Karne, tehlike ve kazanım !

 

Gezi parkı olayları sonrası örgütlenen Birleşik Haziran Hareketi, eğitimdeki yarıyıl dolayısıyla AKP’ye karne de verdi.

Haziran ayaklanması sırasında polisin attığı gaz fişeği sonucu yaşamını yitiren Berkin Elvan’ı anmak isteyen genç kuşaklara izin verilmezken, Birleşik Haziran Hareketi’nin açıkladığı Milli Eğitim’in karnesinde, AKP'ye bilimsellik, laiklik, demokrasi, eğitim, ekonomi, sağlık ve çevreden  sıfır notu verildi. AKP, diktatörlük, hırsızlık, katillik, cinsiyetçilik ve ayrımcılıktan beş tam puan aldı.

Öğretmenler de, AKP’nin en temel hak olan eğitim hakkını alınır satılır hale getirdiğine dikkat çekerek, karma eğitimin kaldırılmak istendiğini bir kez daha anımsatıyordu. Ve, onların da çağrısı, AKP'ye en büyük dersi vermek için boykot olmuştu.

Öğrenci velilerine gelince…

"Ben çocuğumu kindar ve dindar nesil olsun diye okula göndermiyorum’’ diyen veliler, devletin eğitim politikası olarak din dersi vermesinin kabul edilemez olduğuna işaret ediyordu.

Anlayacağınız, toplumun önemli bir bölümü, yarıyıl tatili öncesi verilen karneler üzerinden gönderme yaparak, AKP’nin eğitimde gericileştirme operasyonu olarak bilinen 4+4+4 sisteminin sıkıntıları ve doğuracağı sonuçlar üzerine tepkisini dillendiriyordu.

Bu arada, Birleşik Haziran Hareketi, 13 Şubat'ta da 1 günlük uyarı boykotu hazırlığını sürdürüyor.

Tehlikeye gelince…

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın 2015 yılının, Türkiye için güçlü ve dengeli bir büyüme döneminin başlangıç yılı olacağını söylemesi, başlı başına tehlike.

Başçı’nın söylediklerini şöyle okumak gerekir…

Bu büyümenin yapısal dönüşüm programından, bugüne kadar olduğu gibi çalışanlar, emekliler, yoksullar ve tüm emekçiler için daha fazla yoksullaşma ve kemer sıkma çıkacak.

Buna mı sevineceğiz ?

Tehlikenin farkında mısınız ?

Ve, nihayetinde kazanım…

Sözünü ettiğim, metal işçilerinin göreceli de olsa kazanımıdır.

Kazanım mı ?

Bu, oldukça göreceli bir kavram. Bana göre kazanım olan şeyler, başkalarına göre belki kayıptır. Ama, bu kadar farklı değerlendirmeler için yapacak fazla bir şey yoktur. Sözü edilen olayların birinci derecede muhatapları kazanım diyorsa kazanımdır.

Ben, metal sektöründeki göreceli kazanımdan söz ediyorum.

Sektörde örgütlü üç sendikadan biri olan Birleşik Metal-İş, Osmaniye, Hatay, Mersin, Konya, Kocaeli, Bursa, İzmir, Bilecik, İstanbul ve Gebze'deki 42 fabrikada çalışan 15 bin işçiyi ilgilendiren sürecin sonunda grev kararları aldı ve bir bölümünde uygulama başladı.

Ama, İzmit’teki Bekaert’in patronu MESS’ten koparak Birleşik Metal-İş’in esnek taleplerine evet ded ve anlaşmaya varılıp grev kararı uygulamaya konulmadı. Fabrikada, 29 Ocak Perşembe günü ‘’grev halayı’’ yerine ‘’toplu sözleşme halayı’’ çekildi.

Varılan anlaşmada, sözleşme süresinin işçi sendikasının istediği gibi yine iki yıllık olarak kalması, totalde saat ücretlerine yüzde 10 civarında artış getirilmiş olması ve benzer düzenlemeleri ‘’kazanım’’ demek için yetersiz sayanlar çıkabilir.

Ama, işvereni MESS’ten çıkarak sözleşme imzalamaya ikna etmek bile başlı başına kazanımdır. Bu, o işçilerin ve üye sendikalarının kararlılığını sonucudur.

Sızlanmak bir yana, bize de, ‘’bu daha başlangıç’’ demek düşüyor…