Hukuktan-siyasete sesleniş (3)

 

 

Son dönemin AYM-iktidar gerginliğine hukuk düzleminde verilecek en nitelikli yanıtları dillendiren AYM Başkanı Haşim Kılıç’ın, mahkemenin 52. yıldönümü töreninde yaptığı konuşmadaki satır arası mesajları değerlendirmeyi sürdürüyorum.

Herkesin iddialarıyla ilgili bilgi, belge ve delilleri zaman geçirmeden ortaya koymak zorunda olduğunu söyleyen Kılıç, gerek yargıda ve gerek yürütmede var olduğu iddia edilen paralel yapı üyesi kişilerin tayin edilmesiyle sorunun çözülemeyeceğini söylüyordu.

Operasyonel değişim için düğmeye basıldıktan sonra göreve yeni atananların, kısa bir süre içinde yer değiştirmesi de siyasi iradenin tasarrufuyla olduğu için, Kılıç’ın bu sözlerini doğrulayan bir gelişmeye tanık olduğumuz rahatlıkla söylenebilir.

Özetle, kendisine de aralıklarla ‘’paralel yapının insanı’’ denilmesine kızdığı açıkça belli olan Kılıç, ‘’yeter, yargıyı rahat bırakın’’ demeye getiriyordu.

Bunu söylerken de, durumun vehametini, ‘’Söz konusu iddiaların yargıda psikolojik travma yarattı, hakim ve savcılar arasında önemli ayrışma ve bölünmelere sebep oldu’’ sözleriyle anlatıyordu.

Bu bölümdeki konuşmasının son cümlesi de, ‘’Bunun adaletin sonunu getireceğini olaylar bizlere göstermektedir’’ oldu.

Başkan Kılıç’ın işaret ettiği bu durumun, hiçbir siyasinin işine geleceğini sanmam. Çünkü, yargıda böylesi bir kaos, güçler dengesini altüst eder ve onarılamaz yaralar açabilir.

Bütün bunları birinci ağızdan duymuş olmak Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın ruh halindeki negatif değişikliğin yüzüne yansımasını sağlamıştı bana göre.

Kılıç’ın bir başka deyimi, ‘’Vicdan yolsuzluğu’’ vurgusu şahsen beni çok etkiledi.  Öyle ya, ‘’iddia edilen kayıt dışı yapılanma, korku, endişe, belirsizliklerin doğmasına, mesleki ilişkinin çok olumsuz etkilenmesine yol açıyor………..’’

Kılıç, yargının karşı karşıya kaldığı bu iddianın adına ‘’vicdan yolsuzluğu’’ dedi. Evet, bu bir yolsuzluktur ama alışılagelmiş tanımlardaki yolsuzlukların kalıbına sığan değil, yeni bir yolsuzluk modelidir.

Kılıç, konuşmasına yerleştirdiği bu cümleler dolayısıyla elbette acımasızca eleştirilebilir. Hatta, önemli bir kesim, ‘’Başkan Kılıç, cemaate yönelik hukuki ve bürokratik operasyondan son derece rahatsız’’da diyebilir. Ama, işin aslının bu kadar kolay olmadığı da mutlaka görülmelidir.

Uzun süredir gergin olan siyasi iklim, Kılıç’ın başında bulunduğu AYM’nin, bireysel başvuru hakkını kullananlar hakkında verdiği ‘’hak ihlalleri vardır’’ kararları sonrası yumuşadı. Bunu, herkes çok net olarak görmüştür. Kılıç’ın sözleri, bu açıdan da irdelenmeye değerdir.

İhlallerin sonuçları ve toplumsal karşılığı önemsenmelidir. Bireylerin her türlü endişeden arındırılmış güvenli bir alanda hayat sürmeleri anayasal haklarıdır. AYM’nin hak ve özgürlükler mahkemesi olarak tanımlanması, tam da Kılıç’ın dediği gibi hak ihlallerinin ortadan kaldırılmasına bağlıdır.

Çünkü, onun da dediği gibi, kamu gücüne sahip olanların topluma sunduğu hak ve özgürlüklerin lütuf olarak değerlendirilmesi düşünülemez.

Bugün 1 Mayıs;

Uluslar arası Dayanışma, Mücadele ve Birlik Günü, yani emeğin bayramı. O yüzden, daha fazla özgürlük, daha fazla…

 

(Sürecek)