşma şarttır’ diyebiliriz. Aile şirketlerinin yalnızca yüzde ikisi üçüncü kuşağa ulaşabiliyor. Kurumsallaşamayan diğer kuruluşlar ise; çeşitli sebeplerden yok oluyor.

Olmak ya da olmamak meselesini ikinci paragrafta çözdük bile, şimdi şu 'çeşitli sebepleri' biraz açalım;

 

Patron temelli şirketlerde; yöneticinin işleri çok iyi şekilde delege etmesi ve bunları yönetiyor, takip ediyor olması gerekmektedir.

Departman sayısı az olup, yöneticinin aksiyon alması gereken iş sayısı çok olduğundan yönetim ve takip konusunda eksiklikler oluşur. Yani aslında siz işleyişi sürdürürsünüz ama olayın dışına çıkıp büyük resme bakamazsınız. Neden? Tüm işleyişi kendi üzerinizde topladığınız için sorumluluklarınız artar. Kurumsallaşmanın önemi burada ortaya çıkar işte.

Bir kuruluşun devamlılığını sağlamak istiyorsanız siz büyük resmin başında olmalısınız ki, kuşaktan kuşağa aktarım devam etsin. Şirket içindeki çeşitlilik, görevler, motivasyon yemekleri, zam, prim ödemeleri gibi konuların düzenli bir işleyiş içerisinde olması sizi Kurumsal Firma yapmaz. Olması gereken şeklini şu şekilde açıklayabilirim size; 

 

Kurumsal bir firmada sistem, bireylere bağlı kalmadan kendi kendine devam eder. Yani müdürün yıllık izne ayrıldığı bir haftada işler arapsaçına dönmez. Ya da bir çalışanın hastalandığı gün, işlerin yetiştirilememesi gibi bir durum söz konusu olmaz. Herkesin işi bellidir ve sorun oluşturabilecek durumların her zaman alternatifi vardır. Önemli olan iştir ve görevdir.  İş sayısına göre eleman alınır, elemana göre iş yaratmaya çalışılmaz.

Kurumsallaştırma verim gücünü arttırır, belirsizlikleri ortadan kaldırır ve şeffaflığı sağlar.

Kanımca; Kurumsallaşma amaç değil araç olmalı. Tıpkı para gibi doğru ve gerekli yerde kullanılırsa müthiş sonuçlar elde edilebilir.

 

 Eh artık paranın araç olarak değil amaç olarak kullanımının yaygın olduğunu bir dönemdeyiz ama.. Siz öyle düşünmeyiniz…

Kurumsallaşmanın mikro ve makro faydalarından kısaca bahsetmek istiyorum.

Mikro ; Sürekliliğin  sağlanması, büyük ölçeklerin kolay yönetilebilir olması, büyümenin önünün açılması, nesiller arası geçişlerin sorunlarını azaltma, nitelikli insan kaynağı olması ve performansın artması, paydaşlar arası güven ve dayanışmanın artması

Makro; gelir adaleti, ulusal iş ahlakının yerleşmesi, verimlilik ve kalitenin artması, kalkınma ve refahın artması, Dünyadaki ulusal rekabet gücünün artması; işveren – işçi – müşteri - tedarikçi arasındaki iletişim ve huzurun artması.

Tabi bu da çok tartışılacak ve çok boyutlu bir mesele ama dilimizin döndüğünce kalemimizin yettiğince yazalım istedim bu netameli konuyu, şimdilik burada kesiyorum. Önümüzdeki hafta çok sevdiğim ve örnek aldığım bir iş insanı olan Bülent Teymur’un bana naklettiği sözlerle sesleneceğim size ve özel bir konu hakkında sohbet edeceğiz yine. Sevgiyle ve başarıyla kalın, ufkunuz hiç daralmasın…