İş cinayetleri fıtrat olamaz

Aktan Uslu

Fıtrat, İslam dininde bir kavram, özellikle tasavvufta önemli bir yer tutar. Bir şeyi başlangıcında yarmak, kazmak anlamına gelen ve “fatr” kökünden türemiş olan fıtrat kelimesi, “ilk yaratılış” manasına gelir. Yani, mutlak yokluğun yarılarak, içinden varlığın çıkmasıdır. (Kaynak: Vikipedi)

 

TDK açısından bakıldığı zaman bu kelimenin temel anlamı, 'yaratmak, yaradılış ve ilkat' şekilde karşılık buluyor. Fıtrat kelimesi genel olarak herhangi bir canlı ya da cansız unsurun yaratılmış olduğu özellikleri anlatan bir unsurdur.

**

Ama işveren, ama işçi, ama İSG uzmanı ihmalli iş kazalarının tamamına yakınının önlenebilir olmasından ötürü ölümlü olanları, iş cinayeti diye adlandırılmaktadır.

Bu tanımlama biçiminin sermayeyi veya sermaye çevrelerini rahatsız ediyor olması, konunun merkezine insanı koyduğumuzda hiçbir şey ifade etmez.

Ya da aynı zamanda Cumhurbaşkanı da olan sermaye bağımlısı iktidar partisi AKP’nin lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın tanımladığı gibi, “Bu işin fıtratında var” diye meseleyi İslami değerler üzerinden örtbasa yönelmesi de özünde bir iktidar partisi sorumsuzluğudur.

Yaralamalı ve ölümlü iş kazaları sorunu da, dönem farkı gözetmeksizin sorumluluk sahibi iktidar partisi sorumluluğudur. Bu sorumluluğun bilincinde olmayanların sığınağıdır, “Bu işin fıtratında var…”

Maksat ülkemiz kurumsalında bir İslam ülkesinde halkı yumuşak ve hassas yerinden ikna ile siyaset yapmak ve iktidarı muhafaza ise İslam’ın diğer değerleri niye göz ardı edilmektedir.

Örneğin kul hakkı gibi…

Haksızlık, adaletsizlik karşısında susanın dilsiz şeytan diye tanımlanması gibi..

Gibi gibi…

**

İş cinayetleri ve iş kazalarının basın ayağında zaman zaman tartışılan mevzulardan biri, iş kazası ve cinayeti zanlısı firmanın ve işvereninin ismi ve teşhiridir.

Bu konuda bugüne kadar bilinen bir yasaklama, kısıtlama yoktur.

İçeriğini çok okumadım. Ama başlı başına bir garabet olan ve henüz uygulamaya girmeyen Basın Yasası’nın öyle bir yasaklama, kısıtlama getirip getirmediğinden de çok oralı veya ilgili değilim.

Haber ve yorumlarımdan ötürü firma ve kişi ismi teşhirinden ötürü bu tespitim elbette hepsi için geçerli değil ama bazı muhatapların avukatları aracılığıyla gösterdikleri kimi yaklaşımlarından ötürü gerek kendilerinin, gerek avukatlarının insan olup olmadığından şüphelendiğim de olmuştur.

Yerin dibine batası imajlarının; insan hayatından önde geldiğine sergilediklerine tanık oldum.

**

Gebze Bölgesi’nde son iş cinayetinde hayatını kaybeden değerimiz, Başar Beşiroğlu olmuştur.

Bana iletilen Gayriresmi bilgiye göre İstanbul merkezli BÇY İnşaat Mekanik firması adına o gün Hasköy Sanayi Sitesi’ndeki o yapıya gitmiş,

Bu detay çok önemli..

Kaygan zeminde ayağının kayması sonucu 7 metre yükseklikten düşerek hayatını kaybetmiştir.

Henüz kaza yerini görmedim. Yarın (25 Aralık Cumartesi) veya en kısa sürede bir İSG uzmanı ile gidip görecek ve değerlendirmesini haberleştireceğim.

Ondan sebep kazanın işveren ihmali mi, işçi ihmali mi, işyeri İSG uzmanı çalıştırıyor ise uzman ihmali mi olduğuna dair soru veya detay, şimdilik yanıtsız.

Ancak kesin bilgiye dayanarak haberde de ifade ettim. Burada da tekrarlıyorum ki firma, özellikle inşaat gibi riskli bir sektörde Başar Beşiroğlu’nu sigortasız çalıştırmıştır.

İnşaat sektörünün günümüzdeki bilinen sorun ve sıkıntıları, apayrı bir vakadır. Bu vaka ve sorun da, insandan önce olamaz.

Önyargım şudur ki; daha yüksek kar marjı için çalışanının sigorta priminden bile “çalan” bir işveren, geçiniz uygulamasını İSG’nin açılımından bile bihaberdir kanaatindeyim.

İşverenin ismini ve sıfatını henüz edinmedim.

