HEY HAT MUTLU DEĞİLİM

İsmail Kadı

 

Sabahın günaydınsız yüzlerine merhaba demeden, Gebze; bütün yağmurlarını döküyordu Osman Yılmaz’ın otobüs duraklarına.

Gebze’nin bütün caddelerini yürüdüm… Onca yağmur üstüme yağdı. Arabalar kornalarını çaldılar, polisler kızdı, insanlar bana güldü… Çocuklar el salladılar bana… Güzel kadınlar yüzüme bile bakmadı… Ve ben hiç ıslanmadım…

 

Bütün ağrılarım diner

Sen geldiğin zaman.

Dudaklarım ıslanır

Seni öptüğüm zaman…

Yağmurlar dinecek

Sen mevsimleri astığın zaman.

 

Gebze yaşlanmışsın artık. Yağmurların bile kesik kesik… Prostatlı adam gibi… Islatamıyorsun beni… Yazık.

Ve ben bu kentte öleceğim… Kesin…  Türkülerle gömün diyeceğim ya, bu kentte türküler bıçaklanmış… Kan tutmuş dudaklarına… Ve toprak yorgun… Öyle kalayım öyle…

Yaşamaktan onur duyduğum bu güzel vatan topraklarında ömrüm acılarla, sıkıntılarla geçti, geçmeye devam ediyor.

Bu güzel vatanın toprağından beslendim, okullarında okudum, askerlik yaptım, vergimi verdim, insanlarını yıllarca eğittim, şiirler bağırdım ovasında, yaylasında, dağında…

Türküler yaktım kınalı gelinimi suya verdiğimde… Satmadım bir karış toprağını, bir tek taşını… Vurmadım özgürce uçan kuşunu… Yazılar, şiirler, kitaplar, öğrenciler bıraktım yarınlara…

Heyhat! Mutlu değilim. Beni mutlu etmek için sizler de bir şeyler yapar mısınız?..

 

Cuma saat 21’de

Radyonakış’ta

Umut Yolculuğu finalinde

buluşalım.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.