HASTALIKLAR İNSANLIK VE DOSTLUK

Tuncer Altunbulak

Şimdi anlatmaya çalışacağım bu dramatik öykünün kahramanı metin bir dönem Tüberküloz tedavisi gördüğüm bir hastanede kovuş arkadaşımdır. İkimizde ciğerlerimizi çok çabuk yıprattık onun akciğerinde yara benimkinde henüz yaraya dönüşmemiş duman vardı bu hastalığın nedenleri göreceli olsa da genelde yetersiz beslenmedir. Bundan dolayı yoksul hastalığı da denir. Ben kendini hep İtalya’da devamlı ötmesi için gözlerini kızgın demirle oydukları tarla kuşlarına benzetirim iki gözü de kör olan tarla kuşu gözünün bir çaputla bağlı olduğunu düşünür ve ayak tırnaklarıyla gözlerindeki çaputu koparmaya çalışır çabaladıkça gözlerini daha da çok yaralarlar.

Bende bu kuşlar gibi ellerime ve ayaklarımı sıkan ekonomik ve kültürel yozlaşmadan kurtulmaya çalıştıkça o prangalar daha çok sıktı ellerimi ve ayaklarımı acısı ağrısı da ciğerlerime vurdu. Bütün acıları yaşayamayanlar benim bu anlattıklarımı anlayamazlar. Hastaneye geldiği günün ikinci günü metinin eşi ziyaretine gelmişti. Benimle de tanıştırdı böyle yazmak istemem ya şımarık, cahil şirret biriydi ziyaretinin ertesi günü metinden ayrılmak için mahkemeye müracaat etmişti. Bu olay metin hastalığını çok daha büyüttü büyük bir acı çekiyordu en kötü günlerinde.

Eşi tarafından sırtından vurulmuştu bu günü bekliyormuş kadın   on yıl nasıl evli kalmışlar hayla anlamış değilim. Şimdiki neslin bütün ilişkileri menfaat ve çıkar üzerine kurulu menfaatleri bitince muhabbetleri de bitiyor oysa bir ata sözünde ki gibi çıkarlar karşılıklı kazançlar eşit ve harcamalar yarı yarıya. Yani tuz ekmek beraber bütün herkesin kendinden olsa daha iyi olmaz mı? Olur ama buna da kapitalist iktidarlar izin vermezler.

Zamanımız insanları kadir kıymet bilmiyorlar maalesef. Metin arkadaşın öyküsüne benzer bir öyküyü yıllar önce babaannem anlatmıştı bizim köyümüze yakın bir köyde otuz yaşındaki bir adam cüzzam hastalığına yakalanıyor annesinin babasının dışında ki sevgilisi de dahil arkadaşları komşuları ve akrabaları adamdan kaçmaya başlıyor babaannem bu duruma çok kızmış gitmiş bu adamla konuşmuş gereken dayanışmayı yapmaya

Söz vermiş ve bu sözünü de yerine getirmiş o amazon diye tabir ettiğimiz savaşçı kadınlardandı annelerimizin değerlerini bilelim koşulsuz sevginin nefes aldığı tek yer analarımızın kucaklarıdır. Biz çocuklar için en korunaklı yer analarımızın sevgi ve dayanışmalarıdır. Annelerimizi sevelim onlara hürmet gösterelim.

İnsanlık tarihi bütün acılarla doludur. Ama bazı insanlar çok daha derinden yaşamışlar aile olarak çok daha sefaletler yaşadık. Annemle babam bu yüzden genç yaş da öldüler kardeşlerim ve ben defalarca beslenemediğimiz için sarılık geçirdik. Sarılık verem cüzzam gibi hastalıklar yoksulluk hastalığıdır. Ben hiç duymadım bir yerde zengin birinin ve yahut bir millet vekilinin bir başkanın sarılıktan veya veremden öldüğünü ama milyonlarca insan bu ülkede veremden ölmüştür. Sabır edilemeyecek acılara yoksunluklara aşağılanmalara sabır ediyoruz. Bizleri bu ağır sabırlara zorlayanların bilmelerini isterim sabırlı insanları ağır ağır kabaran öfkeleri korkunç olur. Ben bu yazıyı yoksullukları yaratanları eleştirmekten daha çok bu tür hastalıklar ve ölümler karşısında metanetle duran hastalıklara direnen insanların iradelerini anlatmak için yazdım Victor Hugo bir gün sonra idam edilerek bir mahkumun o bir günü anlatan bir eseri var. Tek başına düşünen mahkuma gardiyanlar ne düşündüğünü soruyorlar şuan yazdığım şiirin ikinci kıtasın da yazacaklarımı düşünüyorum diyor. Kafası kızan pek korkmaz hapishanelerde ölümü bekleyenlerin korkuyu gidereceği öfkeleri yoktur. Çünkü hayatlarının şansız bir ölümle sonlanacağını bilirler.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.