Şirin, bu süreci “Türkiye’yi bileşenlerine ayırma ve parçalama projesinin yeni bir aşaması” olarak değerlendirdiğini belirterek, sürecin milletin bütünlüğünü tehdit ettiğini savundu.
Başkan Şirin, terörist başının İmralı’daki heyete hitaben Kürtlerin Cumhuriyete "hukuk yolu ile katılımını" sürecin hedefi olarak açıklamasını eleştirdi. Bu talebin, siyasal iktidarca "makul ve müspet" görülmesinin kabul edilemez olduğunu ifade etti.
PARÇALANMA VURGUSU
Şirin, “Cumhuriyete hukuk yoluyla katılım” talebinin, Kürtlere ayrı bir hukuki statü kabulü anlamına geleceğini ileri sürdü. Bu hukuki statünün, doğu ve güneydoğu illerinde polis, jandarma, hâkim-savcı kadrolarının Kürtçe bilenlerden seçilmesi, eğitimin yanı sıra Kürtçenin ikinci ana dil kabul edilmesi gibi sonuçlar doğuracağını ve ülkeyi bir “Çekoslovakya” veya “Yugoslavya” gibi parçalanmaya sürükleyeceğini iddia etti.
Daha önce iktidarın "Terörsüz Türkiye’de hiçbir taviz verilmeyecek" dediğini hatırlatan Şirin, “hukuk yoluyla katılımın” ise yeni bir Anayasa ve Kürtlerin bu Anayasada ayrı bir topluluk olarak hukuki statüsü ile tanımlanması demek olduğunu belirtti.
Açıklamasının sonunda Şirin, “Bir teröristin iş birliği ile yapacağınız bir Anayasa ile bu ülkede ne barış olur ne de kardeşlik olur. Sadece kardeş kavgası olur. Sadece teröre teslimiyet olur.” dedi.
Yüce Türk milletine seslenerek, Kuvâ-yi Milliye ruhu ile birleşme ve Cumhuriyeti kirletme teşebbüsüne “dur” deme vaktinin geldiğini vurgulayan Şirin, “Türk Milleti Kimsesiz Değildir!” ifadesiyle sözlerini noktaladı.