GÜZEL KADINLAR [NAZLIYA İTHAFEN]

Tuncer Altunbulak

Güzelliği nasıl tarif etsem, nasıl anlatsam diye düşünüyorum. Söz konusu kadının güzelliği olunca yazmak, anlamak çok daha zordur. Güzellik isteyenlere değil güzel olanlara büyük yıkımlar getirmiş ve acılar çektirmiştir. Şimdi güzelliklerini anlatacağım kadınlar, güzellikten anlamayanlar için önemsiz olabilir, hatta bu kadınlar çirkin görünebilir. İki gün önce bir çay bahçesinde tanıştığım Emine teyzeden biraz söz etmek isterim. seksen yaşında ama hala çok güzel ve çok özel bir kadın. Rengi solmuş ama çok temiz bir paltoya sarılmıştı, saçlarına kına çalmıştı, işleri olmadığı için elindeki ekmeği çaya banıp banıp yiyordu. Doğa yeşili gözlerine hayran oldum, bir de sen beni gençliğimde görseydin sakallı, yaşadığım kasabanın gençleri arkamdan fırıl fırıl dönerdi ama ben gittim hayatımı zehir edecek bir tezek adamla evlendim. Gönül ferman dinlemiyor ki... Benim gönlüm gitti bir boka kondu dedi. Yaşlılığı sordum ona, en güzel yaşlanmak zarafetle ve bilgece yaşlanmaktır bunun da yolu bilgiden geçiyor emine teyzeyle konuşurken aklıma sık sık rus yazarı Maksim Gorki Ana romanında anlattığı dünya tatlısı Emine teyze gibi yaşlı ama güzel bir kadın vardır. Bir devrimcinin anasıdır o. Bu kadını öğrenmek için bu romanı okumak gerek. Çarlık Rusyası'nı böylesi analar alaşağı etmiştir. Sözünü ettiğim güzel kadınla küçük şeyleri konuşmayan, iki yüzlülük yapmayan, en büyük sorunları çözen, bizim karafatmamız Halide Edip'imiz gibi güçlü yaratıcı kadınlardır, emek vermeden yiyen içen keyif yapan küçük burjova kadınları değil. Ekip biçen, hamur yoğuran, o elleriyle bilim yapan, yazan, çizen, emekçi kadınlardır. Bugün bu kadınları anlatmamın önemli bir sebebi  sevgili torunum Nazlı Çelik'in evliliği ile ilgilidir. Nazlı, dünya tatlısı güzel bir kızdır ama dün akşam onu biz nişanladık, onu benden istediler. Kendi yaşında Hatay'lı yakışıklı bir gençle nişanladık. Bu yüzden bu yazımı Nazlı'ya ithaf ediyorum. Emine teyze ile Nazlı için konuşmuştum. Nazlı'nın evlilik hayatıyla ilgili şeyler öğrendim ondan. Emine teyze üç kez evlenmiş adamların üçü de arka arkaya ölmüşler. Bu yüzden yaşadığı kasabada ona katarina diyorlarmış. Emine teyzeye evleneceği erkekleri nasıl seçer dedim. Gözlerine bakarak dedi oğlum. İyi yetişmiş duyguları, gelişmiş bir kadın kendine yaraşan erkeği anlar. Ben evlendiğim erkeklerin gözlerini sevmiştim ama evlendikten sonra üçünün de gözleri görmez oldu. Çok cahildiler, benim üzerime otorite kurmaya çalıştılar. Ters tepti tabi. Emine teyze dünya tatlısı bir kadın genç kızlara taş çıkarır tabi hala çok heyecanlı. Onunla konuşurken kendimi iğnenin üstüne oturmuş hissettim. Ama ne yazık ki bu tür kadınlar genellikle pısırık, cimri, duygusuz ve görgüsüz kimselerle evlenirler. Emine teyze bunun için eşlerine tezek diyor. Dokunur dokunmaz dağıldılar demişti. İran Şahı Rıza Pehlevi'nin eşi Süreyya'nın hayatını anlatan bir kitap okumuştum. Şah, o dünya güzeli kadına hayatı zindan ettirmişti. Güzel kadınlardan söz edince aklımıza, yani benim aklıma ilk önce Diana gelir. İngiliz Kraliçesi'nin neden öldürüldüğü hala aydınlatılmış değildir. Benim ülkemde  yalnız yazılı kaynaklarda değil, sözlü geleneklerimizde de kadınların karşısındaki tutarsızlığımızdan ve yeteneksizliğimizden dolayı çoğumuz kadınları aşağılamışız. Bu yüzden Türkiye kadınlarının çoğu mutsuz ve umutsuzdurlar. Maalesef büyük bir kısmı bağımsız düşünememektedir. Kendilerine yapılan haksızlıklara karşı baş kaldıramamaktadırlar. Baş kaldıran kadınlara da akla hayale gelmeyen cezalar vermişizdir. Bu yüzden ülkemizde bunu hep söylüyorum, her yıl 300,400 hatta 500 kadın öldürülmektedir. Gelenek ve göreneklerimizin bir kısmı resmen kadınlarımıza savaş açmış durumdadır. Şimdi birkaç atasözünden söz etmek istiyorum. Hangi gerizekalı demişse kızını dövmeyen dizini döver, kadınların aklı kısa saçları uzundur, kadınlarımızın organları için akla hayale sığmayan hakaret edici sözler uydurmuşuz. Kimi cahil, görgüsüz, beyinsizler boş oturmaktan kız çocuğu doğurmak evladır diyerek, kız çocuklarını yok saymış, insan saymamışlardır. Gülerek evlendi, ağlayarak doğurdu demişler. Bu sözle de cinselliği dedikodu gibi algılamışlar ve dedikodu biçimde anlamışlar. Son yıllarda birçok sözde yazarda bu konuyu magazinleştirmişlerdir. Bu konuyu bu hale getirenlerin bir çoğu da bu konuda sağlıksız kimselerdir, hatta onlara köle ruhlu bile diyebiliriz. 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.