Ancak kuvvetle muhtemel firma inşaat mühendisi bir kişinin değil, “İnşaat işi iyi kar bırakıyor” diyen para pul ve sermaye sahibi ancak başta ahlak ve etik olmak üzere her tür değerden yoksun bir sermayedar firması izlenimi uyandırdı bende. Tanık olduğum diğer emsal vakalarda olduğu gibi.

Bizim sektörde de çok yaygınlar. Bir yenisi yakın zamanda kuruldu. Çevre katliamından, memleketinde hayvan yetiştirenleri dolandırmaktan sabıkalı, kardeşi tarafından polis merkezine “hırsız” diye suç duyurusunda bulunulan biri daha sektörümüze dahil oldu. Kar marjı alabildiğine düşük, kendi yağıyla kavrulmaya çalışan bir sektöre, sektör haricinden biri niçin yatırımda bulunursa, ondan sebep bulundu. Örneğin; Özgür Kocaeli’yi alan ve her yatırımında ince eleyip sık dokuyan inşaatçı Haldızlar’ın sektöre niye girdiğinin ve o yatırımının geri dönüşünü nasıl aldığının tabelaya dökülen gerekçesi; Gebze’deki Bilişim Vadisi’nin inşaatına çaktığı tabela olabilir mi? Benimkisi sadece şüphe!

Gebze’deki son iş cinayeti, ölümlü olmasından sebep ajansların da ilgisini çekmiştir. Ajans haberciliği ciddiyetinde haberin iş kazası şeklinde servis edilmesine şahsım adına diyecek bir şeyim yok.

Kaldı ki ölümlü olanlarını iş cinayeti diye tanımlamak, “Mutlak doğru tanımlama budur” anlamına gelmez.

Yorum getirilmiş bir tanımlamadır ve herkes aynı düşünmek zorunda, durumunda değildir.

Ancak gerek ajanslar tarafından geçilen haberlerde, gerekse –övünülecek bir meslek başarısı olarak asla değil- ilk bizde haberleşmesinin ardından yaygınlık kazanmasıyla birlikte diğer haberlerde, firmanın ismine yer verene ben denk gelmedim.

Halbuki; yaralamalı veya ölümlü iş kazalarında basına düşen teşhirdir..

Teşhir olsunlar ki gerek kendileri, gerekse bugüne kadar önlem almayan ama kaza da yaşanmayan diğerleri için hiç olmazsa, “Bizde yaşanır ve yakalarlarsa bizi de teşhir ederler” kaygısıyla gereğini yerine getirsinler.

Ya da daha yalın bir tanımla trafikte araç sürerken kırmızı ışık yandığında durmakta tercih sebebiniz yayalar şahsında insanlar için de olabilir. Ceza yememek içinde.  

Sonuçta içinizdeki trafik canavarını öne önce insanı koyarak durduramayan uygulayıcılar ceza ile korkutarak durdurdu ise, o da bir kazanım, aslolan insansa.

**

Son iş cinayetinde kaybettiğimiz değerimiz Trabzon, Araklı eşrafından ilçemiz ve bölgemizde de hayli yaygın Beşiroğlu Sülalesisi’nin bir ferdi.

Rahmetli; Gebze’nin sosyal, siyasal, iş ve cemiyet hayatında yer alan merhum babası Şükür Beşiroğlu ile birlikte abisi, amca çocuklarından; Barış, Yılmaz ve Burhan Beşiroğlu ile diğerlerinden ötürü de bilinirdi.  

Ama bilinmeyebilirdi de.

Bugüne kadar hiç adı sanı duyulmayan, benzer iş cinayetlerinde hayatını kaybeden emekçilerin haberlerini, detaylı bilgisine ulaşabildiğim derecede haberleştiren bir naçizane gazeteci olmanın rahatlığında yazıyorum.

Mesele, “Tüh tüh. Çok gençti. Olmadı be Başar…” şeklinde birey merkezli geçiştirilerek,

Basın için de gazetecilik oynanarak geçiştirilecek bir mesele değildir.

Gebze; sermayeyi merkeze aldığınızda üretimin, ihracatın başkentidir. Onlar ihraç yapılan ülke sayısı, ihracatta edinilen döviz gibi rakamlarla övünebilirler. Yeterli bulabilirler.

Ama Gebze; emeği ve insanı merkeze aldığımızda emeğin başkentidir.

Sermayedar bakış açısı ile o sermayeler yatırılmasıydı o fabrikalar, inşaatlar olmazdı.

Emeği merkezi aldığımızda ise, asıl çalışacak emekçi olmasıydı o fabrikalar olmazdı.

Ve o fabrikalar olmasaydı; hele ki Adapazarı başta olmak üzere en verimli tarım arazilerine çöreklenmesiydiler aç da kalmazdık.

Tarım ülkesi olarak üretir, gıda ihtiyacını karşılar yaşar giderdik.

Bu temel gerçeklerden sebep nihayet bağlarken tekrarla

İş cinayetleri, fıtrat olamaz diyorum.

Başka da bi’şi…

Elbette diyeceğim.

Sadece şimdilik, ara veriyorum…