KESK NEREDEN NEREYE (2)

Bugün geldiğimiz noktada KESK hala grevli, toplu sözleşmeli sendika hakkının yasallaşmasını savunuyor. Elbette bunun mücadele ile elde edileceğini biliyor. KESK, ekonomik sorunların, sosyal sorunların çözülebilmesi için, tüm iş kollarında serpilip, gelişen bir örgütlenme sürecinin yeniden ortaya çıkması gerektiğini biliyor. Bu süreçte, KESK’in tamamıyla yenilenmesi gerekiyor. Egemenler KESK’e dönük çok boyutlu baskılar uyguluyorlar. KESK üyeleri ihraçlar, açığa alınmalar, sürgünler yaşıyorlar. Elbette bu cezaların kaldırılmasını talep ediyoruz.

Siyaset yapma hakkının, genel bir demokratikleşme açısından gereklilik olarak görüyoruz, bu hakkın kazanılmasını istiyoruz. Fakat tüm bu temel, özgün talepler noktasında KESK adım atarken, bir taraftan Türkiye’de ki emekçilerin birliğini, hem onların çıkarları için, hem kendi çıkarları için gerekli görmekte. KESK, bu sorunların ve taleplerin gerçekleşmesinin Türkiye’de ki rejimin değişim ve dönüşüm süreci içerisine girmesiyle yakından ilgili olduğunu görüyoruz. Baskıcı, dayatmacı, anti-demokratik bir rejimin şekillendiği bir ülkede grev ve toplu sözleşme hakkının kazanılmasının zorluğunu biliyoruz. Bu hakkın kullanılması, örgütlenme hakkının kullanılmasına, Türkiye’nin demokratikleşmesiyle yakından ilgili olduğunu biliyoruz.

Türkiye şu anda baskıcı ve anti-demokratik bir rejim altında. Bu baskı yasaları ve anti-demokratik yasa uygulamaların değişmesi gerekiyor. Halkın yaşamındaki bu baskıcı müdahaleler bertaraf edilmeli. Bu yaşama hakkından basın hayatından, örgütlenme özgürlüğü gibi her konudaki baskıcı uygulamaların kaldırılması gerekiyor. Özgürlükçü ve demokratik bir toplumsal yaşam sürecinin inşa edilmesi gerekiyor. Bizim kazanımlarımızla ve kaybettiklerimizle genel demokrasi arasında “Etle tırnak” gibi diyalektik bir ilişki vardır.

Bir ülkede demokratik haklar ne kadar rahat ve geniş kullanılabiliyorsa, orada sorunlar da o oranda çözülüyor. Talepler de o oranda karşılanıyor. Ama şiddetin, baskının, keyfi uygulamaların hukuk dışı uygulamaların yoğunlaştığı yerde de temel hakları kullanabilmek olanaksız oluyor.

Bizler milyonlarca emekçinin bir ortak demokratik paydada bir araya gelebileceğini düşünüyoruz. Buna dair birçok toplumsal eylemlilik gerçekleşmiştir. Dolayısıyla var olan uygulamaların değişmesi, değişim ve dönüşüme uğrayabilmesi demokratik kitle örgütlerinin kararlı mücadelesine bağlıdır.

Sancılı bir süreç yaşamamıza rağmen, KESK genel demokrasi mücadelesiyle, emek mücadelesini fiili meşru bir şekilde birleştirerek, ülkenin geldiği durumu aşacak yeni bir örgütlülüğü çıkaracak güç, kararlılık ve birikime sahiptir. KESK yeniden başaracaktır.